Araştırma ve danışmanlık şirketi KONDA, Şubat 2024’te Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Algı Değişim Raporu başlıklı yeni bir rapor hazırladı. Borusan Holding için hazırlanan raporda 77 ilin merkez dahil 379 farklı ilçesinde yaşayan 2550 kişiyle 16-18 Şubat 2024 tarihleri arasında görüşüldü.
Araştırmada, Türkiye toplumuna yöneltilen, toplumsal cinsiyetle ilgili ‘eşitsizlik’ belirten yargıları doğru bulanların oranı 10 yıl öncesine göre azaldığı tespit edildi. Üstelik bu yargıları onaylayanların oranı sadece kadınlarda değil erkeklerde de azalıyor. Ancak rapora göre bu ilerleyiş düşük bir ivmeyle gerçekleşiyor. Ayrıca yargılara verilen yanıtlar farklı demografik kırılımlara göre incelendiğinde toplumsal cinsiyetle ilgili pozitif algıya sahip olanlarda en yüksek oranın da çalışan kadınlara ait olduğu görülüyor.
Rapordan öne çıkanlar:
- “Kadın çalışmak için eşinden izin almalıdır” yargısını doğru bulanların oranı Şubat 2015’ten bu yana yüzde 66’dan yüzde 48’e düşmüş durumda. Bu ifadeye katılmayanların oranı ise aynı dönemde yüzde 24’ten yüzde 39’a artıyor. Diğer taraftan bu yargıyı doğru bulanların oranı erkeklerde daha fazla ancak her iki grupta da 10 yıl içinde azalış var.
- “Kadın çalışmak için eşinden izin almalıdır” yargısına katılanlarda en yüksek oranlar ev kadınlarında ve çalışan erkeklerde. Ev kadınlarının yüzde 59’u kadının çalışmak için eşinden izin alması gerektiğini düşünüyor. Bu oran, 2015’te yüzde 73’tü. Bununla birlikte ‘kadının çalışmak için eşinden izin alması gerektiğini’ söyleyen çalışan erkekler bu yıl 16 puan azaldı ancak yine de yüzde 55 oranla kadınların çalışmak için eşlerinden izin alması gerektiği cevabını verdi. Bu yargıya katılmayanlarda en yüksek oran ise çalışan kadınlarda.
- “Kadının eşinden daha fazla para kazanması sorun olur” yargısını yanlış bulanların oranı ise 10 yıl öncesine kıyasla yüzde 46’dan yüzde 56’ya çıkıyor. En alt gelir grubundan en üst yüzde 25’lik gelir grubuna gidildikçe bu yargıyı yanlış bulanların oranı da yüzde 48’den yüzde 66’ya artıyor. En alt gelir grubundakilerin yarıya yakını (yüzde 48’i) bu yargıyı yanlış bulurken yüzde 35’i de bunun bir sorun olabileceğini düşünüyor.
10 yıl öncesinde sadece, çalışan kadınların yarıdan fazlası “Kadının eşinden daha fazla para kazanması sorun olur” yargısını yanlış bulurken Şubat’24’te bu yargıyı yanlış bulanların oranı her grupta yarının üzerine çıkıyor. Yargıyı yanlış bulanlarda en yüksek oran yine çalışan kadınlarda. Her 5 çalışan kadından 3’ü bu yargıyı yanlış buluyor.
Yaş gruplarına göre bakıldığında ise Şubat 2015’te bu yargıyı yanlış bulanların oranı sadece 18-22 yaş grubundakilerde yarıdan fazla olurken Şubat 2024’te yargıyı yanlış bulanların oranının her yaş grubunda yarıdan fazla olduğu görülüyor.
- Kız çocuklarına kazandırılması gereken meziyetler için en fazla söylenen ‘namuslu ve dürüst olma’ ile ‘dini vecibeleri yerine getirme’. Fakat bunlardan ilki Ocak 2012’den bu yana 5 puan, ikincisi de 7 puan azalıyor. Diğer taraftan ‘vatana, millete bağlılık’ diyenlerin oranı 7 puan, ‘hakkını arayabilme’ diyenlerin oranı ise 17 puan artıyor. Eğitim seviyesi arttıkça çocukların ‘hakkını arayabilme’ meziyetini mutlaka kazanmasını isteyenlerin oranı da artıyor. Üniversite eğitimine sahip olanların yarıya yakını (yüzde 49) kız çocukları için ‘hakkını arayabilme’ meziyetinin kazandırılması gerektiğini düşünüyor. Bu oran lise altı eğitim seviyesinde yüzde 24.
Erkek çocuklarına kazandırılması gereken meziyetlerde ise ilk iki sırada ‘namuslu ve dürüst olma’ ile ‘vatana, millete bağlılık’ geliyor. Kız çocuklarında olduğu gibi ‘namuslu ve dürüst olma’da 9 puanlık bir düşüş söz konusu. Diğer taraftan ‘vatana, millete bağlılık’ ise 5 puan artmış. Bununla birlikte ‘hakkını arayabilme’ diyenlerin oranı da 11 puan artmış durumda.
- Şubat 2015’te Türkiye toplumunun yarısı evde temizlik yaptığını söylerken bu oran Şubat 2024’te yüzde 73 oluyor. Yani bugün her 10 kişiden 7’si evde temizlik yapıyor. Kadınlar ile erkekler arasında sadece öğrenciler benzerlik gösteriyor. Kadın öğrencilerin yüzde 76’sı, erkek öğrencilerinse yüzde 67’si evde temizlik yaptığını söylüyor. Beyaz yakalı, işçi, esnaf, çiftçi, emekli ve işsizler gibi diğer gruplarda ise kadınlar ile erkekler arasındaki fark yüzde 31 ila 46 arasında. Bununla birlikte 10 yıl önce her 10 erkekten 6’sı evde temizlik yapmadığını söylerken Şubat’24’te her 10 erkekten 3’ü temizlik yapmadığını belirtiyor.
- “Evde yemek yaparım” yargısına verilen yanıtlarda da Şubat’15’te toplumun yarıya yakını evde yemek yaptığını söylerken bu oran Şubat’24’te yüzde 74’e çıkıyor. Kadınlarda çalışma durumu fark etmeksizin evde yemek yaptığını söyleyenlerin oranı kadın öğrenciler hariç her grupta yüzde 85’in üzerinde. Kadın öğrencilerde ise yüzde 73. Erkeklerde ise en yüksek yüzdeye sahip grup yüzde 66 ile erkek öğrenciler.
- Çalışan kadınlar haftada ortalama 41 saat çalıştığını belirtirken çalışan erkekler ise haftada ortalama 46 saat çalışıyor. Bununla birlikte çalışan kadınlar haftada ortalama 14 saat de ev bakımına harcadıklarını beyan ediyor. Çalışmayan kadınlarda bu süre ortalama 24 saat. Kadınlarda bütün grupların ev bakımı için harcadığı süre ise haftada ortalama 22 saat iken bu süre erkeklerde yalnızca 7 saat. Diğer taraftan ev kadınları evin bakımı için haftada ortalama 28 saat harcıyor. Bu, Türkiye ortalamasından 12 saat daha fazla.
- Ocak’18’den bugüne, akşamları TV izlerken kumandayı elinde tutanlarda erkeklerin oranı daha fazla. Her iki yılda da erkeklerin yarıdan biraz fazlası akşamları TV izlerken kumandayı elinde tuttuğunu söylüyor. “Bu ailede mobilya veya beyaz eşya alırken kadın karar verir” yargısına verilen yanıtlar da 12 yıl içinde pek değişmiyor. Ocak’12’de Türkiye toplumunun yüzde 54’ü, Şubat’24’te yüzde 56’sı bu yargıya katılıyor.
- “Kadınlar doğaları gereği iyi yönetici olamazlar” yargısını Mart’15’te Türkiye toplumunun yüzde 23’ü doğru bulurken bu oran Şubat’24’te 13 puan azalarak yüzde 10 oluyor. Mart’15’te kadınların yüzde 17’si bu yargıyı doğru, yüzde 82’si ise yanlış buluyor. Şubat’24’te ise kadınların yüzde 6’sı bu yargıyı doğru buluyor. Mart’15’te erkeklerin yüzde 29’unun bu yargıyı doğru, yüzde 71’inin yanlış bulduğunu görülüyor. Şubat’24’te erkeklerin yüzde 15’i bu yargıyı doğru, yüzde 85’i ise yanlış buluyor.
Mart’15’te ev kadınlarının yüzde 19’u, çalışan kadınların yüzde 16’sı, çalışmayan kadınlarınsa yüzde 17’si bu yargıyı doğru buluyor. Şubat’24’e baktığımızda ise ev kadınlarının yüzde 9’u, çalışan kadınların yüzde 1’i, çalışmayan kadınlarınsa yüzde 6’sı bu yargıyı doğru buluyor.
- 10 yıl öncesine göre “Kadının birinci görevi, evin sorumluluğunu üstlenmek ve çocuk yetiştirmektir” yargısını doğru bulanların oranı 9 puan azalmış durumda. Ancak yine de yüzde 57. Lise altı eğitime sahip olanların yüzde 25’i yargıyı yanlış bulurken bu oran lise eğitimine sahip olanlarda yüzde 55, üniversite eğitimine sahip olanlardaysa yüzde 63.
- “Kadınlar doğaları gereği iyi yönetici olamazlar” yargısını kesinlikle yanlış bulanların yarıdan fazlası “Kadının birinci görevi, evin sorumluluğunu üstlenmek ve çocuk yetiştirmektir” yargısını da yanlış buluyor. Fakat bu kişilerde bile “Kadının birinci görevi, evin sorumluluğunu üstlenmek ve çocuk yetiştirmektir” yargısını doğru bulanların oranı yüzde 42.
- Şubat’15’te Türkiye toplumunun yarıdan biraz fazlası mutlu olduğunu, yüzde 36’sı ise ne mutlu ne mutsuz olduğunu ifade etmiş. Şubat’24’te ise toplumun yüzde 25’i mutlu olduğunu ifade ederken ne mutlu ne mutsuz hissettiğini söyleyenlerin oranı yüzde 45. 10 yıl önce, mutlu olanların oranı kadınlarda daha fazla (yüzde 54’e 22) olurken bugün, kadınlarda daha az (yüzde 22’ye 27). 10 yıl önce her 10 çalışan kadından 6’sı mutlu olduğunu söylerken bugün her 10 çalışan kadından yalnızca 2’si mutlu olduğunu ifade ediyor.
- “Sizin için hangi kimliğiniz en önemlidir?” sorusuna verilen yanıtlarda ‘cinsiyet’ kimliğini öne çıkaranlarda yüzde 18’e 11 ile kadınların oranı erkeklerden daha fazla. En yüksek oransa yüzde 20 ile çalışan kadınlara ait.
Deprem etkileri
Her 10 kişiden 9’u 6 Şubat depreminden psikolojik olarak olumsuz etkilendiğini söylüyor. Kadınlarda bu oran yüzde 91’ken erkeklerde yüzde 82. Tanıdıklarından kayıplar olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 15, ekonomik olarak olumsuz etkilendiğini, maddi kayıplarının olduğunu söyleyenlerin oranıysa yüzde 10.