Yenidoğan çetesi davası dördüncü duruşması ikinci günde de sürüyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen doktor Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 29 tutuklu sanık ile bazı tutuksuz sanıklar, müştekiler ve avukatlar katıldı.
Ayrıca duruşmaya başka suçtan tutuklu olan sanık Mustafa Kemal Zengin de getirildi. Salonda polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı. Duruşma sanık savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.
Haberimiz sürekli güncellenmektedir
"Yönetime gidip 'Ya ben ya Nigar' demiş"
Tutuklu sanıklardan hemşire Nigar Kubilay "Başhemşire olarak çalıştım. Fırat Sarı ile anlaşamadık beni yönetime şikayet etmiş. Yönetim bana 'Fırat Bey ile aynı ortamda bulunma' dedi. Bir süre sonra da kovuldum. Yönetime gidip 'Ya ben Ya Nigar' demiş. Daha sonra başka bir yere geçtim orada Yenidoğan biriminde işe başladım ama Fırat Sarı'nın orasıyla ilgilendiğini öğrendim hatta yönetime gidip daha önce yaşadığımız olayları anlattım. 'Sorun yok' dediler. Ben epikriz yazmadım hemşirenin sorumluluğunda değildir. Hasta öldüğünde epikriz yazılması gerekir ama sistemde yazılmamış görünüyordu. Ben de yazılması gerektiğini hatırlattım" dedi. Fırat Sarı'nın mesaj geçmişinde Nigar Kubilay hakkında 'İşine geleni yapıyor. Buna niye yüz veriyorsun. Kanlı Nigar' dediği öğrenildi. Bunun üzerine Nigar Kubilay, "Aramızda husumet vardı böyle demeleri çok normal. Ancak ben epikriz yazmadım" dedi.
"'Bana hasta bulun' dediğiniz görünüyor"
Mahkeme Başkanının, "Konuşma kayıtlarında 'Bana hasta bulun' dediğiniz görüyor bunun hakkındaki savunmanız ne? " sorusu üzerine Kubilay "Hastane yönetimi bizden hasta bulmamızı istiyordu bu nedenle ben de hasta bulmamız gerektiğini söyledim" dedi. Sanık Nigar Kubilay'ın savunmasının devamında, mesul müdürün ve başhekimin ayrı ayrı kişiler olduğunu ve görevlerinin farklı olduğunu belirtmesi üzerine, Mahkeme Başkanı, "Bu bilgiyi ilk kez sizden duyuyorum. Kaç celsedir böyle bir bilgiyi kimse söylemedi" dedi.
"Fırat hoca bize 'Size prim vereceğim' dedi"
Tutuklu sanık, İdari amir Remzi Karaca suçlamaları kabul etmediğini söyleyerek "Benim görevim 112 tarafından gelen hastaların bilgilerini doktora iletmektir. Doktorun hasta kabul etme ya da etmeme kararı sonrası bunu 112 servisine iletmektir. Bazen bazı hastalar bize ait ambulansla gelmek istiyordu hastaneye. O durumda biz hastadan para alıyoruz; ama sevkle gelecekse 112 ile geliyor ve ücret alınmıyor. Eğer bizim ambulans hizmetimizi kullanacaksa 112'yi arayıp haber veriyorduk" dedi. Ayrıca sanık savunmasının devamında "Fırat Hoca bize, 'Size prim vereceğim' dedi. Bu nedenle Mert üzerinden bize düzenli olarak ufak miktarlarda motivasyon parası gönderirdi" dedi.
Duruşmaya saat 13.15'te ara verildi. Verilen 45 dakikalık aranın ardından duruşma saat 14.30 sıralarında yeniden başladı.
"Yenidoğan bebeklere bir şey yapmadım"
Duruşmaya tutuklu sanık doktor Zeki Ötünç savunmasıyla devam edildi. Ötünç savunmasında "2019'da beyin kanaması geçirip 10 gün yoğun bakımda kaldım. Uzun süre işsiz kaldım. 2 yılın sonunda daha önce aynı iş yerinde çalıştığım Cansel hemşire bana bir iş teklifi bulundu. Sadece gündüz çalışacaktım. 2022 sonunda Bağcılar'da işe başladım. Orası satılınca Beylikdüzü Medilife Hastanesi'ne başladım. 2024'ün başında istifa ettim çünkü bir şeylerin ters gittiğini hissettim. Ben SGK'yı dolandırmadım. Yenidoğan bebeklere bir şey yapmadım. Hastane bana maaşımın bir kısmını elden verdi. Ödemenin bir kısmını hastaneden bir kısmını anlaşmalı oldukları sağlık şirketinden ödüyorlar. O şirket de Fırat Sarı'nın şirketiydi. Bize herkes 'Bebek katili' diyor ama bir insan bebek öldürerek nasıl para kazanır anlamıyorum. Basın yüzünden zor durumdayım. Normalde sizin benim suçluluğumu kanıtlamanız lazımken ben burada suçsuzluğumu ispatlamaya çalışıyorum" dedi.
"Suçlamaları kabul etmiyorum"
Çorlu Reyap Hastanesi’nde Başhemşire Hilal Vatansever "İşim esnasında bütün hemşirelerin özlük haklarını ve sorumlu hemşirelerin verdiği nöbet listelerinin doğru olup olmadığını kontrol ettim. Suçlamaları kabul etmiyorum. Fırat Sarı yenidoğan yoğun bakım doktorumuzdu. HTS kayıtlarının açığı yoktur. Fırat Sarı ile yenidoğan yoğun bakımda ismi Hilal olan başka hemşireyi arayacağına yanlışlıkla beni araması görüşmelerimiz oldu. Bunun dışında eleman ihtiyaçları olduğunda da Fırat Sarı beni arardı. Bir dönem hastane yönetimi beni çağırarak Fırat Sarı'nın hemşireleri değiştirmek istediğini ve yerine Hasan Basri'yi getireceğini söyledi. Orada sorumlu hemşirelerimiz vardı ben dışarıdan sorumlu getirilmesini istemedim" dedi.
Tutuklu sanık İbrahim Oktay ise "Çorlu Reyap Hastanesi'nde mesul müdür olarak çalıştım. Hakkımda iddia edilen suçlamaları kabul etmiyorum. Doktor az olduğu için Fırat Sarı'nın bizim hastanemizde çalışmaya başladı. Fırat Sarı'nın bizim hastanemize gelmesiyle ilgili benim bir bilgim ve ilgim yok" dedi.
'Herkes sanki sütten çıkmış ak kaşık'
Tutuklu sanık Mustafa Kemal Zengin savunmasında "Beni burada neredeyse kimse tanımıyor. Tuğçe Hanım tutuklanmış. Aylin Hanım geldi aklıma ona 'Bu dosyanın savcısı benim arkadaşım, sana yardımcı olamam' dedi. Buradaki kişiler devletin açığını bulmuş ve bazı hastanelerle bazı kişiler bunu kullanıyor. Ortalık boş bulunmuş. Bunlar çözülmediği sürece hep devam edecekler. Kim kime dum duma buraya çıkan herkes sanki sütten çıkmış ak kaşık" dedi.
"Savcıya 'Tuğçe'yi çıkar' demedim"
Zengin savunmasının devamında "Bir akşam Aylin Hanım'a dedim ki bakın burada bir sorun var 'Bu soruşturma savcısı ne yapıyor' dedim. Savcı akşam mesaj atmış sosyal medyadan 'Ben bir dosyada çok yalnız kaldım gel görüşelim' demiş. Savcının çekindiğini düşündüm çikolata alıp gittik savcıya serzenişte bulundum. Sen bu hastaneyi niye kapatmıyorsun sen niye bu doktorları atmıyorsun hapse dedim. Çıktık sonra dedim ki 'Bu savcı senin arkadaşın değil bizi kayda aldı mimikleri iyi değil' dedim. Ayrıca savcıya Tuğçe'yi çıkar demedim. Şimdi herkes bana diyor ki 'Sen salak mısın niye gittin' Avukat Aylin Aslan Tatar neden burada değil. Aylin Hanım 7 aydır boş yere hücrede yatıyor. Ben savcıya sadece insanların cinnet anında neler yapabileceğini söyledim. Tehdit etmedim kimseyi" diye konuştu.
Davanın geçmişi
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklarca hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların, uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi yerine maddi açıdan en fazla kazancın elde edilmesi olduğu iddianamede yer alıyor.
Ceza istemleri
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin'i makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
Bu arada, davanın sanıklarından İlker Gönen, Antalya'da tutuklu bulunduğu cezaevinde 1 Şubat'ta intihar etmişti.
13 sanıklı iddianame ana dosyayla birleştirildi
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca "yenidoğan çetesi"ne yönelik Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının fezlekesi doğrultusunda hazırlanan 57 sayfalık iddianamede ise 13 kişi "şüpheli", Sosyal Güvenlik Kurumu "suçtan zarar gören" olarak yer alıyor.
Firari hemşire Serenay Şenkalaycı'nın iki dosyada da şüpheli olarak yer aldığı iddianame, "yenidoğan çetesi"ne ilişkin Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılaması devam eden ana dosyasıyla birleştirildi.