19 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 03.10.2024 10:42 | Son Güncelleme: 03.10.2024 14:20

İmamoğlu'ndan 'ahmak' davasına katılma dilekçesi: Bu dava açık bir darbe girişimidir

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında hapis cezası ve siyasi yasak istenen ahmak davası ile ilgili duruşmaya katılma dilekçesi verdi. İmamoğlu dava hakkında ise yaptığı açıklamada, "Bu dava, aziz milletimizin iradesine yöneltilmiş açık bir darbe girişimidir" dedi
İmamoğlu'ndan 'ahmak' davasına katılma dilekçesi: Bu dava açık bir darbe girişimidir

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, hakkında siyasi yasak istenen ve kamuoyunda ahmak davası olarak bilinen davanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ndeki karar duruşmasına katılmak için üçüncü kez dilekçe verdi. İmamoğlu, mahkeme önünde gazetecilere açıklamalarda bulundu. İmamoğlu şunları söyledi:

  • Kamuoyunda 'ahmak davası' olarak bilinen bu dava, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin seçilmiş başkanı olarak bana değil, aziz milletimizin iradesine yöneltilmiş açık bir darbe girişimidir.
  • Açıkçası belirli bir mahfillerde kurgulanmış ucuz bir siyasi mühendislik içeren bir projedir. 23 sene önce yasaklara karşıyız diyerek yola çıkan iktidar, İstanbul'da üç seçimdir bükemediği bileği entrikayla kırabilmenin hesabı içerisindedir.
  • Tam saha bakanlarıyla, milletvekilleriyle, bürokratlarıyla siyaset yapanlar bir kez daha milletin sandıktaki tokadını yemiştir. Demokrasi tarihimizi ve büyük bedellerle elde ettiğimiz kazanımlarımızı hiçe sayan bu dava kara bir lekedir.
  • Her türlü vesayetten ve siyasi yasaklardan çok çekmiş milletimiz, haklarının bir yargı darbesiyle ellerinden alınmak istediğinin de farkındadır. Ve halkımız süreci tüm vicdanıyla, adalet duygusuyla izlemektedir.

Dilekçe

Dilekçede, mahkeme huzurunda doğrudan savunma yapmanın hukuka olduğu kadar hukukun kaynağı olan milli iradeye de saygının bir gereği olduğunu savunan İmamoğlu, "Seçilmiş bir yöneticinin, görevini yapmaktan ve siyasi faaliyette bulunmaktan yasaklanmasının evrensel hukuk ölçüleri ve kamu vicdanı karşısında meşru olabilmesinin temel şartlarından birinin söz konusu yöneticiye kendini bizzat savunma hakkı tanıması olduğunu düşünüyorum" ifadesini kullandı. Siyasi faaliyetlerden yasaklanma kararlarının vatandaşın seçimlerde ortaya koyduğu ve bundan sonra koyacağı iradeyi yok sayma, etkileme ve yönlendirme niteliğine sahip olduğunu savunan İmamoğlu, bu tür kararların sonuçlarının ceza verilmek istenen kişiyle sınırlı kalmayacağını dile getirdi. İmamoğlu, dilekçesinde ayrıca şunları kaydetti:

"Ben bir suç işlemedim. Bu nedenle beraat etmem gereken bu davada, eğer bir cezaya hükmedilecekse, bu cezanın yüzüme tefhim edilmesinin hakkım olduğuna inancım tamdır. Türk milleti adına karar veren sayın mahkemenizin bu hususu dikkate alması gerekliliğini, durumu değerlendirebilmeniz için yüz yüze gelebileceğimiz bir duruşmada bu durumu bizzat ortaya koyma isteğimi takdirlerinize arz ediyorum."

Olayın geçmişi

Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi, İmamoğlu'nun o dönem YSK Başkanı olan Sadi Güven ile 10 YSK üyesine yönelik zincirleme şekilde "kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret" suçundan 2 yıl 7 ay 15 gün hapisle cezalandırılmasına karar vermişti. Mahkeme, İmamoğlu hakkında TCK'nin "Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma" konusunu içeren 53. maddesinin uygulanmasına hükmetmişti.

TCK'nın 53/1 maddesinde, kişinin kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak; "sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten" yoksun bırakılacağı kaydediliyor.

Bu maddede ayrıca, kişinin "seçme ve seçilme ehliyetinden, velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten" yoksun bırakılacağı hükme bağlanıyor.