Bu yazıyı 8 Ağustos 2020’de, yani artık Büyük Akdeniz Yangınları olarak tarihe not düşebileceğimiz yangınların 11’inci gününde yazıyorum. Eğer önümüzdeki hafta boyunca yangınlar yine büyümezse, siz bu yazıyı kâğıda basılı halde okurken, yangınları muhtemelen çoktan unutmuş olacaksınız, gündeminizden çıkmış olacak. Ola ki yangınlar tekrar büyürse de son büyük yangın söndürüldükten en fazla 5-6 gün sonra yangınlar gündeminizden düşmüş olacak. Bir dahaki büyük yangına veya gittiğiniz bir yerde başınıza gelene kadar, muhtemelen bir kez bile yangınları tekrar düşünmeyeceksiniz. Beni yanlış anlamayın. Bu, kötü veya vurdumduymaz bir insan olduğunuz için değil (en azından bu satırları okuyanların çoğunun öyle olmadığını biliyorum). Bu, insanlığın en acı ve en kronik hastalığı; unutmak. Aslında unutmak güzel bir şey. Eğer unutma olmasaydı, muhtemelen çok ciddi odaklanma sorunları yaşardık, çünkü önemli olan veya olmayan bütün detayları hatırlar, beynimizin işlem kapasitesi bu kadar fazla veriyi bir arada işlemek konusunda yeterince iyi olmadığı için, çok ciddi bilişsel sorunlar çekerdik. Zaten bu nedenle etraftan gelen verileri ketleme (kısıtlama) görevini yapan beyin bölgeleri hasar alan kişiler, çok nadir istisnalar haricinde, zihinsel hastalıklar yaşıyorlar. Beyinleri bu kadar fazla veriyi işleyemiyor. Zihnimizde unutma veya en azından baskılama mekanizmaları olmasaydı, çektiğimiz acılar ve sıkıntılar nihayetinde bizi boğardı. Ama her şeyi unutmak iyi değil. Özellikle de hayatımızı tehdit eden riskleri... Eğer atalarımız bunu yapsaydı, hiçbiri hayatta kalamazlardı. Daha fenası, insan zekâsı bu kadar evrimleşemezdi; çünkü insan beynini irileşmeye iten faktörlerden biri, kurduğumuz sıra dışı karmaşıklıktaki sosyal bağlar ve bu bağların önemli bir bölümü, sizinle dayanışma yapan ve sizi tehdit eden sürü bireylerini ayırt edebilmeye ve davranışlarınızı buna göre ayarlamaya dayanıyor. Eğer atalarımız tehditleri kolayca unutsaydı, çok kısa sürede ölürlerdi ve bizler burada olmazdık.
13.08.2021 04:30
Felaketler unutanı affetmez
Doğa acımasızdır ve afetler kendilerini sadece arada bir hatırlatır. Doğal afetlere hazırlık, kendilerini hatırlattıklarında değil, hatırlatmadan önce yapılır. Çünkü çat kapı hayatımıza girdiklerinde artık iş işten geçmiştir, bundan kaçış yoktur
Kanserle savaşta en 'parlak' yöntem
20 Aralık 2024
Milyarderlerin kıyamet sığınağı yarışı kızıştı
13 Aralık 2024
Kafanızın içinde sizinle konuşan biri var mı?
Tüm Yazıları
06 Aralık 2024