Seçim süreci bitti ve muhalefet kaybetti. Muhalefet aktörlerinin içten bir muhasebe yapmadan ve 27 milyon seçmeni suçlayarak kendini temize çekemeyeceğini düşünüyorum.
Ezberlerin meseleyi açıklayacağını düşünmüyorum. Seçmenin üçte ikisinin sağcı, üçte birinin solcu olduğu ya da dindarlığın yüksek olduğu açıklamaları yetersiz kalıyor. Çünkü bu ayrımlar hep vardı, seçim sürecinden öncesinde de biliniyordu. Muhalefet seçmenin siyasi tercihini etkileyecek, hatta belirleyecek temel dürtüleri değiştirtemediyse kabahat seçmende değil.
27 milyon seçmen Kılıçdaroğlu’nun ve muhalefet aktörlerinin değişimi başaracaklarına inanmadı. Zaten muhalefet de değişim vaat etmedi, ekonomik buhranın iktidarı kaybettireceğine yaslanarak son iki aya kadar yapması gerekenleri yapmadı.
Muhalefetin bir siyasal stratejisi ve bundan vücut bulan iletişim stratejisi yoktu. Seçmenin ekonomik ihtiyaç ve talepleri kadar siyasal reformlar konusunda da talepleri olacağına inanılmadı. İktidarın da muhalefetin de seçmenin siyasal reformlar beklentisini dikkate almayan ve yalnızca ekonomik vaatlere ve korkutmalara yaslanan kampanyaları ile seçmen iki korku arasına sıkıştırılmış oldu.
Önümüzde muhalefetteki her bir partinin içlerinde daha derin tartışma ve gerilimler yaşanacağını, muhalefetin yaptıkları yapamadıklarının konuşulacağı çok zaman var. Tartışılmalıdır da.
Öncelikle Türkiye toplumu, siyaseti, seçim süreçleriyle bir vaka analiz laboratuvarı. Akademik dünyada özgün bilgi, tez ve teoriler geliştirmek için müthiş bir fırsat alanı. Ne yazık ki akademisyenlerin çoğunluğu bilgi üretmek yerine siyaset yapmayı ve siyasi pozisyonlarından konuşmayı tercih ettikleri için özgün yaklaşım ve analizleri bir avuç akademisyenden izleyebiliyoruz.
Muhalefeti tartışmayı ileriye bırakarak ve keskin hükümler yerine seçim değerlendirmesini daha serinkanlı bir yerden yapmak amacıyla bazı noktalara dikkat çekmek isterim.
02.06.2023 04:30
Seçim süreci ve üç Türkiye üzerine
Siyasi, sosyolojik, ekonomik, kültürel kimlikleri ve dokuları, dinamikleri, aktörleri, ihtiyaçları, talepleri farklı üç Türkiye var karşımızda. Bu üç siyasi coğrafyanın AK Parti’yi de aşan ve artık “Erdoğan yandaşlığı ve karşıtlığı” şekline dönüşmüş iki bloka ayrıştığını düşünmek mümkün
A+
Yazı Boyutunu Büyüt
A-
Yazı Boyutunu Küçült
* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.
MHP’nin yeni anayasa hamlesi nasıl okunmalı? CHP ne yapmalı?
13 Haziran 2025
Güvende hissetmek, kök salmak ya da aidiyetin çatısı üzerine
06 Haziran 2025
Niyetin gölgesi gerçekler ve olasılıklar
30 Mayıs 2025
Sevinç ile tedirginlik eşiğinde takılı kalan zihinler
23 Mayıs 2025
Şimdi barışı inşa etmek savaşmaktan daha zor bir süreç
Tüm Yazıları
16 Mayıs 2025