İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Ündül, madenlerdeki kitle hareketlerinin habersiz gelmeyeceğini, İliç'teki maden ocağında da yeraltı radarları olduğunu belirterek, "Önlem alınabilecek kadar zaman tanır bize. Burada da jeoradar verileri var" dedi. Erzincan'ın İliç ilçesindeki maden ocağında meydana gelen kazanın tüm yönleriyle araştırılması ve benzer kazaların önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti Antalya Milletvekili Atay Uslu başkanlığında toplandı.
Uslu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, komisyonun kazanın meydana geldiği maden ocağını incelediğini, valilikte ve kaza yerinde çalışmalar hakkında bilgi aldıklarını belirtti. Uslu, 13 Şubat'taki kaza sonrası bölgede gerekli tedbirlerin alındığını ve arama çalışmalarında 4 kişinin cansız bedenine ulaşıldığını 5 kişiyi ise arama çalışmalarına devam edildiğini aktardı. Uslu, "Komisyon olarak hedeflerimiz, İliç'te meydana gelen maden kazasındaki ihmal süreçlerini ortaya çıkarmak. Bundan sonra bu tür kazaların olmaması için yapılması gerekenler konusunda, atılması gereken adımlar konusunda bir çalışma yapmak. Önce insan, önce çevre, sonra güvenilir madencilik anlayışıyla sürdürülebilir ve güvenilir bir altın madenciliği. Güvenilir altın madenciliği politikası nasıl oluşturulur konusunda çalışmalar yapacağız." ifadelerini kullandı. Uslu, komisyonun bundan sonraki süreçte ilk olarak başka bir altın madenini ziyaret edeceğini sonrasında da İliç'teki maden ocağını işleten firmayı dinleyeceğini belirtti.
"Siyanürün kanser yapıcı etkisi yok"
Toplantıda İstanbul Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kumral başkanlığında, Prof. Dr. İrfan Yolcubal, Doç. Dr. Mustafa Özer, Doç. Dr. Cüneyt Atilla Öztürk ve Doç. Dr. Ömer Ündül milletvekillerine sunum yaptı. Uzmanların altın madenciliğinin önemi ve siyanürün insan ve çevreye zarar vermeyeceği yönündeki ifadeleri muhalefet milletvekillerin eleştirilerine sebep oldu. “Altın Madenciliğine Genel Bakış 13 Şubat 2024 Tarihli Maden Kazası Geçici ve Kalıcı Depolama Alanlarının Değerlendirilmesi Çözüm Önerileri” başlıklı sunumda siyanürün “Kanser yapıcı etkisi yoktur, kanserojen olmayan D Grubu bileşenleri arasındadır” ifadeleri yer aldı.
"Yerine koyulacak bir malzeme yok"
Prof. Dr. Mustafa Kumral, kazanın ardından bölgeye gittiklerini belirterek, akademik olarak incelemeye başladıklarını söyledi. Kumral, kaza sonucunda 10 milyon ton civarında toprak kayması meydana geldiğini belirtti. Doç. Dr. Cüneyt Atilla Öztürk de dünyada yılda 3 bin 500 ton civarında altın üretildiğini belirterek, Türkiye'nin dünya üretiminin binde 8'ini yaptığını ve kendi madenleriyle altın ihtiyaçlarını karşılayamadığını vurguladı. Doç. Dr. Mustafa Özer ise dünyada altının yüzde 84 oranında siyanürle, yüzde 4'ünün flatosyon, yüzde 10'unun gravite yöntemi yüzde 2'sinin ise diğer yöntemlerle çıkarıldığını belirtti. Türkiye'deki maden yataklarında da siyanürle altın çıkarmanın mümkün olduğunu anlatan Özer, "Teknik anlamda siyanürün yerinde koyulacak bir malzeme yok. Minimum riske sahip mineral bulma çalışmaları ise devam ediyor" dedi.
"Siyanürün içindeki altını almak istiyorlar"
Siyanür çözüldükten sonra içinde altın kaldığını belirten Özer, "Maden yatırımcısının istemeyeceği tek şey siyanürün yerin altına karışması. Siyanür, madencinin umursamadığı, 'yerin altına geçerse geçsin' diyebileceği bir şey değil. Yerin altına geçerse altını da kaybetmiş olacak. Asıl para orada. Siyanürün içindeki altını almak istiyorlar" ifadelerini kullandı. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz bunun üzerine, "Yani aslında diyorsunuz ki 'yığın liç dağından kayan kütleyi şu anda şirket içinde siyanür olduğu ve altın olduğu için de iştahlı bir şekilde bir yere taşıyor, onu işlemden geçirecek, içindeki altını da böylece almış olacak. Maden şirketinin bakış açısı budur' diyorsunuz yani" diye konuştu. Komisyon Başkanı Atay Uslu araya girerek, "Biz hocalarımızı dikkatlice dinlemek istiyoruz, sonuna kadar dinlemek istiyoruz. Ondan sonra size söz vereceğiz, söz verdiğimizde de tekrar sorularınızı sorabilirsiniz" dedi.
CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül ise akademisyenlerin siyanürle ilgili ifadelerini eleştirerek, "Canım Başkanım, sizin demokrasi anlayışınıza, hoşgörünüze gerçekten çok teşekkür ediyoruz ama canım hocalarım da siyanürü o kadar güzel anlatıyorlar ki yani siyanürün sanki doğaya, çevreye hiçbir zararı yok. Biraz da Hocam, şu bölünmeyi de anlatırsanız, 'Orası böyledir ama şu da şöyle olur, şunu yaparsak da… Burada onları da duymak istiyoruz. Siyanürü can Erzincan’ın tulum peyniri gibi anlatıyorsunuz, kurban olayım" diye konuştu. Özer, bunun üzerine siyanürün doğru ortamda, doğru şartlarda kullanılmadığı zaman tehlikeli bir madde olduğunu belirtti. Türkiye'de kullanılan siyanürün yüzde 1,5'inin madencilikte kullanıldığını belirten Özer, "Keşke kimyasal hiç kullanılmasa. Suda çözünme yapılsa, siyanür hiç kullanılmasa" ifadesini kullandı.
"Mühendislerin tecrübelerine bakmak gerekiyor"
Prof. Dr. İrfan Yolcubal da İliç'te yer altı suyuyla kayan toprağın bağlantısının kesilmesi gerektiğini belirterek, Devlet Su İşleri'nin bu konuda çalışma yaptığını söyledi. Doç. Dr. Cüneyt Atilla Öztürk de İliç'teki maden kazasında toplam 5 milyon 900 bin metreküp malzemenin kaydığını belirtti. Öztürk, yığının suya doygun seviyeye geldiğini ve bu nedenle toprak kaymasının meydana geldiğini vurgulayarak, "Daha önce vana kapatılsaydı, 48 saat, 24 saat önce vana kapatılsaydı yine heyelan meydana gelirdi ama 9 kişi ölmezdi" diye konuştu.
Öztürk, yığın liç yöntemiyle gerçekleştirilen madencilikte dünyada şimdiye kadar 2 kazanın meydana geldiğini, bunlardan birinin Kosta Rika'da diğerinin ise İliç'te yaşandığını aktardı. Madenlerde görevlendirilen mühendislerin yeterliliğine bakılmadığını savunan Öztürk, "Mühendislerin tecrübe ve iş bitirmesine bakmak gerekiyor." ifadesini kullandı. Öztürk, yığın liç sahalarına ilişkin bir eksiklik gördüklerini söyleyerek, şöyle konuştu: "Yönetmelikte her şey açık olabilir ama uygulamada net olmayabilir. Bunları denetleyecek yetkili, etkili bir kurum söz konusu değil. Buraya giren şeyle çıkan şey arasındaki proses denetime tabi değil. Denetim mekanizmasında, bizim anladığımız kadarıyla, 2-3 aydır bu sürece bakıyoruz, neresinde eksiklik vardır diye anlamaya çalışıyoruz. Denetim mekanizmasının arasından kaçıyor burası, yığın liç sahasının jeoteknik koşullarını denetleyecek bir mekanizma biz göremedik."
Doç. Dr. Ömer Ündül de "Hiçbir kitle hareketi habersiz gelmez. Orayı dikkatli bir şekilde incelerseniz, kısa vadede ya da uzun vadede önlem alınabilecek kadar zaman tanır bize. Burada da jeoradar verileri var" şeklinde konuştu.