Fadik Sevin Atasoy 12 yıl önce “kırmızı bavulu”una her şeyini topladı ve yurt dışına gitti. Tek kişilik müzikal oyunu Muse ile uluslararası başarı kazandı. Broadway, Birleşik Krallık, Danimarka, Almanya’da sahnedeydi. Türkiye’ye dönüp yeni bir yurt dışı turnesine hazırlandığı dönemde pandemi başladı. Ve Atasoy bu kez kırmızı bavuluyla İstanbul’da kaldı. Sahneye ilk kez 4 yaşında çıkan Atasoy oyuncu, yazar, yönetmen merhum Sönmez Atasoy (Pek çok kişi onu Kurtlar Vadisi’nin Halo Dayı’sı olarak tanır) ile 80 yaşında Altın Koza ödülü alan Devlet Tiyatroları oyuncusu Emel Göksu’nun kızı. Atasoy her zaman olduğu gibi şimdi de bir ayağı yurt dışında yaşıyor, uluslararası festivallere çektiği filmleri gönderiyor. Pandemide nasıl motive ettiniz kendinizi? Amerika’da güvendiğim bir hocam pandeminin başında şöyle demişti: “Bazılarına korona virüstür, bazılarına bonustur. ” 12 Mart’ta Berlin’den başlayan bir turneye çıkıyordum. Bavulumla evde kaldım! Turnemin başlangıcında herkes gibi eve kapandım. Alt kattaki 65 yaş üstü teyze için “Bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye sorup, bakkala gitmenin ötesinde ne yapabileceğime diye baktım. Fadik ve Kırmızı Bavul diye kitabım vardı. Yapabileceğim en doğru şey, ilk adımda Instagram’dan bir yayın başlatmak oldu. 21 gün kitap okudum. 10 bin kişi kitap okumamı canlı izler oldu. Pandemi özellikle tiyatro oyuncuları için çok sıkıntılı geçti… Neler yaşadınız? Dijitale döndü tiyatro. Ben de “Senaryomu öyle bir çekeyim ki sinema tiyatrosu formatında olsun” dedim, yönetmenlik dersleri aldım. Uğur İçbak görüntü yönetmenim oldu. Ankara Cer Modern Sanatlar Merkezi sponsor oldu. Muse 90401’i ABD’de Boulder Fringe Film Festivali’ne gönderdim, en iyi yapım ödülünü aldı. Açılış filmi olarak gösterildi. Bu bana müthiş cesaret verdi. Jüliet’in Yolculuğu senaryom vardı. Onu da çektim. Türkiye’nin ilk kadın görüntü yönetmeni Deniz Eyüpoğlu ile çalıştım. Sanat ve kostüm yönetmenlerim kadınlar oldu. Yapımcılığını Emre Oskay üstlendi.
Tribeca yolunda
Ne anlatıyor Jüliet’in Yolculuğu? Ve tamamen kadınlardan oluşan bir ekip neyi farklı yaptı? Kaybolan oyuncak bebek üzerinden kadının toplumda aldığı şekiller ve algılanması üzerine bir kısa film. Kadınlar olarak o kadar susturulmuş, o kadar kendimizi geride bırakmışız ki. Bu film de Tribeca Film Festivali’ne gidecek. Kısa filmler de çektiniz. Onlar nasıl doğdu? Erkek kardeşim Ankara Opera ve Balesi’nin baş baleti. Topkapı Sarayı’nda Deli İbrahim Balosu’nun solosunu çektik. Kardeşim mermerde dans etti, en çok onu sakat bırakmaktan korktum. Bu aslında Türkiye tanıtımı için düşündüğüm işlerden biri oldu. Hande Dalkılıç da çok başarılı bir piyanist. Dağlar Dağımdır türküsünü de İstiklal Caddesi’nin ortasına piyano yerleştirerek çektim. Dokuma sanatçısı Fırat Neziroğlu üzerine bir kısa film daha çektim. Tasarımcı arkadaşım Özgür Masur’un da Byzantium Koleksiyonu’nu kısa film olarak çektim. Sekizer dakikalık kültür sanat içerikleri bunlar. Arturkiye projem.![Türkiye’de kariyerim iyiydi ama dünyada ne yapabileceğimi görmek için yola çıkmıştım. Amerika’da Broadway’e çağrıldım, oraya gittim.](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/10/Screenshot-2021-10-07-at-02.29.16.jpg)