05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 27.09.2025 18:02 | Son Güncelleme: 27.09.2025 18:46

Özgür Özel: Trump'ın altına çektiği sandalyeye güvenen Erdoğan'a söylüyorum; o sandalyeyi millet çekip alacak

Afyonkarahisar mitinginde konuşan CHP lideri Özel, Trump-Erdoğan zirvesinden yansıyan 'sandalye' karesi için, "Trump'ın altına çektiği sandalyeye güvenen Erdoğan'a söylüyorum. Sandalyeyi, makamı, mevkiyi, koltuğu millet verir, millet alır. O sandalyeyi altından millet çekip alacak" dedi
Özgür Özel: Trump'ın altına çektiği sandalyeye güvenen Erdoğan'a söylüyorum; o sandalyeyi millet çekip alacak
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

CHP’nin Silivri’de tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitinglerinin 57'nci adresi Afyonkarahisar oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Zafer Meydanı'nda toplanan kalabalığa hitap etti. 

Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: 

"Miting olunca Afyon'da bu meydana tüm partiler geliyor. İktidar partisi de geliyor ve son zamanlarda arama noktasına kadar zor varıyor. O arama noktasının iki katını dolduran Afyonlulara helal olsun. Birileri meydanlardan kaçarken birileri kalabalıklardan korkarken birileri 'Aman ha aman sıcak salonlarda serin salonlarda oturayım. Buradan siyaset yapayım. Gücü, icazeti millette değil Amerika'larda arayım' derken buraya milli iradeyi milletin gücünü göstermeye 'Patron benim. Ben seçerim. Kim derse bu yönetim bunu bilen benim. Çünkü milli iradeyim' diyenler gelmiş. Hoş geldiniz, şeref verdiniz.

"Doğru adayı bulduk, Afyon'un önüne koyduk"

1950'den beri Afyon'da belediye seçimleri yapılıyor. Tam 15 kez sandık başında şehrin kime emanet edileceğine Afyonlular karar verdi. 15 kez kazanamadık biz. 15 kez kaybettik. Ama dönüp de Afyon'a küsmedik. Sen doğrusunu bilmiyorsun demedik. Sen bilmezsin bu şehri yöneteceğe millet karar vermez, biz karar veririz demedik. Sabrettik. Çalıştık. Hatayı kendimizde aradık. Doğru adayı bulduk. Afyon'un önüne koyduk. Seçimleri kazandık. İşte genel başkanı olduğumda grup başkan vekilim olan, Meclis'te dört dönem sekiz yıl aralıksız birlikte görev yaptığımız iyi günde, kötü günde yan yana durduğumuz, birbirimize sahip çıktığımız, partimize, ülkemize sahip çıktığımız, benim kardeşim sizin evladınız Burcu Köksal. Hem de öyle birkaç parti yarışırken aradan çıkarak değil. Yüzde 51 oyla iki kişiden birinin fazlasını alarak seçildi ona da helal olsun, size de helal olsun.

"Trump Afyonluların elinden kurtarsın seni de göreyim"

Tabii biz burada muhteşem bir miting yapıyoruz da orada yan tarafta buraya sığamayanlar gelmiş onları da selamlıyorum. Tayyip Erdoğan o kalabalığı bulsa kalabalık toplandı der, miting yapar sizinle. Burcu çalışıyor ama iktidar maalesef Afyon'u unuttu. Eber Gölü kurumaya yüz tuttu. Ama önlem almıyorlar. Zafer Havalimanı her yıl zarar etmeye devam ediyor. Bu sene 220 milyon TL daha uçmayan yolcu için başta garanti verdikleri için ödeme yaptılar. O para Afyon'da Burcu'da olsa ne hizmetlere Kütahya'da belediye başkanımızda olsa ne hizmetlere dönüşür ama burada uçmayan yolcu için garanti ödemesi. Hastane yaparlar, gelmeyen hasta için ödeme, yol yaparlar, geçmeyen araç için ödeme, tünel yaparlar, geçmeyen araçlar için ödeme. Millet, bu kadar yokluk, bu kadar sıkıntı çekerken kendi müteahhitlerine bu paraları peşkeş çekenlere yazıklar olsun. Afyon bunu unutmaz. AK Parti'nin kalesi olan yerde meydan inliyor 'Erdoğan istifa' diye. Ne oldu? Meşruiyet uçtu bitti. Meşruiyet bu meydanda olacakken Trump'ta arandı. Şimdi meydan 'istifa' diyor. Hadi bakalım Erdoğan, Afyonluların elinden kurtarsın seni Donald Trump da göreyim. Ey Erdoğan altına sandalye sürmekle altından sandalye çekmekle olur olmaz övgüler dizmekle karşısına dizdiği bu memleketin bakanlarına çocuk muamelesi yapmakla çok akıllıymış bunlar demekle olmuyor. Meydanlarda oluyor bu iş.

"Afyon'a sırtını dönene Afyon da sırtını dönecek"

Niye bu kadar öfkelisiniz? Çünkü Afyon'un şeker fabrikası vardı, kapattılar. SEKA'sı vardı kapattılar. Buradan hatırlatalım. Afyon biliyor da Türkiye duysun. Türkiye'nin nüfusu 60 milyondu, AK Parti geldi. Bugün 86 milyon. O gün Afyon'un nüfusu 812 bindi. Sanırsın aynı oranda artsa bir milyon 100 bin olması lazım. Rahat rahat ilyonu geçmesi lazım. Ama 60 bin kişi kayıpla 750 bin kişi. Yani 22 yılda Türkiye 60 milyondan, 83 milyona giderken. Afyon neredeyse 850 binden 750 bine doğru gerilemiş. Bu şehri küçültüyorlar. Bu şehri yoksullaştırıyorlar. Oy alırken yüz döndükleri, yüz sürdükleri bu şehre sonra sırtlarını dönüyorlar. Önümüzdeki sandık gelince Afyon'a sırtını dönene Afyon da sırtını dönecek.

"Hesabı herkes şöyle yapsın: Erdoğan'dan kurtulursam asgari ücret 50 bin lira olur"

Bu cennet şehri, bu tarih şehrini, bu üretimin topraklarından bereket fışkıran insanının alın terinde bereket olan namusuyla kazanan, namusuyla harcayan bu şehri perişan edenleri ilk seçimde gönderecek Afyon. Değerli Afyonlular sizin sorunlarınızı çözmeyenler, Türkiye'de de bir kara düzen tutturdular gidiyor. AK Parti'nin kara düzeni hakim oldu memlekette. Bu düzende Erdoğan'ın çıkarları sizin çıkarınızla çatışıyor. Erdoğan kendi çıkarları için milletin huzurunu da, refahını da hiçe sayıyor. Öyle bir noktadayız ki artık bundan kötüsü olur mu dediğimiz günü ertesi gün arar hale geliyoruz. Bu milletin refahını bu milletin huzurunu feda ediyorlar. Bugün bir gram altın beş bin lirayı geçti. AK Parti geldiğinde bundan 23 yıl önce en düşük emekli maaşı sekiz çeyrek altın alıyordu. Bugün en düşük emekli maaşı iki çeyrek altın alıyor. Bir yanda eğer Tayyip Erdoğan geldiğinden bugüne hiçbir şeyi iyileştirmese ama emeklilere de ilişmese olduğu gibi kalsa bugün 56 bin lira alacak emekli bugün 16 bin lira alıyor. 16 bin lira yoksulluk demek hatta açlık, sefalet demek. Asgari ücretli Tayyip Erdoğan geldiğinde yedi çeyrek alıyordu. Hesapta bir yanlışlık yok. Eskiden en düşük emekli maaşı asgari ücretin üzerindeydi. Hatta daha eskiden bir buçuk katıydı. Bugün en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 60-65'i. Ve asgari ücrette 22 bin lira gibi açlık sınırının altında bir seviyede, eskiden yedi çeyrek altın yani hiç gelmese, hiç ilişmese emekçiye dokunmasa yedi kere yedi 49, 50 bin lira alacakken asgari ücretli bugün 22 bin lira alıyor. Yani hesabı herkes şöyle yapsın: Tayyip Erdoğan'dan kurtulursam asgari ücret 50 bin lira olur. Tayyip Erdoğan'dan kurtulursam emekli maaşım 56 bin lira olur.

"Kimsesizlerin kimsesi olmaya geliyoruz"

Ve bunun aldığı 14,5, çeyrek altının bugün geldiği nokta tam tamına beş buçuk çeyrek altın. Memur ayda dokuz çeyrek altın kaybetmiş. Üniversiteye yolladığın öğrenci bile 1,5 çeyrek altın burs alırken bugün gram altının yarısını alıyor. Öyle ya bugün üç bin lira veriyor. Gram altının neredeyse yarısı. Oysa bunlar gelmeden önce bir öğrenci bursu bir buçuk çeyrek altındı. Şunu görelim: Erdoğan geldiğinden beri, AK Parti geldiğinden beri bu iktidar emekliye iyi gelmedi. Geldi mi? Asgari ücretliye iyi gelmedi. Geldi mi? Öğrenciye iyi geldi mi? Peki çiftçiye iyi geldi mi Bunlar bu haldeyken esnaf ne yapsın. Esnafa iyi geldi mi? Bu iktidar sadece ve sadece zengine iyi gelen, yandaşa iyi gelen, işi gücü tıkırında olanlara iyi gelen bir iktidardır. Buradan ısrarla söylüyorum: Bu memlekette zengin yüzde 20, yani en zengin yüzde 20 toplam gelirin yüzde 90'ını alıyor. Geri kalan yüzde 80 sadece yüzde 10'unu alıyor. Bu memlekette, en zengin yüzde 1, yüz kişinin en zengini, neredeyse gelirin yarısını alıyor. Geri kalan 99 kişi kalan yarısını bölüşüyor. O yüzden biz CHP olarak adı üstünde, halkın partisi olarak, kurucusu bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in partisi olarak kimsesizlerin kimsesi olmaya geliyoruz. CHP Türkiye'nin birinci partisi.

Siyaset öncelik belirleme işidir. Benim önceliğim, bizim önceliğimiz bu meydandır. Oradan bizleri dinleyenlerdir. Evlerinde, ekran başında bizi dinleyenlerdir. Ama Erdoğan'ın önceliği başkalarıdır. O, 19 Mart darbe sürecinde sizin, bizim rezervimizi sadece zenginlere, paralarını alıp gidenlere, borsadan çıkanlara, döviz yaptıranlara, yabancı yatırımcılara harcadı ve sen dönüp isteyince 'yok' diyor.

Bakın, o gün harcadığı para 160 milyar dolar. O günden bugüne bu, çiftçiye bir yılda ödenen desteklerin tam 100 katı. Bu, emeklilere bir asgari ücret vermek için ihtiyaç olan paranın tam 150 katı. Asgari ücreti 30 bin lira yapmak için gerekli paranın tam 120 katı. Yani size 'para yok' diyenler yalan atıyorlar. Size kaynak yok diyenler yalan atıyor. Polise mesai vermeden çalıştırıp 'kaynak yok' diyenler yalan atıyor. Jandarmanın da, polisin de, infaz koruma memurunun da, öğretmenin de, çoluğunun, çocuğunun boğazından geçecek lokması da Erdoğan tarafından haciz altındadır.

"Bakana şunu söylüyorum: Doğrusunu sen de biliyorsun, bu meydan da biliyor"

Mutlaka kurtaracağız bu ülkenin geleceğini. Çocuklarınızın geleceğini, bu ülkenin evlatlarının geleceğini kurtaracağız. Herkesi doyuracağız. Herkesin karnı doyacak. Herkes yarınlara umutla bakacak. Bakan çıkıyor diyor ki, 'Tasarruf yapacaksak elbette emekliden, asgari ücretliden yapacağız'. Avrupa'da son 10 yılda asgari ücretin en az arttığı ülkeyiz. AKP geldiğinde 10 emekliden üçü çalışıyordu. Şimdi altısı çalışıyor. Yine Avrupa Birliği ülkelerinde emekliler gayrisafi milli hasılanın yüzde 10'unu alıyorlar. Ama Türkiye'de sadece yüzde 3,7'sini alıyorlar. Ve bizde bakan çıkmış, hâlâ daha emekliden tasarruf etmekten bahsediyor. Burada bakana şunu söylüyorum: Sen de haklısın, doğrusunu sen de biliyorsun, bu meydan da biliyor. Sandık gelecek, oylar sandığa girecek, bir devir kapanacak. Yeni bir devir başlayacak. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak.

"Hediye paketinin içinde yok yok"

Erdoğan'ın kendine çalıştığı yetmedi, zenginlere çalıştığı yetmedi. Şimdi elde avuçta kalan da Trump'a çalışıyor. Trump'ın kapısını aşındırdı. Oralardan meşruiyet arıyor. Emekliye para yokken, asgari ücretliye para yokken, don vurmuş çiftçinin hasarı karşılanmazken, Amerika'ya giderken hediye paketi yaptırmış. Hediye paketinin içinde yok yok... 225 tane Boeing uçağı, sıvılaştırılmış gaz, bademden pirince, cevizden Amerikan otomobiline, Amerikan viskisine, makyaj malzemesine kadar tamamının gümrük vergilerini sıfırladı. Senin ürettiğinde vergi var, pahalı kalıyor. Amerika'dan gelen ucuz kalıyor, kapış kapış gidiyor. Türk çiftçisine, Türk üretimine atılan en büyük kazık. Kendi ülkesinden her şeyi verdi ama kendisi elleri boş döndü. Ne aldın? Hiçbir cevap yok.

"O sandalyeyi altından millet çekip alacak"

Meşruiyet almış, milletin gözünden düşmüş, meşruiyeti Amerika'da aramış, Trump'ın kendisini övmesiyle güya meşruiyet kazanmış. Hiçbir şey olmasaydı bile bu kadar tavize, bu kadar görüşmeye, bu kadar anlaşmaya bizim Amerika'da parası ödenmiş, bitmiş, üzerine Türk bayrağı yapışmış altı tane F-35 uçağımız var. Geçen dönem bunlara el koydular. Bizi F-35 programından attılar. İsrail'de F-35 var, Yunanistan'da var. Türkiye'nin parasını ödediği F-35'ler Amerika'da hangarda duruyor. Hiçbir şeyi beceremiyorsan, hiçbirini alamadıysan, F-35'lerimizi isteseydin, alıp getirseydin ama kendine meşruiyet arayan, maalesef Trump'ın altına çektiği sandalyeye güvenen Erdoğan'a söylüyorum: Sandalyeyi, makamı, mevkiyi, koltuğu millet verir, millet alır. Trump, altına sandalye çektiyse o sandalyeyi altından millet çekip alacak.

"Görüşmede Gazze'nin G'si yok"

Gazze'de çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. 65 bin çoğu çocuk ve kadın, öldü. 165 bin kişi sakat kaldı, savaştan etkilendi. Bu soykırıma karşı, Erdoğan Amerika'ya giderken Filistin'in bir ümidi vardı. Bizim hakkımızı savunur mu? Biz de dedik ki, 'Git, Filistin'in hakkını savun. Netanyahu'nun bir savaş suçlusu olduğunu söyle. Trump'a, 'İsrail'i desteklemekten vazgeç' de ve oradan Filistin için iyi bir sonuç al. Ben Amerika dönüşü Esenboğa Havaalanı'nda seni karşılayıp tebrik edeceğim’ dedim. 'En büyük teşekkürü ben edeceğim' dedim. Gitti Amerika'ya, görüşmeyi yaptı. Görüşmede Boeing'in B'si var, nükleer enerjinin N'si var, sıvılaştırılmış doğal gazın N'si var. Ama maalesef Gazze'nin G'si yok. Gazze'nin G'sini konuşmadı. Çünkü bana, dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Dostumun dostu dostumdur, dostumun düşmanı benim de düşmanımdır. Erdoğan'ın dostu Trump'tır. Trump'ın dostu Netanyahu'dur, Erdoğan, Netanyahu'nun dostudur.

"Erdoğan'dan Filistin'e dost olmaz"

Filistin bizim dostumuzdur. Netanyahu Filistin’in düşmanıdır. Biz Netanyahu'ya düşmanız, Filistin'e dostuz. Biz, 3. genel başkanımız Bülent Ecevit Yaser Arafat'a nasıl destek verdiyse, Mahmud Abbas'a o desteği veririz. Biz Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Filistin'e nasıl destek verdiyse, Filistin'e o desteği veririz. Ama işi gelince milli görüşçü olan, işi gelince milli görüş gömleğini çıkaran, işine gelince 'Filistin davası benim davam' diyen ama şimdi gidip Netanyahu'ya 'savaş kahramanı' diyen, Trump'la öğle yemeği yiyen Erdoğan'dan Filistin'e dost olmaz. Buradan, bütün dünyanın gözü önünde Sumud Filosu Filistin'e doğru ilerlerken, İspanya cesaret gösterip filoyu koruyor, İtalya filoyu koruyor ama esas koruması gerekenler Trump'tan korkularına susuyorlar. Sumud Filosunu, Deniz Kuvvetleri korumalıdır. Türkiye, Filistin'e sonuna kadar sahip çıkmalıdır. Her şey bittiğinde mazlum Gazzeliler bugünlere bakınca, tepelerine yanan bombaları değil belki onu unutacaklar. Ama Netanyahu'nun dostu Trump'la yemek yiyen, şakalaşan ve kendilerini unutan Erdoğan'ı asla affetmeyecekler.

"Trump, 19 Mart darbesini görünce 'bizim çocuklar başardı' demiştir"

19 Mart darbesinden sonra, yani bu milletin sofrasından kalkıp Trump'ın sofrasına oturanlar, ondan icazet alanlar Cumhurbaşkanı adayımıza, siz takdir ederseniz, millet takdir ederse bir sonraki cumhurbaşkanımıza Ekrem İmamoğlu'na, geleceğin iktidar partisi Cumhuriyet Halk Partisi'ne darbe yapmaya kalkıştılar. Biliyorsunuz bu darbeciler hep Amerika'dan icazet alır. Kenan Evren, 1980'de Amerika'dan icazet almış, darbeyi yapmıştı. Ertesi gün Amerikalılar haberi birbirine 'bizim çocuklar başardı' diye duyurdular. 1980 darbecileri Amerika'nın bizim çocuklarıydı 31 Mart'ta seçimleri kaybedince demokrasiden ayrılanlar, 19 Mart darbesine kalkışanlar Trump'ın bizim çocuklarıdır. Trump, Erdoğan'ın 19 Mart darbesini görünce 'bizim çocuklar başardı' demiştir.

Kaynak: ANKA