Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) kamu çalışanları, emekliler ve asgari ücretle çalışanların hayat şartlarının her geçen gün zorlaştığını belirterek, yapılan zam sonrası uygulanan ekonomi politikalarına karşı 13 Ocak 2025 pazartesi günü ülke genelinde bir günlük iş bırakma eylemi yapma kararı aldıklarını duyurmuştu.
Greve katılan kamu çalışanlarına uyarı mahiyetinde gitmeye başlayan yazılar da şimdi gündemde. Eğitim Sen tarafından yapılan açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 13 Ocak'taki grev sonrasında okullara gönderilen ve greve katılan eğitimcilere tebliğ edilmesi gereken metine tepki gösterildi.
Açıklamada, "MEB’in son dönemde sendikal faaliyetlere yönelik baskıları, sendikal özgürlükleri açıkça ihlal eden boyutlara ulaşmıştır. Bu durumun son örneği 13 Ocak iş bırakma eylemi sonrasında okullara gönderilen ve iş bırakma eylemine katılan eğitim emekçilerine tebliğ edilmesi gereken metin olmuştur. Özellikle iş bırakma eylemlerine yönelik cezalandırma tehdidi içeren metin, sendikal hakların kullanımını engelleme suçu kapsamına girmektedir. Bakanlık, eğitim emekçilerinin sendikal faaliyetlerini yasa dışı ilan etmeye çalışmakta, anayasa, yüksek yargı kararları ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan sendikal hakları fiilen yok saymakta ve sendikaların almış olduğu karar sonucunda eyleme katılanları hukuki yaptırımlar uygulamakla tehdit etmekte, nihayetinde sendikaları işlevsiz kılmayı amaçlamaktadır" denildi.
'Toplu sözleşme değil, satış sözleşmesi'
Söz konusu yazıya ilişkin konuştuğumuz Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, pandemi ve darbe girişimi sonrasında sendikaların geri çekildiğini bu süreçte de iktidara yakın sendikaların güç kazandığını ifade ederek şunları söyledi: "Hükümet, birçok konuda giderek baskıyı artıran bir yönelime girmiş durumda. Sendikalarda da özellikle pandemi ve darbe sürecinden beri bir geri çekilme var. Zaten iktidarın arka bahçeleri olan yandaş sendikaları da bu süreçte büyüttüler. Onlar da güya çalışanların ekonomik, demokratik özlük haklarını savunuyor. Toplu sözleşmelere onlar oturuyor ve bizim söylemimiz de hep şu oldu, bütün sözleşmeler, 'satış sözleşmesi'ne dönüştü. Çalışanlar ekonomik olarak çok ciddi bir şekilde zayıfladılar."
'İnsanlar emekli olamıyor'
Kamu çalışanlarının ekonomik zorluklar nedeniyle 13 Ocak'ta bir araya geldiğini ifade eden Irmak, "Seyyanen zamlar verildi. Bunlar emekliliğe yansımadığı için insanlar emekli olamıyor. Diğer taraftan eğitim alanında birçok sorun var. Şimdi bütün bunları gören, ekonomik olarak da zayıflayan kamu çalışanları ve birçok emek örgütü bir süredir biliyorsunuz çok ciddi bir şekilde tepki gösteriyor, mitingler yapıyor. 13 Ocak'ta da uyarı grevi yaptık biz birçok sendikayla. Cumhur İttifakının arka bahçesi olan sendikalar dışında sendikalarla bir araya gelerek iş bırakıldı ve itirazda bulunuldu. Bu da hükümeti tedirgin etti. Onlar bugüne kadar demokratik hakların kullanımı konusunda hep ketum davrandılar. Şimdi de bir hukuksuzlukla bir yazı gönderip gözdağı verme, korkutma uygulamasına geçtiler. Önümüzdeki pazartesi bütün iş yerlerine bu yazılar gidecek ve çalışanlara tebliğ edilecek" dedi.
'İmzalattırmayacağız'
Bakanlık tarafından gönderilen tebliği yazısını imzalayamayacaklarını ya da şerh düşerek imzalayacaklarını söyleyen Irmak, "Elbette biz de bakanlığın bizi tehdit eden, gözdağı veren bu tebliğini imzalamayacağız. İmzalattırmayacağız da. Ya da 'Bu sizin hukuksuzluğunuzdur ve tanımıyoruz bunu' diyerek şerh düşerek imzalattıracağız. Bizi engelleyebilecek bir şey değil ama şöyle bir şey var; biz sendikaları kurduğumuz zamandan beri uluslararası sözleşmelere dayanarak, anayasanın 90'ıncı maddesine dayanarak zaten iş bırakıyoruz. Ama belli kesimler bizimle birlikte ilk kez iş bıraktılar. Bu yanyana gelişi ortadan kaldırmaya dönük böyle bir yola başvurdular ama bu kabul görecek bir durum değil" diye konuştu.
'Çocukların eğitim hakkını onlar çaldılar'
"Hukuk dışı bir iş değil yaptığımız" diyen Irmak, Bakanlığın 13 Ocak'taki grevle çocukların eğitim hakkından mahrum bırakıldığını öne sürdüğünü belirterek şöyle konuştu: "Bakanlık şunu gerekçe gösteriyor: 'Siz anayasal bir hakkı kullanırken başkalarının anayasal hakkını ihlal ediyorsunuz. Öğrenciler eğitim hakkından mahrum kaldılar.' Biz de diyoruz ki bu ülkede tasarruf tedbirleri altında taşımaya sınırlama getirdiler. Birçok çocuk okula gidemez oldu yani eğitim hakkını bizzat onlar çaldılar. Derin yoksulluk sebebiyle okulda günü aç geçirip daha sonra okula gidemeyen çocukların da eğitim hakkını elinden almış oluyorlar. MESEM'lerde çocukların hem yaşam hakkını hem eğitim hakkını ellerinden aldılar. Onların önce politikalarından dolayı eğitim hakkından mahrum kalan çocuklara bakmaları gerek. Kaldı ki eğitim emekçileri, bir öğün yemek için, temiz su için, çocukların taşıma hakları için de iş bıraktılar. Yani sadece kendi ekonomik hakları için değil."
'Çok alışık olduğumuz bir yazı değil'
Konuya ilişkin konuşan Eğitim Sen İstanbul Şube Başkanı Barış Uluocak, söz konusu metnin okullar kapalı olduğu için henüz tebliğ edilmediğini belirterek, pazartesi gününden itibaren tebliğ edileceğini söyledi.
Uluocak, "Yazının başlığı 'İş bırakma eylemi' ve MEB personel genel müdürlüğünce gönderilmiş" dedi. Eğitim-Sen İstanbul Şube Başkanı, söz konusu yazıların yalnızca eğitimcileri değil 13 Ocak'ta KESK'in almış olduğu karar doğrultusunda greve giden tüm kamu çalışanlarını kapsadığını da ifade etti.
Tebliğ edilmek üzere gönderilen metne dair, "Çok alışık olduğumuz bir yazı değil" yorumunu yapan Uluocak, "Çünkü uzun zamandır artık kamu çalışanları nezdinde iş bırakma eylemlerinin bir anayasal hak olduğu, anayasanın 90'ıncı maddesine dayandığı, uluslararası sözleşmelerden kaynaklı bir hakkımız olduğu ve bu nedenle de özellikle de ekonomik demokratik haklarla ilgili yaptığımız bu eylemlerde herhangi bir soruşturmaya tabi olmadığımız uzun zamandır iktidar tarafından da kabullenilmiş bir durumdu. Ancak herhalde bu içinde olduğumuz mevcut anti demokratik ortam nedeniyle MEB bu konuya ilişkin anayasanın altındaki bir takım kanun hükümlerine atıf yapan bir yazı yollayarak öğretmenleri uyarmış" dedi.
'Gözdağı yazısı'
13 Ocak'taki grevin ardından herhangi bir soruşturma olup olmadığı yönündeki soruya da Uluocak, "13 Ocak'tan sonra soruşturma aşamasına geçildiğine dair herhangi bir ilden bilgi almadık. Olur, olmaz onu bilemiyoruz çünkü bunun belli bir süresi var. Zaman aşımına uğramadan soruşturmaya dönüştürebilirler. Ama bu yazıdan edindiğimiz izlenim bundan sonraki özellikle de 2025'teki ekonomik tablo nedeniyle kamu çalışanlarının itiraz etme kanallarını tıkamak, onların demokratik haklarını kullanmasının önüne geçmek amacıyla yazılmış bir gözdağı verme yazısı olarak yorumlamak daha doğru" diye konuştu.
Eğitim Sen açıklamasının devamında da şu ifadeler yer aldı: "Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 118. maddesi, sendikal faaliyetleri engelleye yönelik fiilleri suç saymakta, hapis cezası ile cezalandırmayı düzenlemektedir. Sendikal faaliyette bulunmasını engellemeye yönelik tehdit fiili anılan madde gereği suçtur."