1990’ların Britpop furyasını sonunda yakalayan, Türkiye’de de çok sevilen topluluklardan biri Travis. 29 Haziran’da Gezgin Salon Festivali kapsamında Parkorman’da olacaklar. Grubun vokalisti Fran Healy ile tanışıklığımız neredeyse 20 yıl öncesine dayanıyor. Şu sıralar yeni albümleri L.A. Times’ı yayınlamaya hazırlanan grubun lideriyle hayatlarının nasıl bir anında olduklarını konuştuk. Fran Healy, Coldplay’den Chris Martin’in de konuk olduğu bu albümü (hatta onun yer aldığı şarkıya Türkçe bir klip de çekiyorlar), 20 yıllık evliliğini, turneye dair neleri sevdiğini anlattı.
Bu yaz yeni bir albümle dönüyorsunuz. Bir yandan da kapsamlı bir turnedesiniz. Her şey nasıl gidiyor?
Şu anda grupta çok güzel bir dönemdeyiz. Kariyerimizin başında İskoçya’dan Londra’ya taşındığımız zamanları hatırlıyorum; sanki o döneme dönmüş gibiyiz. Yeni bir menajer bulduk. Onunla da her şey yerli yerine oturmaya başlıyor. Hayatlarımızın, özellikle benim hayatımın neredeyse son 20 yılı oğluma odaklanmıştı. Liseden mezun olmasının ardından tüm odağımı yeniden Travis’e yönelttim.
Travis’e dair bahsettiğiniz enerji yeni albümünüzdeki şarkılara, videolara da yansıyor. Dinleyicileri nasıl bir albüm bekliyor?
Bu albüm, The Man Who’dan bu yana kaydettiğimiz en kişisel albümümüz. The Man Who’dan önce büyükbabamı kaybetmiştim, bu albümden önce ise en iyi arkadaşlarımdan birini kaybettim. Yine The Man Who’dan önce kız arkadaşımdan ayrılmıştım, bu albümden önce de Nora’dan (20 yıllık eşi) ayrıldım.
Şarkı sıralaması için yardım
Yeni albümünüzdeki şarkılardan Raze The Bar’da Coldplay’den Chris Martin ve The Killers’tan Brandon Flowers var. Nasıl oldu bu iş?
Chris Martin’i bilirsin, müzik işinden biraz anlar. Birkaç iyi albümü var (Gülüyor). Bu albümümüzü kaydettikten sonra şarkıların sıralamasını nasıl yapacağım konusunda tıkanmıştım. Chris’i arayıp “Bana yardım ediyorsun” dedim. Arabayla atlayıp Pasific Coast Highway’de yola çıktık.
Muhteşem bir rota, şarkıların sıralaması orada mı seçtiniz?
Öyle oldu. Ne zaman yeni bir şarkımızı dinlemek istesem bu yola çıkıyorum. Chris Martin Raze The Bar şarkımızı duyar duymaz kilitlendi. Ona göre bu yazdığım en iyi şarkılardan biriymiş. Eve döndüğümüzde piyanoda şarkıyı ezberden çalmaya başladı. Kendi vokallerini çoktan eklemişti bile.
Bu şarkı New York’taki popüler bir bara gönderme yapıyor değil mi?
Black & White New York’ta herkesin gittiği bir bardı. The Strokes’tan The Killers’a herkes oraya giderdi. Şarkıyı mekan kapanmadan önce orada çaldığımda herkes çok duygulanmıştı.
Travis anılara, değerlere zarif bir şekilde yaklaşmayı seven bir topluluk. Türkiye’ye son gelişlerinizden birinde de Barış Manço’dan Dağlar Dağlar’ı söylemiştiniz.
Biz insanlarla gerçekten bir bağ kurmaya çalışıyoruz. Türkiye bu açıdan bizim için çok özel bir yer. Müziğin dilin ötesinde bir bağ kurabileceğinin en güzel kanıtlarından biri Türkiye’deki hayranlarımız. Bu sebeple Türkçe şarkı söylemiştim. Bizde, Travis’te hiçbir zaman duvar yoktur. Bizimle olan herkes grubumuzun bir parçası gibi hisseder. Mesela The Killers’ta bir duvar vardır. Bunu sahneye çıktıklarında da görüyoruz.
Bu sene The Killers’la turnedesiniz. Nasıl bir deneyim yaşıyorsunuz?
The Killers ile turnede olmak ilham verici çünkü Brandon (vokalistleri) çok disiplinli bir insan. Her gün spor yapıyor. Ben de koşuyorum ama ağırlık çalışmıyorum. Farklı gruplarız. The Killers, uzaya giden bir roket gibi, bizse bir denizaltı gibi ruhun derinliklerine iniyoruz.
Turnede en çok neyi seviyorsunuz?
Boş günleri (Gülüyor). Eğer şarkı söylemek zorunda olmasaydım ve sadece çalabilseydim, bu harika olurdu. Boş günlerde boğazımı dinlendirebiliyorum. Ama sahneye çıkıp performans sergilemeyi de seviyorum. Bir yıldır turnede değildik, bu yüzden de mutluyum.
Nasıl seyahat ediyorsunuz?
Hayatımda sadece beş kere özel jete bindim. Hatta sonuncusu birkaç hafta önce, Euro 2024 içindi. İskoçya Milli Takımı için bir performans sergilememiz gerekiyordu. Bir kere de Robin Williams’ım jetine binmiştim. Her yere jetle gidermiş.
“Grubun bir arada kalması bizi genç tutuyor”
30 yılı aşkın süredir Travis’lesiniz. Motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?
Hala iyi melodiler bulmaya çalışıyorum. En büyük motivasyonum bu. Travis’i çok seviyorum. Bu albümde bir pop yıldızı kimliğini benimsediğim için çok ön plandayım. Ama gelecekte kamera arkasında olmayı da çok istiyorum. Bir film çekmek en büyük hayallerimden biri.
Yeni albümde çalıştığınız prodüktörünüz çok deneyimli.
Bu albüm, L.A. Times için Tony Hoffer ile çalıştık. Beck, Depeche Mode ve M83’in de aralarında olduğu birçok isimle işbirliği var. Tüm kayıtları Los Angeles’ta yaptık. Benim evim zaten orada ama grubu da oraya taşıdık. Hatta herkes Radiohead’in prodüktörü Nigel Godrich’in evinde kaldı.
Bunca yıl sonra hâlâ aynı insanlarla birlikte olmak nasıl bir his?
17-18 yaşlarımızda tanıştık. Grubun bir arada kalması hepimizi genç tutuyor. Geçenlerde Nigel’ın evinde bir partideydik. The Strokes’la rastlaştık. Onlar da kariyerlerinin başından beri birlikteler. Gruplarımızın dinamikleri hakkında konuştuk. Bir kardeş, aile gibiyiz hepimiz. Her zaman birbirimizi destekliyoruz. En güzel kısmı da bu.