Beş altı yıl önce genç bir iş insanı ofisine davet etmişti. İşinde başarılı, hem sektöründe hem de magazin dünyasında önde ve popüler birisiydi. Gittiğimde yanında önceden tanımadığım, bir partinin aktif üyeleri olduğunu öğrendiğim üç kişi daha vardı. Merak ettikleri ve cevabını aradıkları soru, o iş insanının popülaritesi ve yaşı nedeniyle bir partinin genel başkanlığını ve liderliğini hak ettiği, yanındaki kişilerin bu konuda teşvik ve önerilerinin olduğu, benim önerimin ne olacağı idi. Ben parti liderliğinin paraşütle inilen bir yer olmadığını, ideoloji, program, örgüt gibi konulara dikkat çekerek, her parti esnafının böyle lider mühendisliği peşinde olmasının yaygın ama başarılı örneği olmadığını ve gaza gelmemesi gerektiğini söylemiştim. Bugünlerde de köşe yazarlarından aydınlara, iş insanlarından siyaset esnafına herkes, elde kâğıt kalem siyasi mühendislik tasarımları yapıp, Cumhurbaşkanı adayı arıyor. Temenniler, örtük arzular, yakıştırmalar, nabız yoklamalar, manipülasyon hedefli kasıtlı isim yaymalar, parti başkanlarına önerilmesi gerekenler, o genç iş insanı gibi gaza getirilmeye çalışılanlar hemen her toplantı odasının, her masanın gündemi. Bu çabaların meşrulaştırıldığı bir varsayım var, bu ülke seçmeninin liderci olduğu. Kusura bakmayın ama bu bir şehir ya da siyaset efsanesi. Elbette lider önemli ama işin başlayıp bittiği yer de lider değil. Bu yazıyı buraya kadar okuyan dostlar, bir an durun ve düşünün, siz yalnızca lidere bakarak mı oy veriyorsunuz? Siz farklı dürtülerden, farklı açılardan bakıyorsunuz da diğer insanlar mı yalnızca lidere bakıyor? KONDA’da geliştirdiğimiz seçmen davranış modellerinden birisi üzerinden anlatmaya çalışayım. Her 100 kişiden 35’i oy tercihini ideolojik bir bakıştan yapıyor. Parti programını okumamış olabilir ama “ideolojik seçmen” diye adlandırdığımız bu 35 kişinin kendini ait hissettiği, doğru bildiği, inandığı bir ideolojisi var ve o bakıştan bir tercihi var. 25 kişi ise liderin kim olduğunu önemsiyor, partinin ve ideolojinin önüne lideri koyuyor. Biz onlara “lider takipçisi seçmen” diyoruz. “Taraftar seçmen” olarak adlandırdığımız 20 kişinin partisiyle rasyonel değil duygusal bir ilişkisi var. Onlar kolay parti değiştirmiyor, gerekçeleri farklı dürtülerden beslense de futbol takımı taraftarı gibi davranıyor. “Partisiz seçmen” dediğimiz 10 kişi, benim gibi her şeyi bildiğini sanan, partilerin hiçbirini beğenmeyen ama seçim günü de gidip yine hayat tarzına en yakın partiye oy veren seçmen. Son grup olan 10 kişi ise “son dakikacı seçmen”, siyasetle hiç ilgilenmeyen, çoğunlukla seçime de gitmeyen, kampanyalara, sloganlara açık seçmen.
08.10.2021 04:30
Her yiğidin gönlünde bir aslan yatıyor
Her 100 kişiden 35’i oy tercihini ideolojik bir bakıştan yapıyor. “İdeolojik seçmen” diye adlandırdığımız bu 35 kişinin kendini ait hissettiği, doğru bildiği, inandığı bir ideolojisi var ve o bakıştan bir tercihi var. 100 kişiden 25’i ise liderin kim olduğunu önemsiyor, partinin ve ideolojinin önüne lideri koyuyor. Biz onlara “lider takipçisi seçmen” diyoruz. “Taraftar seçmen” olarak adlandırdığımız 20 kişinin partisiyle rasyonel değil duygusal bir ilişkisi var
A+
Yazı Boyutunu Büyüt
A-
Yazı Boyutunu Küçült
* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.
MHP’nin yeni anayasa hamlesi nasıl okunmalı? CHP ne yapmalı?
13 Haziran 2025
Güvende hissetmek, kök salmak ya da aidiyetin çatısı üzerine
06 Haziran 2025
Niyetin gölgesi gerçekler ve olasılıklar
30 Mayıs 2025
Sevinç ile tedirginlik eşiğinde takılı kalan zihinler
23 Mayıs 2025
Şimdi barışı inşa etmek savaşmaktan daha zor bir süreç
Tüm Yazıları
16 Mayıs 2025