Melda Doğan
Meryem Yıldız, 7 yaşındaki oğlu Çağdaş’ı arıyor. “Deprem olduğu gün üç çocuğum da Hatay Sümerler Mahallesi’ndeki eski eşimin evinde kalıyordu. Sallantı başlayınca babası büyük oğlum Yoldaş’ı alıyor ve binadan çıkmayı başarıyor. Yedi yaşındaki Çağdaş ve beş yaşındaki Derin babalarının yeni eşiyle beraber enkaz altında kalıyor. Yeni eşi vefat ediyor. Derin ile Çağdaş 3 gün enkazda kalıyor.”
“İki çocuğumu birden kaybettim sandım dünyam yıkıldı” diyor Yıldız. Derin depremin 3. günü bir AFAD gönüllüsü tarafından enkazdan çıkarılıyor ve annesine kavuşturuluyor. Çağdaş ise ortada yok. “Hatay’ın tüm sokaklarına çocuğumun resmini bastırdım astım. Belki bir ümit gören tanıyan olur diye enkazın oraya da yapıştırdım. Orada, enkazın başında bekleyen yaşlı bir kadın bana Çağdaş’ı gördüğünü, enkazdan sağ çıkarıldığını söyledi” diyen anne Yılmaz sonrasında Hatay, Mersin ve Adana’da hastaneleri gezmiş. En son Ankara’da Çağdaş’a benzeyen bir çocuk olduğu ihbarı üzerine, Ankara’ya gitmiş. “Oğluma benzetmişler, ancak çocuk 11 yaşındaydı.” diyor. Ancak ümidini yitirmiş değil: “Öldüğüne inanmıyorum, bana sağ gelecek, bir hastanede bilinci kapalı yatıyor olabilir.”
Her ne kadar o seçeneği aklından geçirmek istemese bile, Yıldız her ihtimale karşı Hatay’da DNA testi veriyor. Buradan bir sonuç çıkmayınca, Sağlık Bakanlığı detaylı DNA testi vermesi için Ankara’ya çağırıyor. Sonuç yok.
Evlatları babalarını arıyor
Tuğba Kara ve dört çocuğu deprem olduğunda Kahramanmaraş’taki evlerindeydiler. Yerle bir olan Kazancı Otel’de resepsiyonist olarak çalışan eşi Malik Kara ise o sırada mesaide. Deprem anında anne ve en küçüğü 1 yaşında olan dört çocuk evden kaçmayı başarıyor. Aile ivedilikle babalarının çalıştığı Kazancı Otel’e gidiyor ancak enkazdan eşinin kendi tabiriyle, “Ne ölüsü ne dirisi çıkıyor.”