06 Ekim 2024, Pazar Gazete Oksijen
13.02.2022 08:00

“Çözümü mizahta buldum”

Müzisyen ve gazeteci Melis Danişmend’in ilk kitabı Büyüyemeyenler, bu hafta yayımlandı. Danişmend, Türkiye’de sanatla hayata tutunmaya çalışmanın trajikomik dört mevsimini otobiyografik bir anlatıyla sunuyor

Yirmi yılı aşan gazetecilik ve müzisyenlik kariyerinde nice gözlemini, hissiyatını bizlerle paylaşmış, çok yönlü, çok renkli bir isim Melis Danişmend. “Bu bir kişisel gelişememe kitabı” diye başladığı ilk kitabı Büyüyemeyenler’de ise okuyucularına daha önce açmadığı bir dünyanın kapısını aralıyor. Danişmend bu ilk kitabında, Türkiye’de hayallerinin peşinden koşmanın, Kadıköy’de aile ritüelleri etrafında büyümenin, müzikle ve yazıyla hayata tutunmaya çalışmanın, her türden ilişkinin kendine has zorluğunun, her yeni düşüşte ayağa güçlenerek kalkmanın, bazen zorlu ama sıklıkla gülümseten, kişisel bir hikâyesini anlatıyor.

Fotoğraf: Gül Deriş Bayram
Fotoğraf: Gül Deriş Bayram
Büyüyemeyenler aileyle, hayatla, kişinin kendisiyle yapılan bir barış. Bu kitabı yazarken aklınızda neler vardı? Büyüyemeyenler’in çıkış noktası 2016’ya dayanıyor. Ülke için de benim için de ağır bir yıldı. İşlerim, konserlerim art arda iptal oldu, ailemde kayıplar yaşandı, sesimi tamamen kaybetme riski taşıyan bir ameliyat geçirdim ve yılın sonunda da boşandım. Memlekette de biliyorsunuz olmayan kalmadı; korkunç terör olayları, darbe girişimleri… O senenin bitiminde, 30’larımın da sonundayken, aile evine geri taşınmak durumunda kaldığımda ciddi bir mutsuzluk yaşadım. “Nasıl olacak?” diye her gün kendime sorarken bakış açımı değiştiren bir şey oldu. Burada komik ya da trajikomik bir malzeme olduğunu fark ettim. Yıllar sonra anne babayla yaşam, benim garanti yolları seçmeyip yazı ve müzikle uğraşmam, toplumda bizimki gibi mesleklere daima “şirin hobiler” gibi bakılması, asla büyümek istememem… 2017’nin başlarında bir gün tamamen rahatlamak için yazmaya başladım. Resmen kendimi güldürebilmek için yazmaya başladım. Kitapta birçok yüzleşme paylaşıyorsunuz. Bu yüzleşmeler sizi nasıl olgunlaştırdı? İç dünyam daha sakinleşti, bu kesin. Zaten yaşın ilerledikçe böyle tatlı bir sallamama duygusu geliyor. Bir de taşları daha çok yerine oturtuyorsun. Ama tabii hayat ve insan ilişkileriyle ilgili maceralar devam ediyor. Henüz ermeyi başaramadım (Gülüyor). Gençlerin yaşadığı hayal kırıklıkları Büyüyemeyenler’in birçok yerinde hissediliyor. Fakat siz bundan mutlulukla çıkıyorsunuz. Bu iyimser ruh halinin arkasında ne var? İyimser ruh halinin arkasında kötümser ruh halinden yılmak var. Biraz da içten içe kitapta bahsettiğim şekilde, ellerini iki yana açıp Alpler’den aşağı koşan Heidi gibi bir tarafım vardır, ondan herhalde. Aslında mutluluktan ziyade galiba kabullenerek çıktım bu mücadeleden. Bu da bir tebessüm yaratıyor. Ama emin olun bu tebessümün arkasında ne badireler, yorgunluklar var. Oraya ulaşana kadar yaşananlar… Şimdi böyle “ağlayan palyaço” mağduriyetine girmeyeceğim ama Türkiye’nin son 20 yılında yaşanan hayal kırıklıkları ve travmaların yanı sıra kültür, sanat, eğlence sektöründe yaşanan olağanüstü kırılma bizim ağır bir kimlik savaşı vermemize sebep oldu. Ben çözümü iyimser ruh halinde ve mizahta buldum. Büyüyemeyenler’in kahramanı olan aileniz bu kitabı okuduğunda sizinle neler paylaştı? Babam “İpliğimizi pazara çıkarmışsın” dedi (gülüyor). Annem de başta biraz endişeliydi. Çünkü onların fantastik detaylarla dolu ev hayatıyla ilgili çok şey yazdım. Bir yandan ailem tam bir “Kadıköy/ Sözcü/ İzmir Marşı” profiline sahip. Bu bazen sorgulanamaz, steril bir imajı da beraberinde getiriyor. Halbuki acayip takıntıları, alışkanlıkları olan, içinden süper mizah çıkartılabilecek de bir topluluk bu. Müzikte her şey nasıl gidiyor? İki yıldır tamamen kitabıma ve Gazete Kadıköy yazılarıma odaklandım. Konserlere devam ediyorum ama zaten pandemi araya girdiğinde bir şey yapamaz olduk. 2016’dan beri de yeni bir kayıt yayınlamadım. Ama şimdi istiyorum. Yakında yeni bir şarkı gelecek.  Kariyerinizde  gazetecilik ve müziğe dair neler öğrendiniz?  Çok renkli, zevkli, üretken meslekler bunlar. Ama bir taraftan da dışarından görülmeyen bir sürü dikeni, arızası var. Kitabın biraz da bu işleri seçmek isteyen genç arkadaşlarım için bir rehber gibi olmasını istiyordum. Tabii “Aman evladım” tonunda değil de, “Aklınızda olsun, şunlar canınızı sıkacak” gibi. Biraz acı gerçeklerden bahsetmek istedim.

“Fenerbahçe’ye ilk golü büyük dedem attı”

Galatasaray’ın kurucusu büyük dedeniz ve 1940’larda kadın hakları üzerine yazılar yazan anneanneniz de kendine bu kitapta yer buluyor. Bu iki miras sizin ailenizde nasıl anılır?  Babamın dedesi Emin Bülent Serdaroğlu Galatasaray’ın kurucularından, ilk Türk kaptanı ve tarihte Fenerbahçe’ye ilk golü atmış isim. Aynı zamanda Fecr-i Ati şairlerinden. O dönem yazdığı “Kin” adlı şiir çok ses getiriyor. Anneannem de 1940’ların başında Ulus gazetesine kadın hakları üzerine yazılar yazıyor. Aynı zamanda hukukçu ve edebiyat öğretmeni. Hatta çok enteresan, dedemle bu yazılar sayesinde tanışıyorlar. Dedem Almanya’da üniversite eğitimi sonrası çalışırken bir yandan da gazetenin okuyucusu. Anneanneme köşe yazılarıyla ilgili fikirlerini yazıyor mektupla, anneannem de yanıtlıyor. Hatta hafif atışmalı fikir tartışmaları oluyor aralarında. Öyle tanışıyorlar. Meg Ryan filmi gibi (gülüyor). Büyüyemeyenler / Melis Danişmend / Mundi Kitap / Anlatı / 120 Sayfa