Klonlama (veya “kopyalama”), adından da anlaşılabileceği gibi biyolojik bir organizmanın aynısından, birden fazla üretme anlamına gelir. Aslında biyoloji dünyasında klonlamaya oldukça yaygın bir şekilde rastlamaktayız: Örneğin bakteriler gibi tek hücreli canlılar, eşeysiz ürerler; yani eşeyli üreyen canlıların (mesela insanların) aksine, çoğalmak için seks yapmaya ihtiyaçları yoktur. Amitoz bölünme adı verilen bir klonlama yöntemiyle, kendilerinin kopyalarını üreterek çoğalırlar. 1 bakteri 2 bakteriye bölünür, 2 bakteriden 4 bakteri oluşur, 4’ten 8 ve bu böyle, katlanarak devam eder… Bakteriler, çok hızlı bir şekilde, kimi zaman uygun şartlar altında 20 dakikada bir kendilerini klonlayabilirler ve bu çoğalma yöntemi o kadar hızlıdır ki, eğer organizmalar ölmüyor olsaydı, yaklaşık 40 saat içerisinde Dünya’nın yüzeyi boğazımıza kadar bakteriyle kaplanırdı! Fakat klonlanmayı görmek için illa bakterilere bakmamız gerekmez. Vücudunuzdaki hücreler, her gün 2 trilyon kadar klon üretirler; çünkü hücrelerimiz, neredeyse hiç durmaksızın bölünmektedir ve mitoz bölünme adı verilen bu tür klonlama yöntemi sayesinde eskiyen hücrelerimizin yerini doldurmamız mümkün olmaktadır. Daha sıradışı ve heyecan verici bir klonlanma, üreme sırasında yaşanabilir. Bir insan sperminin, bir insan yumurtasını döllemesinden oluşan, yeni bir insana ait o ilk hücre (“zigot”), kimi zaman sıradışı bir değişim geçirir: Henüz bölünmemesi gerekirken, kendisinin birebir kopyasını oluşturacak şekilde ikiye, üçe, dörde bölünebilir. Yani klonlanır. Bu klonlanma, “tek yumurta ikizi, üçüzü, dördüzü” dediğimiz kardeşlerin oluşumunun ardında yatan nedendir. Klonlar, az sayıda mutasyon haricinde birebir aynı genetik altyapıya sahiptir; ancak ebeveynlerinden oldukça farklıdırlar.
Bu açılardan klonlanma, doğada o kadar da nadir bulunan bir olgu değildir. Fakat insanlar klonlamadan söz ederken, genellikle bu şekilde doğal klonlamayı değil de insan eliyle yapılan, yapay klonlamayı kastederler. Son birkaç on yılda genetik teknolojisinde yapılan atılımlara bağlı olarak, artık ister spesifik gen bölgelerini ister genomun tamamını (bir canlıdaki genlerin tamamını) klonlayabilmekteyiz.
19.03.2021 06:00
Dünyanın kurtuluşu klonlamada olabilir
Klonlama, zorluklarını ve etik tartışmaları bir kenara bırakırsak canlı hayatın geleceğini kurtarabilir. Nesli tükenen hayvanları koruyabilir, doku ve organları klonlayıp insanlar için tıpta devrim yaratabiliriz
A+
Yazı Boyutunu Büyüt
A-
Yazı Boyutunu Küçült
* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.
Zehir olduğunu bile bile neden alkol tüketiyoruz?
05 Aralık 2025
Bir dahinin çelişkilerle dolu yaşam öyküsü
14 Kasım 2025
Yapay zeka bir balon mu?
07 Kasım 2025
Yalnızlık epidemisi sizi de kuşattı mı?
31 Ekim 2025
Harvard’lı profesörün ‘uzaylı’ iddiasına 8 yanıt
Tüm Yazıları
24 Ekim 2025