Moğollar kendi tarihinde bir ilki gerçekleştirdi, 1950’lerin teknolojisine dönerek doğrudan tek seferde plağa kayıt yaptı. Üstelik bu kayıt, bir hayali daha gerçeğe dönüştürüyor, önce yurtdışında yayınlanarak Moğollar’ı dünya vitrinine çıkarıyor
Elli iki koca yıldır ayakta Moğollar. Sadece ayakta değil, tüm varlığı ve benliğiyle üretmeye devam ediyor. Türk müzik tarihinin bu en değerli topluluğu on bir yıldır yeni bir albüm yayımlamıyordu. Bu sessizlik Hollanda’da Artone Studio’larında geçirdikleri vaktin ardından geçtiğimiz ay bozulmuştu. BaBa ZuLa’dan Murat Ertel’in prodüktörlüğünü yaptığı Anatolian Sun, bu hafta plak formatında da yayımlandı. Üstelik sadece memleketin değil, birçok ülkenin raflarında kendine yer bulacak bu plak. Tamamen canlı ve tek seferde kaydedilen albümde Moğollar’ın birçok kült şarkısı mevcut. Cahit Berkay sorularımızı yanıtladı. Sadece Türk değil dünya müzik tarihinin de en uzun süredir varlığını sürdüren topluluklarından biri Moğollar. Geçen bu zaman boyunca üretmeye ve sahnede olmaya devam etmenizin en temel sebebi nedir?
‘Grup olarak üretmek zor’
Ya üretmek? Moğollar bir kenara, bireysel olarak da çok üretkensiniz. Üretmek biraz daha farklı bir konu. Aslına bakarsanız Moğollar olarak kolektif üretim konusunda durulduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Ben bir sürü film müziği, solo albüm yaptım. Yakın zamanda yaptığım yayınlanmamış bir dolu bestem var. Keza Taner (Öngür) hiç durmuyor, sürekli yeni albümler yayınlıyor. Serhat (Ersöz) yakın zamanda birçok belgesel, reklam ve film müziği yaptı. Yani grup üyelerinin üretmekle ilgili sıkıntısı yok ama kolektif üretimde biraz sorun yaşıyoruz. Bir araya gelip yeni şarkılardan albüm yapmak zor ve zahmetli bir süreç. Henüz birbirimizi ikna edemedik. Günümüz koşullarında albümler pek dinlenmiyor. Onca uğraş boşa gidiyormuş gibi oluyor. Tek bir şarkı yayınlamayı da kendimize yakıştıramıyoruz. Tez zamanda ya albüm için birbirimizi ikna edeceğiz ya da tekli fikriyle barışacağız. Müziğe başladığınız yaklaşık 50 yıl önceki Türkiye ile günümüz arasında size göre nasıl bir fark var? Türkiye de dünya da son 50 yılda büyük değişime uğradı. Eskiden birbirimize mektup yazar, acil bir konu olduğunda telgraf çekerdik. Şimdi her gün torunumla görüntülü konuşuyorum, kol saatim aynı zamanda telefon işlevi görüyor. Teknoloji hayatlarımızı bu kadar değiştiriyorsa, bunun toplumsal da, müzikal de yansımaları elbette var. Anadolu Rock, daha doğrusu o zamanki adıyla Anadolu Pop bizim gençliğimizde yenilikçi bir akımdı. Bizim jenerasyonun “yerelden evrensele” diye mottosu vardı. Hayalimiz müziğimizi tüm dünyaya tanıtmaktı. 50 sene sonra hâlâ aynı gayenin peşindeyiz ki yabancı bir yapım firmasıyla albüm yapıyoruz. Şimdi nasıl algılanıyor Anadolu Rock? Gençlerin bu türle nasıl bir ilişkisi var? 2000’lerde Anadolu Rock denince insanların aklına demode bir müzik türü gelmeye başladı. Şimdilerde 70’lerde yapılan işler tüm dünyada popülerleşmeye başlayınca bu müzik yeniden itibar kazanmaya başladı. Bu türde müzik yapan gençlerin üzerine düşünmesi gereken şey bu zannımca. Yaptıkları müziğin bir ayağı bu topraklara basacak, diğer ayağı yenilikçi olacak. Yeni şeyler denemekten korkmadan müzik yapmaları lazım. Müzikal olarak gördüğüm en büyük fark bu. Biz 50 yıl önce hep dünyaya açılmanın hayalini kurardık, şimdi dünya bu kadar küçülmüşken, gençler bu hayali kurmuyor.‘Bu bir meydan okuma’
Moğollar’ın on bir yıl sonra kaydettiği bu ilk albüm size neler ifade ediyor?