24 Aralık 2024, Salı Gazete Oksijen
Haber Giriş: 02.12.2023 09:40 | Son Güncelleme: 02.12.2023 10:48

Maden aramada kamu yararı olur mu?

1985’te bugüne kadar 29 kez değiştirilen Maden Kanunu yine değişiklik gündemde. Eğer yeni düzenlemeler yapılırsa maden arama aşamasında bile kamulaştırma yapılabilecek, prosedürler hızlanacak, tarım ve orman alanlarında maden arama kolaylaşacak...
Maden aramada kamu yararı olur mu?

Maden aramada ‘kamu yararı’ maddesinin getirilmesi Resmi Gazete’de yayımlandı. Ayrıca 25 Ekim'de Resmi Gazete'de yayımlanarak onaylanan 2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı da madencilik faaliyetlerine ve mevzuatına ilişkin birtakım değişiklikler yapılmasını öngörüyor. İşte bu iki yenilik tartışmalara yol açtı. Çünkü maden aramada kamu yararı getirilmesi kamulaştırmanın yolunu açarken orman, tarım arazisi gibi alanlarda maden aramayı kolaylaştıracak. Tartışmalara knu olan yeni düzenlemeleri konun uzmanları Oksijen için değerlendirdi...

Maden arama ’kamu yararına faaliyet’ sayılacak

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Maden Kanunu’nda yapılması planlanan en önemli değişikliğin, ‘kamu yararına faaliyet’ tanımı olduğunu söylüyor. Programa göre Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü iş birliği ile her bir maden grubunun özelliklerini ve ihtiyaçlarını gözetecek şekilde yeni bir maden kanunu hazırlanacak ve yeni mevzuatta maden arama faaliyetleri ‘kamu yararına faaliyet’ olarak tanımlanacak.

Tarım alanlarında maden aranabilecek

Madencilikte önce arama izni, madem bulunduktan sonra da işletme ruhsatı aşaması olduğunu söyleyen Tolunay, “Tarım alanları haricinde mera ve orman alanlarında maden aramanın önünde herhangi bir engel yok. Ancak 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na göre tarım alanlarında tarım dışında uygulama yapılabilmesi için kamu yararı olması gerekiyor. Şu an ‘kamu yararı’ sadece maden işletmeleri için uygulanabiliyor. Fakat değişiklik yapılarak, kamu yararı olduğu gerekçesiyle tarım alanlarında maden aramanın önü açılmak isteniyor” diyor.

Toprak Koruma Kurulu onayı yeterli olacak

Kamu yararı bulunan maden işletmelerine illerde bulunan Toprak Koruma Kurulları'nın onay verdiğini söyleyen Tolunay, planlanan değişiklikle her tarım arazisinde maden aranabileceğini Maden arama da kamu yararına faaliyet sayılacağı için Türkiye'nin her yerinde, tarla sahibine sorulmadan, illerde bulunan Toprak Koruma Kurulları’nın onayıyla maden aranmasına izin verebileceği anlamına geliyor” sözleriyle anlatıyor.

Tarım arazileri kamulaştırılabilecek

Tolunay, Toprak Koruma Kurulları’nın gerekirse kamulaştırma yapabileceğini de ekliyor: “Normalde bir yerde maden olduğu biliniyorsa orası kamulaştırılabiliyor, Akbelen örneğinde olduğu gibi. Ama maden arama işine de kamu yararına faaliyet denildiğinde, hukuki olarak itiraz etseniz bile sadece arama için dahi belli bir kamulaştırma bedeliyle arazinize el konulabilir. 2024 yılında planlanan, bu yönde değişiklikler olması.”

Arama çalışmaları da doğayı tahrip edecek

Tarım alanlarında da maden arama faaliyetlerine izin verilmesi durumunda doğa tahribatının daha da büyüyeceğini söyleyen Tolunay, “Maden arama sadece bir sondajla küçük bir alanı etkilemiyor. Arama yerlerine gidilebilmesi için yollar yapılması gerekiyor. Eğimli alanlardaysa kazı ve dolgu çalışmaları yapılıyor. Dolayısıyla maden aranacak yere iş makinelerinin girmesi gerekebiliyor. Bunlar da tarım alanlarının kaybedilmesine, arazilerin tahrip olmasına yol açabilen uygulamalar” diyerek tarım alanlarının korunması açısından maden arama için kamulaştırma yapılamamasının önemini vurguluyor.

Tek elden yönetim

Programa göre hazırlanacak yeni mevzuatla, orman, su, maden, jeotermal, petrol ve doğal gaz gibi tabii kaynak alanlarında izin süreçlerinin tek elden yönetilebilmesi ve bürokratik süreçlerin azaltılması için üst düzeyde kurumsal mekanizma da oluşturulacak. Kurulacak üst mekanizmada sorumlu kuruluş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olacak.

“Kurumlar devre dışı bırakılabilir”

Tolunay, bakanlık bünyesinde tek elden yönetimin ise çeşitli kurumlardan alınacak izin süreçlerini devre dışı bırakabileceğini söylüyor. “Maden işletmelerinde, orman alanlarında Orman Genel Müdürlüğü, tarım alanlarında Tarım Koruma Kurulları’ndan veya havza alanlarında DSİ gibi kurumlardan izin alınması gerekiyor.”

“Süreç hızlandırılacak”

“Kurumlar nadiren de olsa, biyolojik çeşitliliğin önemli olduğu gibi gerekçelerle uygun bulmayabiliyor bu izinleri. Üstelik bu saydığımız kurumların, maden için başvurulan alanlara gidip inceleme yapması gerekiyor. Bu da birkaç ay sürebiliyor. İşte bu düzenleme, hem sayılan kurumlar tarafından doğayı önceleyen geri dönüşleri engellemesi, hem de maden için başvurulan alanların daha detaylı araştırılmasını engellemesi risklerini barındırıyor. Bu şekilde süreçlerin de hızlandırılması amaçlanıyor çünkü Enerji Bakanlığı doğal olarak tamamen enerji yani maden odaklı.”

“Anayasa’ya da aykırı”

Diğer yandan kurulması planlanan mekanizmanın Anayasa’ya da aykırı olduğuna dikkat çekiyor Tolunay. “Anayasa’nın 169. maddesine göre devlet ormanları, kanuna göre devletçe yönetilir ve işletilir. Orman Kanunu’na göre ise ormanların yönetilmesi ve işletilmesinden Orman Genel Müdürlüğü sorumlu. Dolayısıyla Orman Genel Müdürülüğü’nden ayrı bir kuruluşun ormanlar üzerinde söz sahibi olması Anayasa’ya da aykırı.”

“Hepsini çıkarıp satma planı”

Madenlerin sürdürülebilir kaynaklar olmadığını söyleyen Tolunay, “Madenler, tükenen kaynaklar. Madene ihtiyacımız var ama bunun için de hangi madenden ne kadar var; elli yıl, yüz yıl sonra bu madenler yetecek mi, bunların planlanması lazım. Şu anda yürütülen ise bütün değerli madenlerin hepsini bir an önce çıkarıp satma şeklinde yüzeysel ve plansız bir maden ve enerji politikası. Ve çıkarılan madenler katma değeri düşük ürünler şeklinde satıldığı için bu iş ‘sömürge madenciliği’ne dönüşüyor” diyor.

 “ÇED, izin ve kamulaştırma süreçleri kolaylaşacak”

TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç ise programın sadece ekonomik nedenlerle madencilik sektörünün ihtiyacına yönelik ele alındığını söylüyor. “Toplumun ve ekosistemin faydası kamu yararının gerçek ilkesidir. Kamu yararı denen ilke kamunun yaşamına kastetmemelidir. Arama faaliyetleri dahil maden süreçlerinde tanımlanan ‘kamu yararı’ tüm izin süreçlerini de etkileyecek. Mevcut durumda sadece aşılması gereken bir prosedür olarak görülen ÇED yani Çevresel Etki Değerlendirmesi, izin ve hatta kamulaştırma süreçleri de çok daha kolay aşılacak.”

 828’de yalnızca 2 ‘ÇED olumsuz’

Ataç, 1 Kasım tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve ‘Türkiye Yüzyılı’nın çevreye duyarlı vizyonu’ ile hazırlandığı belirtilen 12. Kalkınma Planı ile birlikte değerlendirildiğinde, her bir maden grubunu ve ihtiyaçlarını önceleyeceği açıkça belirtilen yeni bir kanunun gelmekte olduğunu söylüyor. Durumun vahametini ise şöyle açıklıyor: “2023 yılının ilk 6 ayında yani 31 Aralık 2022-30 Haziran 2023 tarihleri arasında ÇED süreci başlayan 828 maden projesi var. ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilen 692, ‘ÇED olumlu’ kararı verilen 51 proje bulunuyor. ‘ÇED olumsuz’ kararı verilen ise sadece 2 proje var.”

Tek projede 759 sondaj

Madencilik faaliyetlerinin doğal varlıklar üzerinde sebep olduğu ilk olumsuz etkinin maden aranması sürecinde başladığını söyleyen Ataç, “Cevherleşmenin olabileceği noktalarda, yerin yüzlerce metre derinliğine kadar sondajlar açılıyor. Sadece Kirazlı Altın Madeni Projesi’nde 759 sondaj gerçekleştirildi. Bu sondajların tamamı orman alanındaydı. Bu sebeple, maden aramalarına, herhangi bir sorgulama veya değerlendirme süreci olmaksızın ‘toplumun genel faydasına uygun olduğu’ varsayımıyla yaklaşılması kabul edilemez” diyor.

Maden işletmeye karşı koruyamazken maden aramaya karşı nasıl koruyacak?

Aynı gün, aynı saatte Artvin Yusufeli’nde dört farklı projenin ÇED sürecinin başlatıldığını söyleyen Ataç, “Ya da aktif bir şekilde faaliyet gösteren bir altın madeninin, ÇED alanını 12 kat büyütmek için yapılan başvurusuna ‘ÇED olumlu’ kararının verildiğini biliyoruz. Mevcut durumda ormanlarımızı, biyolojik çeşitliliğimizi ve tarım arazilerimizi madencilik faaliyetlerine karşı koruyamazken bir de maden arama süreçlerinde kamu yararı yaklaşımının getirildiğini düşünün” diyerek geri dönüşü zor bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu söylüyor.

“Doğanın korunması, daha üstün kamu yararı”

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Dursun Kahraman ise Türkiye’deki madencilik faaliyetlerinin ‘vahşi madenciliğe’ evrildiğini söyleyerek “Yıllardır çeşitli mevzuat değişiklikleriyle doğayı tahrip edecek meşru yollar aranıyor. İliç, Kaz Dağları… Hangisinde kamu yararı var?” diyor ve ekliyor: “İstihdam ve ekonomiye katkı elbette kamu yararıdır. Ancak gelinen noktada doğanın korunması, daha üstün bir kamu yararı” diyor.

 Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Mesut Erkan ise yer altı kaynaklarının sadece ekonomiye kazandırılmasının kamu yararı olarak değerlendirilmesi yanlış olduğunu söylüyor. “Bir toplumun sahip olduğu madenler gelecek nesillerin de kullanım hakkı olan yer altı kaynaklarıdır. Bu nedenle, doğru planlamalar ile toplumun ihtiyacı olan üretimin yapılması gerekirken, bu kaynakların sadece ekonomiye kazandırılması amacıyla tüketilmesi kamu yararı kavramına ters düşüyor. Bu yüzden de ‘kamu yararı’ tanımının doğru yorumlanması gerekiyor.”

Bürokrasi azaltılacak yatırım güvencesi artırılacak

Yine programa göre, madencilik faaliyetleriyle ilgili yapılması planlananlar şöyle:

  • Cumhurbaşkanlığı Programı'na göre madencilik faaliyetlerinde izin, ruhsat ve lisans işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesine yönelik altyapı geliştirilmesi ve böylece bürokratik süreçlerin hızlandırılması da hedefleniyor.
  • Programa göre, enerji ve sanayi sektörlerinin ham madde ihtiyacını karşılamak üzere daha fazla maden arama faaliyeti yapılacak. Başta linyit olmak üzere jeotermal ve kaya gazı gibi yüksek potansiyeli bulunan yerli kaynaklara yönelik arama, üretim ve Ar-Ge faaliyetleri artırılacak.
  • Hazırlanacak yeni mevzuatla izin süreçlerinin basitleştirilmesi ve yatırımcı üzerindeki idari ve mali yüklerin azaltılması planlanıyor.