Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü" programında yaptığı konuşmada Aile Yılı'ndan bahsetti, "Şiddetin olumsuz etkilerine özellikle çocuklarda daha fazla şahit oluyoruz. Erken yaşlardan itibaren şiddetle karşılaşan, şiddete maruz kalan çocuklar, daha sonradan meselelerini şiddetle çözmeye meyil ediyor. Bu tür sorunları engellemenin yolu; sevginin, saygının, hoşgörünün ve dayanışmanın sembolü olan aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Kadına yönelik şiddet, en başta aileye vurulmuş menfur bir darbe" dedi.
"Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü" programı kapsamında bir konuşma yapan Erdoğan, "Gazze'de ölen, popüler kültürün mağdur ettiği, kapitalist sistemin vahşi dişlileri arasında ezilen, moda sektörünün metalaştırdığı kadınların görmezden gelindiğini" söyledi. "Avrupa'da her yıl 2 bin 300 kadın eşleri ve eski eşleri tarafından öldürülüyor" diyen Erdoğan, kadına şiddet sorununu rakamlar veya istatistikler üzerinden konuşmayı doğru bulmadığını, bunun sebebinin Türkiye'nin kötü durumda olmasından kaynaklanmadığını, Türkiye'nin Avrupa ülkelerinden çok ileride olduğunu öne sürdü.
Konuşmasında sık sık 'Aile Yılı' vurgusu yapan Erdoğan ""Sorunları engellemenin yolu aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor" dedi.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Bugün burada tüm kadınlarla güçlü dayanışmamızı göstermek amacıyla bir aradayız. Kadına yönelik şiddet eylemlerinde hayatlarını kaybeden tüm kardeşlerimize rahmet diliyorum. Şiddete uğramış ve yaşadığı travmalar sıkıntı çekmiş, kadınlık onuru incinmiş tüm hanım kardeşlerime geçmiş olsun diyorum.
"Bu konuda siyasi hayatım boyunca büyük bir hassasiyet ve kararlılık içinde oldum"
Gerek cumhurbaşkanı olarak gerekse iki kız evladı babası olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en ön safta yer alacağımın bilinmesini isterim. Kadına karşı şiddet insanlık suçudur. Bu konuda siyasi hayatım boyunca büyük bir hassasiyet ve kararlılık içinde oldum, inşallah bundan geri adım atmayacağız.
"Avrupa ülkelerine göre biz çok çok ilerideyiz"
Kadınlar da kendi meselelerine daha fazla sahip çıkıyor. Değişim çok daha hızlı gerçekleşecek. Sizden aldığımız güçle çok daha ileri adımlar atmayı sürdüreceğiz. Açıkçası kadına ve çocuğa şiddet sorununu rakamlar veya istatistikler üzerinden konuşmayı doğru bulmuyorum. Bunun sebebi Türkiye'nin bu meselede başkalarına kıyasla daha kötü bir durumda olması değildir. Tersine Avrupa ülkelerine göre biz çok çok ilerideyiz. Önleyici ve koruyucu düzenlemeleri hayata geçirmiş bir ülkeyiz.
"Burada mesele istatistikler değil, tek bir hanım kardeşimiz bile şiddete uğruyorsa küçük kıyametin koptuğunun habercisi"
Son 23 yılda bu alanda büyük bir paradigma değişimine imza attık. Burada mesele asla istatistikler değildir. Burada esas mesele candır. Yaratılmışların en şereflisi olan insandır. Bir defa şunun anlaşılmasını isterim. Tek bir hanım kardeşimiz bile şiddete uğruyor, şiddet kurbanı oluyorsa bu bizim için küçük kıyametin koptuğunun habercisidir. Tek bir kayıp bile çoktur. İstatistikler arasında ifade edilmeyecek kadar değerlidir. Biz meseleye tamamen insan merkezli bakıyoruz. Kadına karşı şiddetle mücadelede elde ettiğimiz tüm başarılara rağmen şiddeti sıfırlayamamanın üzüntüsünü her olayda hissediyoruz. Elbette bunu açık yüreklilikle ifade ederken şunun da farkındayız; dünya her gün binlerce insan, özellikle kadın ve çocuklar psikolojik ve fiziksel şiddete uğruyor. Örneğin Avrupa'da her yıl 2 bin 300 kadın eşleri ve eski eşleri tarafından öldürülüyor.
İsrail'in son iki yılda Gazze'de katlettiği çocukların sayısı 20 binin üzerinde. Gazze soykırımında şehit olan 70 bin Filistinlinin üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşuyor. İnsanlıktan nasibini almış kimse bu trajedilere kayıtsız kalamaz. Bir çifte standartla karşı karşıyayız. Gazzeli kadınlara yönelik barbarlık hak ettiği tepkiyi görmedi. Failin ve mağdurun kimliği verilecek tepkinin dozunu burada da belirledi.
"Kapitalist sistemin vahşi dişlileri arasında ezilen kadınlar görmezden geliniyor"
Kadına ve çocuğa şiddeti belli bir bölgeye, ülkeye veya topluma mal eden yaklaşımlar sorunun çözümüne değil, kronikleşmesine sebep oluyor. Aynı çevreler Gazzeli kadınları görmedikleri gibi bugün popüler kültürün mağdur ettiği kadınları, kapitalist sistemin vahşi dişlileri arasında ezilen kadınları, moda sektörünün metalaştırdığı kadınları da görmezden geliyor. Oysa kadın can, mal ve onuruna yönelik her saldırı amasız fakatsız karşı durulması gereken insanlık dışı bir eylemdir. Bunlarla mücadele etmek de insan olarak hepimizin görevidir. Kadına şiddet gibi özünde insani bir meselenin ideolojik kavgalara meze yapılmasını, mevzi savaşlarına alet edilmesini tasvip etmiyoruz. Biz Türkiye olarak dünyada da kalıpları zorlamaya, ezberleri değiştirmeye, konformistlerin rahatını bozmaya devam edeceğiz.
Zalimin de mazlumun da kimliğine bakmadan hakkı savunacak, hakikatleri her platformda gür bir seda ile haykıracağız. Gazze'nin cefakar, fedakar, direniş abidesi olan cesur kadınlarını saygıyla selamlıyor ve şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum.
"Kadına yönelik şiddet, en başta aileye vurulmuş menfur bir darbe"
Toplumun temeli olan ailenin de sosyal hayatın kilit taşı kadındır. Eğer kadın mutluysa aile mutludur. Eğer kadın huzurluysa o ailede huzur vardır. Kadına yönelik şiddet, en başta aileye, ailenin huzuruna, mutluluğuna, geleceğine vurulmuş menfur bir darbedir.
Şurası bir gerçektir ki bizim kültürümüzde aile, mahremiyeti olan bir yapıdır. İşte bu yıl ilan ettiğimiz gibi 'Aile Yılı' olarak ilan ettik. Bir evin giriş veya bahçe kapısından ötesi, kişinin mahremi olarak görülür. Ama zulüm varsa, haksızlık varsa, şayet kadına ve çocuğa yönelik şiddet söz konusuysa burada artık aile mahremiyetinden söz edilemez. Çünkü şiddet, kişiyle sınırlı bir hadise değildir. Şiddet tüm toplumu ilgilendiren, tüm toplumu enfekte eden bir meseledir.
"Sorunları engellemenin yolu aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor"
Müdahale edilmeyen her şiddet olayı toplumda mayalanıyor, zamanla büyüyor, maalesef başka insanlara da sirayet ediyor. Şiddetin olumsuz etkilerine özellikle çocuklarda daha fazla şahit oluyoruz. Erken yaşlardan itibaren şiddetle karşılaşan, şiddete maruz kalan çocuklar, daha sonradan meselelerini şiddetle çözmeye meyil ediyor. Bu tür sorunları engellemenin yolu; sevginin, saygının, hoşgörünün ve dayanışmanın sembolü olan aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Aileye sahip çıkmak ise tüm bireylerin içinde huzur bulduğu güvenli bir çatı inşa etmek demektir. Aileyi, başta çocuklar olmak üzere herkesin yuvası hâline getirebildiğimiz ölçüde koruyabilir, yaşatabilir, istikbale güvenle taşıyabiliriz. Değilse zaten ağır saldırı altındaki ailenin zemin kaybetmesine mani olamayız. Bakınız, bunu özellikle şunun için söylüyorum: Şehir hayatının sıkıntıları ve zorluklarıyla birlikte ailenin omuzlarına binen yük de artmaktadır.
Kadın ile erkek arasındaki rol dağılımının adaletli yapılması şarttır. Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer aldığı bir tabloda, eski alışkanlıkların ve eski davranış kalıplarının aynen devam etmesi beklenemez. Bilhassa çocukların eğitimi ve yetiştirilmesinde, annenin yanı sıra babalara da önemli sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Herhalde babalar alınmıyor, değil mi? Dijital dünyadan doğan tehditler giderek artarken, çocuklara kol kanat germek sadece annelerin değil, babaların da birinci görevidir.
"Hayatı paylaştığımız eşlerimize daha fazla destek olmamız gerekiyor"
Geçen hafta yaptığım çağrıyı bugün tekrarlıyorum: Hayatı paylaştığımız eşlerimize daha fazla destek olmamız gerekiyor. Evlat sahibi tüm babalarımızdan; eşlerine daha fazla yardımcı olmalarını, özellikle çocuklarının eğitimi ve yetiştirilmesi noktasında daha fazla yük almalarını, ellerini taşın altına daha fazla koymalarını istirham ediyoruz.
Türkiye’nin son 23 yılda şiddet meselesi başta olmak üzere kadınların hak ve hukuklarının teslimi konusunda gösterdiği başarı ortadadır. 'sıfır tolerans' yaklaşımıyla kadına ve çocuğa yönelik şiddetle etkin bir şekilde mücadele ettik. İş hayatından siyasete, akademiden bürokrasiye her alanda kadınları güçlendirmenin gayretinde olduk.
"Kadın kamu çalışanlarının oranı ciddi artış gösterdi"
Burada birkaç çarpıcı rakamı sizlerle paylaşmak arzusundayım. Bakınız; 2002’de kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 27,9’du. 2025 Eylül ayı itibarıyla bu rakam yüzde 35,7’ye yükseldi. Aynı dönemde kadın istihdam oranı ise yüzde 25,3’ten yüzde 31,8’e çıktı. 2002 genel seçimlerinde kadın milletvekillerinin sayısı 24, kadın temsil oranı ise sadece yüzde 4,4’tü. 2023 Mayıs seçimleri ile kadın milletvekillerinin sayısı 119’a, temsil oranı ise beş kat artarak yüzde 19,83’e yükseldi.
Kadın kamu çalışanlarının oranı da ciddi artış gösterdi. 2024 yılı itibarıyla yüzde 43,46’ya ulaştı. Bu başarıların altına imzalarını atan tüm hanım kardeşlerimizi şahsım ve milletim adına yürekten tebrik ediyorum. Elbette sadece bunlarla sınırlı kalmadık. 2025’te Türk Ceza Kanunu’nda yaptığımız değişiklikle kadına yönelik şiddetin engellenmesinde kritik bir eşiğe adım attık.
"6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u yürürlüğe koyduk"
2012 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u yürürlüğe koyduk. Yine aynı yıl nüfusu 100 bini geçen belediyelere konuk evi açma zorunluluğunu getirdik. 2014’te Ceza Kanunumuzda yapılan düzenleme ile cinsel suçlara yönelik cezaları artırdık. 2020’de 6284 sayılı Kanun kapsamında ihtisas mahkemelerini kurduk. 2021 ve 2022’de kadına karşı işlenen suçların cezalarını artırmak suretiyle caydırıcılığı güçlendirdik. 2023’te yayımladığımız Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile bu konudaki kararlılık ve hassasiyetimizi yeniden vurguladık. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerimizin sayısını 86’ya çıkardık. Bakanlığımıza bağlı 112 kadın konuk evimiz 81 ilimizde hizmet veriyor.
Sayısını 432’ye çıkardığımız sosyal hizmet merkezi şiddetle mücadele irtibat noktalarıyla koruyucu ve önleyici hizmetlerimizi ulaşılabilir kıldık. Alo 183 hattıyla, herhangi bir şiddet riski ile karşılaşan kadınların 7 gün 24 saat esasıyla yanlarında olmayı sürdürüyoruz. Kadın Destek Uygulamamız KADES aynı şekilde kadınların hizmetindedir. Birincil önleme faaliyetleri kapsamında, şiddetin henüz ortaya çıkmadan bertaraf edilebilmesi amacıyla 6,8 milyon kişiye eğitim verdik. Bütün bunların kıymetli kazanımlar olarak kadınların güvenli geleceklerine eşsiz katkılar sağlayacağını düşünüyorum.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5. Ulusal Eylem Planı
2007’den bu yana kararlılıkla uyguladığımız kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planlarımızın dördüncüsünü geride bıraktık. Beşinci ulusal eylem planını ise bugün yayımladığımız genelge ile yürürlüğe koyduk. Beş hedef, 15 strateji ve 130 faaliyet başlığından oluşan yeni planımızın kadınlar başta olmak üzere tüm milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. 2026-2030 dönemini kapsayan bu planla ilk hedefimiz, toplumun tüm kesimlerinde saygı kültürünü bir davranış biçimi hâline getirmektir. Bu çerçevede, şiddetsiz bir toplumun inşası için delile dayalı ve çok sektörlü politikalar geliştirecek, farkındalığı artırıcı toplum temelli müdahaleler yürüteceğiz. Güvenli kamusal, sosyal ve dijital alanların yaygınlaştırılması için geniş bir yelpazede çalışmalar gerçekleştireceğiz.
İkinci hedefimiz olan etkin hukuki koruma ve adalete erişim kapsamında, koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkinliğini artıracak, ceza adaleti sisteminin güçlendirilmesini temin edeceğiz. 'Risk odaklı ve uzmanlaşmış hizmetlerin etkili sunulması' başlıklı üçüncü hedef bağlamında, erken uyarı ve müdahale sistemlerini geliştireceğiz.
Dördüncü hedefimizi, şiddete maruz kalan kadınlar ve çocukları için sağlanacak psikolojik, sosyal ve ekonomik desteklerle çok boyutlu ve sürdürülebilir bir güçlenme ekosistemi olarak belirledik. Eylem planının beşinci ve son hedefi ise, şiddet uygulayanlara yönelik davranışsal dönüşüm ve toplumsal katılımın sağlanmasıdır.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5. Ulusal Eylem Planı'mızın bir kez daha hayırlı olmasını diliyor, Aile Bakanlığımız başta olmak üzere bu önemli belgenin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Planın tüm boyutlarıyla etkin bir şekilde takip edilmesini canı gönülden temenni ediyorum.
Bir kez daha 'Kadına şiddet, insanlığa ihanettir' diyorum. Bu düşüncelerle sizlere veda ederken her birinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum."
Kaynak: AA
