05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 03.11.2025 15:24 | Son Güncelleme: 03.11.2025 15:30

Osmanlı'dan günümüze uzanan dava sonuçlandı: Tarabya'daki 200 yıllık tarihi yalı Rus elçilik çalışanının mirasçılarına kaldı

İstanbul Boğazı'nın en değerli noktalarından biri olan Tarabya'daki yaklaşık 200 yıllık yalı ve 10 dönümlük arazisiyle ilgili 17 yıldır süren dava sonuçlandı. Mahkeme, mülkün 19. yüzyıldaki sahibi Rus elçilik çalışanı Nikola İsveçin'in mirasçılarına ait olduğuna hükmetti
Osmanlı'dan günümüze uzanan dava sonuçlandı: Tarabya'daki 200 yıllık tarihi yalı Rus elçilik çalışanının mirasçılarına kaldı
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

İstanbul Boğazı'nın en değerli noktalarından biri olan Tarabya'daki yaklaşık 200 yıllık yalı ve 10 dönümlük arazisiyle ilgili 17 yıldır süren mülkiyet davası sonuçlandı. Osmanlı döneminden bu yana Rusya'nın diplomatik temsilciliği olarak kullanılan taşınmazla ilgili davada mahkeme, Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Rusya Federasyonu'nun taleplerini reddederek, mülkün 19. yüzyıldaki sahibi Rus elçilik çalışanı Nikola İsveçin'in mirasçılarına ait olduğuna hükmetti.

Maddi değeri 1,5 milyar lirayı bulan taşınmazla ilgili karar, Osmanlı fermanlarından uluslararası hukuk metinlerine kadar yüzlerce belgenin incelendiği, Türk hukuk tarihinin en kapsamlı mülkiyet davalarından biri olarak kayda geçti.

Tarabya sahilindeki yalı, 1868'de İsveçin tarafından 400 bin kuruşa satın alınmış, ölümünden sonra ise uzun yıllar boyunca Rus temsilciliği olarak kullanılmıştı. Ancak mülk hiçbir dönemde Rusya adına tescil edilmedi.

Sabah'tan Atakan Irmak'ın haberine göre mahkeme, yıllar sonra Fransa'da ortaya çıkan İsveçin'in torunlarının soybağını kabul ederek, mülkün Cedric ve Aurelie Lecomte İsveçin kardeşlerle Jean Ivan İsveçin'e ait olduğuna karar verdi.

Arazinin hikayesi

Tarabya'daki 10 dönümlük arazinin hikâyesi, 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı tahtında Sultan I. Abdülmecid'in bulunduğu dönemde başladı. Fransız Sefareti'nde (elçilik) tercümanlık yapan ve aynı zamanda avukat olan Mösyö Leon Auguste Landevosin'in eşi Madam Yakome'nin kızı Heme Landevoisin, 1841'de yalıyı Rum asıllı Hristaki Efendi'den satın aldı.

Tanzimat ve Islahat Fermanı'yla Osmanlı Devleti'nin Batı'ya yöneldiği, yabancıların İstanbul Boğazı'nda gayrimenkul edinmeye başladığı dönemde söz konusu yalı Fransız bir ailenin eline geçti. Landevoisin Ailesi, Fransa'ya dönmeden önce, 1868'de yalıyı Rus elçilik çalışanı Nikola İsveçin'e (Nikolai Ivanovitch Swetchine) 400 bin kuruş bedelle sattı. Nikola İsveçin, İstanbul'da Sultan II. Abdülhamid döneminde 6 Haziran 1903'te vefat etti. Cenazesi yakınları tarafından Fransa'ya götürülerek Nice şehrindeki Caucade Mezarlığı'na defnedildi. Ancak ilginç bir şekilde İsveçin'in ölümü kayıtlara "Mirasçı bırakmadan öldü" şeklinde not edildi.

Nikola'nın ölümünden sonra taşınmaz, Padişah V. Mehmed Reşad'ın uygun görmesine ilişkin ferman ve Evkaf Mahkemesi kararıyla Rus Çarlığı'na kiralandı. Böylece mülk, bir dönem Rus Sefareti'nin evli memurları için lojman ve misafirhane olarak kullanıldı. Ancak mahkeme kararında özellikle vurgulandığı üzere, taşınmaz hiçbir dönemde doğrudan Rusya'ya tescil edilmedi.

Yalnızca bir dönem temsilcilik olarak tahsis edildi. 1917'de Çarlık Rusya'sının şubat ve ekim devrimleriyle yıkılması, ardından 1922'de SSCB'nin kurulması ve 1991'de dağılmasıyla Rusya Federasyonu'nun ortaya çıkması, taşınmazın statüsünü de karmaşık hale getirdi. 1950 yılında yapılan kadastro tespitinde taşınmaz, eski tapu maliki Nikola İsveçin adına kaydedildi ve kayıt kesinleşti.

Nikola İsveçin'in iki oğlundan biri olan Ivan Nikolaevitch, Fransa'da generalliğe kadar yükselmiş bir askerdi.

2004'te Hazine, Nikola'nın mirasçısız öldüğü gerekçesiyle taşınmazın devlete geçmesi için tapu iptali ve tescil davası açtı. Vakıflar Genel Müdürlüğü de taşınmaz üzerinde Sultan Bayezid Vakfı'na ait bir şerh bulunduğunu ileri sürerek mülkiyetin kendisine ait olduğunu savundu.