25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
14.01.2022 04:30

Bağışıklık hafızası nedir, nasıl oluşur?

Bu yazının amacı zararlı bir virüs ya da bakteriye karşı nasıl ‘bağışıklık’ kazandığımız ve bu bağışıklık bilgisini nasıl immün hafızamızda tuttuğumuzu anlamak

Bağışıklık dediğimizde daima vücudumuzu bir şeyden ‘korumayı’ anlarız. Bir şeye karşı bağışıklığımızın olup olmadığını, o şeye karşı kanda antikorlarımızı ölçerek anlarız. Antikorlar, bizim için zararlı olabilen bir patojene karşı hazır asker mantığıyla bizi koruyan immun sistem savunmasıdır. Antikorlar bağışıklığın hafızasıdır. Ancak vücutta sadece antikorlar üzerinden değil başka mekanizmalarla da bağışıklık kazanılabilir.  Her türlü bağışıklığı hafızalama işi lenfositlerle yapılır. Lenfositler iki gruptur; T ve B lenfositleri. Klasik bağışıklığı anlatan antikorlar B lenfositleriyle oluşturulurken bir de T lenfositleri üzerinden oluşturduğumuz bağışıklığımız var. Bu yazıda T ve B lenfositlerinin nasıl bağışıklık hafızalama yaptığını öğreniyoruz. Hafızalama işindeki en kritik nokta, düşmanı tam olarak tanıyabilmek yeteneğinde yatar. O virüs hangi virüs, o bakteri hangi bakteri immun sistemin bundan çok iyi haberdar olması lazım. Ayrıntılı kimliğini tam öğrenemediği düşmanlara karşı hafızalama yapamaz. Hafızaya alma işi lenfositlerin işidir dedik. Ancak lenfositler hafızalarına o düşmanı almadan önce, o düşmanın kim olduğunu onlara gösterecek yardımcılara ihtiyaç duyarlar. Lenfositlere biri gelip de ‘bak bu şu virüs veya şu bakteri’ demezse onlar bu düşmanla savaşamazlar. Düşmanlara karşı bir savunma taktiği oluşturamazlar. Ama bir kere düşmanı doğru tanırlarsa artık neredeyse hayat boyu o düşman için hafızalarında bir savaş taktiğini hazır bulundururlar.  Peki düşman tanıtım işini kim yapıyor? Bunu düşmanı vücuda girdiği sınırlarda bekleyen, düşmanı neredeyse ilk göğüsleyen immun sistem hücreleri yapar. Bunlar iki tip hücredir. Birinin adı makrofaj, diğerinin adı dendritik hücredir. Bu ikisinin işi, vücudun sınırlarında beklerken içeri giren düşmanı yakalamak, onu hem öldürmek hem de düşmanın kimliğinin bir kopyasını çıkarmaktır. Bir virüsün veya bakterinin kimliği nedir derseniz, biz o kimliğe antijen deriz. Antijen zararlı bir patojenin tam olarak onu tanımlayan parçasının adıdır. Covid’teki spike proteini gibi. Düşman kimliği anlamına gelen antijenler, makrofajlar ve dendritik hücrelerce, ilerde hafızalama yapacak lenfositlere tanıtılır. O yüzden bu ikisine antijen sunan hücre denir. Vücudun kapılarından giren (kapılar; ağız, burun, akciğer, bağırsak mukozası, göz, deri vs. olarak sayılabilir) patojenleri yakalayıp, kimlik fotokopilerini lenfositlere sundukları için onlara bu ad verilir. Böylece bağışıklık hafızalama işinin en önemli kısmı halledilmiş olur, artık lenfositlerin düşmanın kim olduğundan haberleri vardır. Şimdi bu düşmana özel bir savunma hazırlayıp sonra bunu bağışıklık hafızasına dosyalayabilirler. Böylece aynı düşman tekrar tekrar gelse de artık hazır bir savunma taktiği oluşturulmuş olur. Lenfositlerin her iki grubu da bağışıklık hafızası yapabilir. Biz klasik olarak antikorlar ile yapılmış hafızayı kanda ölçerek bağışıklık var mı yok mu diye kontrol ederiz. Bu klasik hafızalamada immunglobulinler denen B lenfositleri devrededir. Bağışıklık hafızası ölçmek dediğimizde de İmmunglobulin G isimli antikorlara bakarız. Mesela anti-Sarscov2 IgG demek, Covid’teki bağışıklık antikorlarımızın düzeyini ölçen test demektir. 

Şimdi biraz antikor tam olarak ne demektir, onu öğrenelim