İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu ile yönetim kurulu üyelerinin görevlerine son verilmesi ve yeni yönetim seçilmesi talebiyle açılan davada karar çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı davanameyle açılan davada, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi baro yönetiminin görevden alınmasına karar verdi.
Kararda, "İstanbul 1 nolu Barosu Yönetim Kurulu Üyeleri olan davalıların 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 77/5. Maddesi gereğince görevlerine son verilmesine, kararın kesinleşmesine müteakip görevlerine son verilen Yönetim Kurulu Üyeleri yerine, bu Kanundaki usul ve esaslara göre, en geç bir ay içerisinde yenilerinin seçilmesine, karardan birer suretin İstanbul 1 nolu Barosu'na, Adalet Bakanlığı'na ve Türkiye Barolar Birliği'ne gönderilmesine karar verildi" denildi. İstinaf yolu açık olmak üzere verilen kararda tedbir talep edilmedi. Karar kesinleşmediği için baro yönetimi görevinin başında kalmaya devam edecek.
Kararın ardından adliye önünde bir açıklama yapan Baro Başkanı Kaboğlu, dava sürecine ilişkin şunları söyledi: "İstanbul Barosu yönetimi olarak tam beş ay önce görevi devraldık. Herkes için her zaman her yerde hukuk dedik. Beş aydır soluksuz biçimde bu yolda bu yönde çalıştık. İkinci ayın sonunda bir gece İstanbul Başsavcılığının baro yönetimi hakkında bir bildiri yayınladığını öğrendik. İstanbul Barosu'nu terör örgütü propagandası ve dezenformasyon suçuyla itham eden bir bildiri. O açıklamadan sonra bütün usulsüzlükler, yasa dışı, hukuk dışı işlemler bizi bugüne getirdi."
"Gördük ki önceden alınmış bir karar"
"Savcılığın başlattığı bu operasyon karşısında hukuka saygımız gereği süreci hukuk zeminine çekmeye çalıştık, büyük çaba gösterdik" diyen Kaboğlu şöyle devam etti: "Yargıyı protesto etmedik, 7 Ocak'ta geldik, beyanda bulunduk. Biz hukuka sarıldıkça onlar hukuka saldırmakta hızlarını alamadılar ve davaname adı altında hukukumuzda uygulaması olmayan bir yolla dava açtılar. Bugün sonuna kadar, 18.30'a kadar bekledik. Yargılamanın, anayasanın ve ilgili yasaların öngördüğü asgari kurallar çerçevesinde cereyan etmesi için her türlü çabayı gösterdik ama gördük ki önceden alınmış bir karar. Muhatabım başsavcı olduğu halde, davanamenin altında başsavcı vekilinin imzası olduğu halde hiçbiri karşımda yoktu. Genç bir savcıya sorduğum hiçbir sorunun karşılığını alamadım. Yargıç bütün haklı taleplerimizi reddetti. Artık o koşullarda adil yargılanma hakkının asgari gereklerinin sağlanmadığı ortamda duruşma salonunda kalmamızın bir anlam ifade etmeyeceği görüşüyle terk ettik."
"Baroya gidiyorum, görevimin başındayım"
Baro Başkanı, "Bugün aslında kara bir gün fakat Barolar Birliği başkanımın belirttiği gibi, savunma mesleğinin en güçlü olduğu gün. Bugün çok daha güçlüyüz. Sanıyorlar ki emirler yoluyla 200 bin avukatları susturacaklar. Hayır susturamazlar. Belki adalet sarayında adaletin çöküşüne tanık oluyoruz ama adalet Çağlayan'daki adalet sarayıyla sınırlı değildir. Bugün hukukun ortak paydalarında ortak buluşma günüdür. Bunun için birlikte çalışacağız. Baroya gidiyorum, görevimin başındayım. Bizi görevden alabilirler ama ülkemizde hukuk devleti tesis edilene kadar çalışacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Bugün bizi bu hukuksuzlukla karşı karşıya bırakanların da bir gün hukuka ihtiyacı olacak" dedi.
"Hiç kimsenin gücü baroları susturmaya yetmez"
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ise kararla ilgili şu ifadeleri kullandı: "Utanç verici bir gün yaşıyoruz, utanç verici bir kararla karşı karşıyayız. Yaşanan usule aykırılıkları, ihlalleri anlatarak sanki gerçek bir yargılamaymış gibi meşruiyet kazandırmaya hiç niyetim yok. Bugün burada bir yargılama yapılmadı. Siyasetin yargı üzerinde etkisinin en ağır ihlallerinden birini yaşadık. Bugün 85 milyonun savunma hakkı katledilmeye çalışıldı. Mahkeme kararı olarak görmüyorum. Hiç kimsenin gücü baroları susturmaya, dizayn etmeye yetmez. Gücümüzü dönemin erkinden almıyoruz, yurttaşlarımızdan alıyoruz. Bu tür kararlarla ne İstanbul Barosu'nu ne Barolar Birliği'ni ne de 81 baroyu yıldırabilirsiniz. Savunma susmadı, susmayacak."
Adliye önündeki açıklamanın ardından avukatlar Çağlayan'dan Taksim Tünel'deki İstanbul Barosu'na yürüdü.
Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz! pic.twitter.com/udNVUnokFQ
— İstanbul Barosu (@istbarosu) March 21, 2025
Ne olmuştu?
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile yönetim kurulu üyeleri hakkında, sosyal medyadan yapılan bir açıklamada 'terör örgütü PKK üyeliği bulunan firari sanıkların övüldüğü' iddiasıyla resen soruşturma başlatılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, baronun resmi sosyal medya hesabından 21 Aralık 2024'te duyurulan açıklamayla Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in övüldüğü savunularak, "Ayrıca sözde gazetecilik faaliyetleri ve gazeteci kimlikleri nedeniyle öldürüldükleri, devletimizin sözde savaş suçu işlediği şeklinde yanıltıcı bilginin yayılması şeklindeki tespitler nedeniyle İstanbul Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığımızca 'terör örgütü propagandası yapmak' ve 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak' suçlarından resen soruşturma başlatılmıştır." ifadelerine yer verilmişti.
Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu ile yönetim kurulu üyelerinin görevlerine son verilmesi ve yeni yönetim seçilmesi talebiyle 14 Ocak'ta dava açılmıştı.