23 Nisan 2024, Salı Gazete Oksijen
24.02.2023 04:30

TPF Genel Müdürü Yılmaz: Bağışların doğru yere gidip gitmediği bütün destekçilerin ortak endişesi

Turkish Philanthropy Funds (TPF), 2007 yılında ABD’de yaşayan Türkiye vatandaşları tarafından kurulan bir toplum vakfı. Depremden sonraki ilk haftada on milyon doları aşan bağış topladılar. Hollywood’un ünlü yüzleri ve ABD’de yaşayan Türk iş insanları kampanyayı duyuran isimler arasındaydı

Türkiye onların ismini Kahramanmaraş Depremi ile duydu. Depremden dakikalar sonra bağış kampanyasını başlattılar. İlk haftada on milyon doları aşan bağış topladılar. İkinci günde AKUT, İhtiyaç Haritası, Hayata Destek ve Toplum Gönüllüleri Vakfı’na yüzer bin doları ulaştırmışlardı bile. Angelina Jolie, Jennifer Lopez kampanyayı duyuran isimler arasındaydı. Bağışların yüzde yüzünün hiçbir idari masraf kesilmeden ihtiyaç sahiplerine ulaşması ve her kuruşun hesabının verilmesi en önemli ilkelerinden. Turkish Philanthropy Funds (TPF) Genel Müdürü Şenay Ataselim Yılmaz ile kampanyanın detaylarını, afet yönetiminde sivil toplum örgütlerinin önemini ve bölgenin ihtiyaçlarını konuştuk.

Şenay Ataselim Yılmaz


Türkiye sizi Kahramanmaraş depremiyle tanıdı. Oysa uzun yıllardır afet ve kalkınma alanlarında çalışan bir kurumsunuz. TPF kimdir, ne iş yapar anlatır mısınız?

TPF bir toplum vakfı. Merkezine bağışçıyı alan bir organizasyon. Bağışçılar şahıslar, aileler ve şirketlerden oluşuyor. Biz “filantropilerini” yapmaları konusunda yön gösteriyoruz. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının neler yaptıklarını anlatıyoruz. Bu bağışlarla da Türkiye’de ve ABD’deki sivil toplum örgütlerine kaynak yaratıyoruz. Birlikte yeni programlar üretiyoruz.

Nasıl bir ihtiyaç doğdu da bu vakfı kurmaya karar verdiniz?

TPF aslında bir start-up. ABD’de yaşayan Türkiye vatandaşları Türkiye’ye “geri vermek” istiyordu ama bunun için bir mekanizma yoktu. Bu ihtiyacı gidermek için iş insanı Haldun Taşman’ın vizyonuyla 2007’de kuruldu. Ve on binlerce kişinin parçası olduğu bir toplum vakfına dönüştü.

Türkiye’de ‘bağış’ ismiyle biliniyor filantropi. Neden bu ismi seçtiniz?

Filantropi kısaca bağış yapmak demek. Sözlük anlamı insan sevgisi. Bu aslında her şeyi özetliyor. Hepimizin dünyada olumlu bir etki yaratma, kendi topluluğuna geri verme arzusu var. Filantropinin amacı bağış yoluyla başkalarının hayatlarını iyileştirmek, sosyal ve ekonomik gelişime katkıda bulunabilmek.

Sadece bağış yaparak kalkınmaya katkı sağlanabilir mi? Fazlası gerekmez mi?

Kalkınmaya katkısı olabilmesi için filantropi stratejik yapılmalı. Sadece geri vermek yetmez, verilen desteğin doğru yer ve projelere aktarılması gerek. Üç ana ilkemiz var: Etki yapan geri verme, takip edilebilir hesap verme, yani bize gelen fonlar nereden geldi nereye gitti, hesabını en son noktaya kadar vermenin sorumluluğunu taşımak. Ve destek verme kültürünü oluşturmak. Türkler geri vermeye çok inanan bir toplum ama bunun kalıcı olması için stratejik şekilde yapılması gerekiyor.

New York’ta sokak köşelerindeki dijital ekranlarda da Turkish Philanthropy Funds (TPF) kampanya duyuruları vardı.


Bağışçılarınız kimler? Sadece ABD’de yaşayan Türkiye vatandaşları mı?

Büyük kısmı evet. ABD’de yaşayan Türkler büyük bir ekonomik güce sahip. 1960’larda gelenler artık çocuklarına miras bırakacak konumda. Amacımız o finansal gücü Türkiye’ye daha fazla fon aktarımı olarak kullanmak. Ama deprem gibi büyük felaketlerden sonra oluşturduğumuz kampanyalara Amerikalılardan da ciddi destek alıyoruz. Oran yüzde elli elli.

Depremden sonra çok hızlı hareket ettiniz. Neredeyse dakikalar içinde bağış kampanyasını başlattınız. Nasıl bu kadar hızlı davranabildiniz?

Çünkü hazırdık. Sistemimiz hızlı bağış alabilecek ve çabuk hareket edecek şekilde tasarlandı. Bir sebebi de Türkiye’de sahada felaket konusunda uzman kuruluşların oluşturduğu Afet Platformu’nun TPF’in bir parçası olması. Bu platformun hedefi afetler sonrasında hızlı ve koordine şekilde ihtiyaçlara cevap vermek. Onlardan reel zamanda gelen bilgi sayesinde çok çabuk harekete geçebildik.

Sisteminiz tam olarak nasıl işliyor?

Şahıslar ve kurumlar bizim altımızda kendi fonlarını oluşturuyor. Biz de bu fonlarla Türkiye’deki STK’lara kaynak yaratıyoruz. İnsanlar değerleri ve hayalleri çerçevesinde geri vermek istiyorlar. Ama nereye bağış yapacaklarını, hangi organizasyonun ne yaptığını bilmiyorlar. Biz Türkiye uzmanlığımız sayesinde o bilgileri paylaşan bir aracı kurum görevi görüyoruz. Türkiye’de yetmişten fazla sivil toplum kuruluşu ortağımız var.

Bu STK’ları nasıl seçiyorsunuz?

Çok aşamalı bir değerlendirme sistemimiz var. Sadece tüm aşamaları geçen kurumlar partnerimiz olabiliyor. Bu bilgileri de her sene yenilemelerini istiyoruz. Yenilemeyenlerle çalışmayı durduruyoruz. Normalde bu uzun bir süreç ama depremde ihtiyaç o kadar büyüktü ki, partner olmayan kurumların da fondan yararlanabilmeleri için başvuruları açtık ve hızlandırdık.

Bugüne kadar ne kadar bağış toplandı ve hedef nedir?

Hedef on milyon dolardı, onu geçtik. İlk hafta içinde bir milyon doları gönderdik. Bağışlardan idari bir kesinti yapılmıyor, yüzde yüzü ihtiyaç sahiplerine iletiliyor.

Sizin aracılığınızla yapılan bağışların en büyüğü Chobani sahibi Hamdi Ulukaya ve Sierra Nevada Corporation sahibi Eren ve Fatih Özmen’e ait. Her ikisi de birer milyon dolar bağışladı ve yapılan bağışları bir milyon dolara kadar eşleştireceklerini açıkladı. Bu eşleşme nasıl oluyor?

Hamdi Ulukaya ve Eren ve Fatih Özmen’in liderliği bizim önümüzü açtı. Kendi yaptıkları bağışın yanı sıra “matching gift” denilen eşleşme sistemi sayesinde bağışlarını iki katına çıkardılar. Yani “Bir milyon dolara kadar verilen her bir dolar karşılığı ben de bir dolar vereceğim” dediler. Bu ancak 503(c) statüsü sahibi STK’ların yapabildiği bir şey ve TPF buna sahip. Bu itici bir güç. İnsanlar yaptıkları bağışın ikiye katlanacağını bildiklerinde daha çok vermek istiyor.

Bölgenin ihtiyaçları uzun vadeli. Ekonomik kalkınma, istihdam ve rehabilitasyon sağlanması, kaybedilen kültür mirasının tamirine destek olmak için önümüzde nasıl bir takvim var?

Bu çok uzun bir yol, bir maraton. Etkilenen bölge de çok büyük olduğu için farklı uzmanların bir araya gelerek tartışması gerekiyor. Biz de yarattığımız kaynağı büyütmeye devam etmek istiyoruz. Sadece şimdi değil, önümüzdeki aylarda ve yıllarda destek yaratmamız gerekecek. 

Gençler sivil toplum alanında kariyer düşünmeli

Birçok kurum deprem felaketi için bağış topluyor. Ancak vatandaşların şeffaflığa dair çekinceleri var. TPF bu şeffaflığı sağlayabiliyor mu?

Bağışların doğru yere gitmesi tüm bağışçıların ortak endişesi. Biz her sene tarafsız bir denetim şirketi tarafından denetleniyoruz. ABD’de STK’ları denetleyen, Charity Navigator, Guide Star gibi şemsiye organizasyonlar var. Tüm incelemeleri geçen kurumlara bir damga veriliyor. TPF hepsinden en yüksek notu aldı. Verdiğimiz hibelerin takibini de çok sıkı yapıyoruz. Ne kadar bağış topladık, bu bağışlar hangi STK’lara gitti, o STK’lar bağışları nereye harcadı tek tek raporlayıp paylaşıyoruz.

Ülkemizde STK’lara karşı bir güvensizlik var. Bu tutumu aşmak için ne yapılmalı?

Türkiye’de muhteşem çalışan sivil toplum örgütleri var. Böyle bir dönemde bile raporlamalarını yapıyorlar. Sahada çok seslilik, herkesin kendi uzman olduğu alanda çalışması çok değerli. Kanser hastalarına hizmet veren organizasyonlar da orada, eğitim bursu veren de. Ancak Türkiye’de şahsi bağış yapma kültürü fazla gelişmemiş olduğu için, o güveni oluşturacak mekanizmalar çok yaygın değil. Biraz önce bahsettiğim üst denetim organizasyonları bağışçılarda güven yaratabiliyor. Bunların oluşması Türkiye’de bu bakış açısını değiştirebilir. Bizler bağışçılar olarak neyi sormamız gerektiğini öğrenmeliyiz. STK’lar da hangi bilgiyi nasıl paylaşmak zorunda olduklarını öğrenmeli.

Çoğumuz afet ve acil durum yönetiminin bir bilim dalı olduğunun bilincinde değiliz. Bu alanda çalışmak isteyenler nereden başlamalı?

Eğitimli insanlar sahada da en büyük farkı yaratanlar oluyor. Gençler heyecanla çalışıyor ama bu heyecanın uzun vadeli olabilmesi önemli. Afet Platformu altında gönüllülük eğitimi alabilecekleri birçok organizasyon var. Daha uzun dönemli eğitimler için Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nı, lisans üstü programlarını değerlendirebilirler. Sivil toplum alanı, Türkiye’de kariyer olarak tercih edilmiyor. Gençler lütfen seçenekleri arasına alsınlar.

Angelina Jolie ve Jennifer Lopez de destek verdi

ABD’de kampanya için neler yapıldı?

Tüm basın kuruluşlarını bilgilendirdik. Haber kanallarına, canlı yayınlara bağlandık. 15 şehirde taksilerin üzerinde kampanya duyuruları yer alıyor. Times Square’de, Los Angeles, Miami, Atlanta gibi büyük şehirlerde billboard’larda yer alacak. New York’ta her köşe başında dijital ekranlar var, haber okumak, telefon şarj etmek için. O ekranlarda yer alıyor. Hedef Amerikalıları bilgilendirmek ve kampanyayı canlı tutmak çünkü gündemden çok hızlı şekilde düşebiliyorsunuz. Bunların hepsi bize gelen ayni bağışlar sayesinde oldu. Yani para ödeyerek reklam vermedik.

Kriz kampanyalarında popüler kişi ve sanatçıların desteği çok önemli. Angelina Jolie, Jennifer Lopez, Bella Hadid gibi isimler de size destek verdi. Bu isimlere nasıl ulaştınız?

Bağışçılarımız aracılığıyla. “Bu bir toplum vakfı” derken kastettiğim buydu. Bir ya da iki kişi değil, tüm toplum bağlantılarını bize açtı. Bu isimlerin desteği hem kurumun tanınması, hem de verme gücü daha yüksek bir gruba ulaşabilmemiz için çok önemli.