Üretilen çoğu şey gibi, artık müzik de çabuk tüketiliyor, zamanın ruhu böyle” diyor Erol Evgin. Fakat o tam aksine, 50’yi aşan koca yıldır ürettikleriyle çoğalmaya devam ediyor. Yarattıkları hem kendi ruhunu, hem de bizleri endişelerden koruyor. Hayatın güzel yanlarına kapı açıyor. Kıymet verdiği dostlarının şarkılarını yorumladığı “Sevdiklerim” adlı albümüyle karşımızda bu sefer de... Onunla sanatın aklımızı nasıl koruyabileceğini, mizaha verdiği kıymeti, açmayı düşündüğü resim sergisini, telif hakları meselesini, Türkiye’deki eğitim sorununu ve Çiğdem Talu ile Melih Kibar’ı konuştuk. Tüm dünya tuhaf bir zamandan geçiyor. Sanat bu dönemdeki endişemizi nasıl dindirebilir? Görünmez bir varlığın dünyamızı bu denli çaresiz bırakması tam bir travma... Doğa, füze rampalarıyla övünen süper güçlere ve insanlığa, “Benim sahibim değil konuğumsunuz, kendinize gelin!” dedi. Bu tuhaf zaman dilimini doğanın değerini anlayarak, sanatın iyileştirici gücüne inanarak ve tabii ki kendimizi koruyarak aşabiliriz. İnsan sağlığı ruh ve beden sağlığından oluşur. Ruhumuzun koruyucu hekimliği ise müzik ve sanattır. Dünyada yaşanan bu zor koşulları değiştiremeyeceğimi ve kaygılanmanın enerjimi yok edeceğini biliyorum. O nedenle ben çalışarak, üreterek endişemi azaltıyorum. Siz nasıl bir sene geçirdiniz? Huzuru nerede buldunuz? Huzuru doğa, müzik ve resimde buldum. İstanbul’un orman köylerinden birinde yaşıyorum. Uzun orman yürüyüşleri yaptım. Bolca resim yaptım. Anılarımı yazmaya başladım. Uzun zamandır aklımda olan bir müzik projesini; sevdiğim sanatçı dostlarımın sevdiğim şarkılarını “Sevdiklerim” adıyla bir albümde topladım. Bu ülkede bir müzisyen ve yurttaş olarak en çok neden rahatsız oluyorsunuz? Beni çağdaş eğitim eksikliği, eğitim kalitesi, eğitimde fırsat eşitsizliği ve daha birçok şey rahatsız ediyor. İstanbul’da Beykoz’un köylerinden birinde bile okuma-yazma bilmeyen ilkokul mezunu çocuk tanıdım. Eğitim kalitesi bir ülkede sanatı, siyaseti, demokrasiyi, çevre bilincini, üretimi, tüketimi, her şeyi etkiliyor. Koronavirüs vakalarının ülkemizde bu denli yüksek olmasında bile eğitim eksikliğinin payı büyük. Bir röportajınızda “Sanatçının yapması gereken tek şey birleştirmek” demiştiniz. Geçtiğimiz haftalarda sanat üzerinden yine bir bölünme yaşandı ülkede... O cümlenin önü, arkası vardır aslında... Sanatçının tek görevi birleştirmek değil tabii ki. Ancak sanatın birleştirici gücü kutuplaşmanın, bölünmenin yaşandığı toplumlar için yaşamsal önem taşıyor. Uygar toplumlarda sanatçıların böyle bir derdi olmayabilir. Kutuplaştırma siyasetinin egemen olduğu toplumlarda, sanatçının gayreti yangına körükle gitmek yerine ortak değerlerin altını çizmek olmalı. 
30.04.2021 11:06
Para ve şöhretin peşinden koşmayın
Müzikte 50 yılı ardında bırakan Erol Evgin, genç sanatçılara şu tavsiyeyi veriyor: “İşinizi dünya ölçeğinde, iyi yapmanın peşinde olun. Başarırsanız para da, ün de sizi bulur”
A+
Yazı Boyutunu Büyüt
A-
Yazı Boyutunu Küçült
* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.
Sıla Gençoğlu’nun yasından doğan albüm
05 Aralık 2025
Simge’den aşk, yas ve iyileşme üzerine yeni albüm: Artık sahnede de, evde de sokakta da aynı kişiyim
28 Kasım 2025
Fazıl Say Doğu ile Batı’yı notalarıyla buluşturuyor
21 Kasım 2025
Müziğin fonda olduğu bir Beyoğlu anlatısı
21 Kasım 2025
Müzik dünyasının konuştuğu dört önemli albüm
Tüm Yazıları
14 Kasım 2025