Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, BBC Türkçe’ye verdiği röportajda hem Kürt sorunu ve demokratikleşme tartışmalarına hem de CHP içindeki cumhurbaşkanlığı adaylığı gündemine ilişkin önemli mesajlar verdi. Röportajın en dikkat çeken bölümlerinden biri ise Mansur Yavaş’ın olası adaylığına dair sözleri oldu.
Özel, CHP’nin resmi adayının Ekrem İmamoğlu olduğunu bir kez daha vurgularken, İmamoğlu’nun adaylığının yargı yoluyla engellenmesi ihtimaline sert tepki gösterdi. Böyle bir girişimin “darbe ürünü” olacağını söyleyen Özel, “Erdoğan bir rakibinden kaçmanın, onu saf dışı bırakmanın maliyetini görmeli” dedi.
'Mansur Yavaş kimsenin yedeği değil'
Mansur Yavaş’ın da adaylığının engellenebileceğine dair iddiaları değerlendiren Özel, bu tartışmalara net bir dille yanıt verdi. Yavaş’ın CHP içinde “yedek aday” olarak görülmesini kesin bir dille reddeden Özel, şu ifadeleri kullandı:
“Mansur Yavaş kolay lokma değildir. Bu milletin gönlünde çok önemli bir yeri vardır. Kimsenin yedeği de değildir, Ekrem İmamoğlu’nun da yedeği değildir.”
Özel, CHP’nin adaylık yaklaşımının kişilere indirgenemeyeceğini belirterek, “Eğer bu şartlarda Ekrem İmamoğlu içeride tutuluyorsa, o zaman Erdoğan’ı yenecek bir aday mutlaka bulunur” dedi. Mansur Yavaş’ın da böyle bir durumda ülke ve parti görev verirse sorumluluk almaktan kaçmayacak bir isim olduğunu vurguladı.
'Engelleme girişimleri Türkiye’yi ayağa kaldırır'
Özel’e göre, Mansur Yavaş’ın siyasi yolunun da yargı veya idari müdahalelerle kapatılmaya çalışılması, yalnızca CHP’yi değil toplumun geniş kesimlerini harekete geçirir:
“Mansur Yavaş’ın adaylığına engel olma gibi hesaplar Türkiye’yi, Anadolu’yu, dünyayı bir kez daha ayağa kaldırır.”
'Erdoğan rakibinden kaçmanın maliyetini görmeli'
Özel, CHP'deki cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarına ilişkin sorumuz üzerine de, kendisinin adaylık talebi olmadığını, Ekrem İmamoğlu'nun adaylığında ısrarlı olduklarını anımsattı.
İmamoğlu'nun adaylığının diploma veya başka bir dava ile engellenmesinin "darbe ürünü bir iş" olacağını söyleyen Özel, "Bir kere, Erdoğan bir rakipten kaçmanın, adaylığına engel olmanın maliyetini görsün. 'Rakibimi hapse atayım, seçimi kazanayım', bu kabul edilemez. Burası sahra altı ülkesi filan değil" dedi.
Aday ofisi ve 'iktidar yürüyüşü'
Röportajda CHP’nin yeni dönem stratejisine de değinen Özel, İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından kurulan 'Cumhurbaşkanı Aday Ofisi'nin yalnızca teknik değil, stratejik bir tercih olduğunu söyledi. Bu yapının CHP’nin 'reaksiyon siyaseti'nden çıkıp, ekonomiden dış politikaya kadar ülkeyi nasıl yöneteceğini anlatacağı bir merkez olacağını vurguladı.
Özel, “İktidar yürüyüşünü buradan başlatıyoruz. CHP, Türkiye’yi daha iyi yönetebileceğini göstermek zorunda” dedi.
Sistem mesajı: Parlamenter hedef sürüyor
Özel, önümüzdeki seçimin mevcut sistemle yapılacağını kabul etmekle birlikte, bunun kalıcı bir tercih olmadığını da ekledi. “Millet yetkiyi verirse, güçlendirilmiş parlamenter sistem içinde hizmet edeceğiz” diyen Özel, CHP’nin hem adaylık hem de sistem tartışmalarında uzun vadeli bir perspektifle hareket ettiğini ifade etti.
Kürt sorunu: 'Demokratikleşme olmadan çözüm olmaz'
Özel, röportajda Kürt sorununun çözümüne ilişkin CHP’nin yaklaşımını da ayrıntılı biçimde anlattı. İktidarın “önce barış, sonra demokrasi” ya da “önce yasa, sonra demokratikleşme” anlayışını doğru bulmadıklarını belirten Özel, CHP’nin “peş peşelik” değil “iç içelik” ilkesini savunduğunu söyledi.
“Demokratikleşme olmadan Kürt sorunu çözülemez. Terörsüz Türkiye adımları ile demokratik Türkiye adımları peş peşe değil, iç içe ilerlemeli.”
Bazı yasal düzenlemelerin yapılıp demokratikleşmenin ertelenmesinin, sorunun kaynağını görmezden gelmek anlamına geldiğini ifade eden Özel, CHP’nin bu yaklaşımı başta DEM Parti olmak üzere tüm muhataplarına açıkça ilettiğini söyledi.
Yargı eleştirisi: 'Siyasi operasyonlar normalleştiriliyor'
Özel, son dönemde yargı eliyle yürütülen uyuşturucu ve bahis operasyonlarına da değinerek, bu süreçlerin asıl amacının “CHP’ye yönelik siyasi operasyonları normalleştirmek” olduğunu savundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek üzerinden yürütülen uygulamaların, muhalifleri itibarsızlaştırmayı hedeflediğini ileri sürdü.
“20-30 sanatçıyı alıp götürüyorlar, sonra çoğunda hiçbir şey çıkmıyor. Ama o insanların hayatında büyük bir itibar suikastı yapılıyor.”
Kaynak: Gazete Oksijen