23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
11.02.2021 06:00

Mutasyona kendi başına iyi ya da kötü diyemeyiz

Dezavantajlı etkilere sahip bir mutasyon, çevrenin değişmesiyle avantajlı hale gelebilir, bunun tam tersi de olabilir. İyi ya da kötü diyebilmek için o mutasyonun, hayatta kalma ve üreme üzerindeki etkisine bakmak gerekir

Hatırlarsanız geçen sayıda genetiğin dilini okumayı öğrenmiş, bu dilin Türkçe gibi dillerden o kadar da farklı olmadığını görmüştük. Hazır Covid-19 nedeniyle “mutasyon” kavramı da gündemimizden düşmezken, yıllar yılı bu ülkede bilim karşıtı propagandacılar tarafından “Radyoaktivite sonucu X-Men veya iki kafalı koyunlar gibi ucubeler yaratmak zorunda olan doğa olayı” şeklinde anlatılan yalanı biraz temizlemek istiyorum. Mutasyonlar, mutajen adını verdiğimiz unsurlar dolayısıyla nükleotitlerde (genetiğin dilindeki her bir harfte: A, T, C, G), nükleotitlerin bir araya gelmesiyle oluşan genlerde ve genlerin paketlenme biçimi olan kromozomlarda meydana gelen her türlü rastgele değişimdir. Yani ben bu cümleyi yazarken, “cümle” yerine yanlışlıkla “cüble” yazdığımda, bir mutasyon oluyor. Benzer şekilde mutasyonlar bir cümledeki bir kelimenin tamamen silinmesine neden olabilir: “Ali ata bak!” yerine, “Ali bak!” gibi… Ama mutasyonlar, daha ilginç şeyler de yapabilir: Mesela bir mutasyon, bir “iyemilek” tam bu şekilde baş aşağı ederek tersine çevirebilir. Bir kelimeyi kelimeyi kopyalayabilir ve kelime içerisindeki bazı harfarfarfleri çoğaltabilir veya hrflri silebilir. Hatta bir cümleyi olduğu gibi ikiye, üçe, beşe katlayabilir; ama uzatmamak adına bunu örneklemeyeceğim.

Tek harfle değişir

Yani tek bir mutasyon türü yoktur; bugüne kadar yarattığı değişime, fonksiyonlar üzerindeki etkisine, etkililik miktarına, meydana geldiği yere bağlı olarak onlarca mutasyon türü tanımlanmıştır. Mesela CCR5 isimli bir genden 32 harfi (nükleotiti) silen bir mutasyon, HIV isimli AIDS virüsüne karşı direnç kazandırmaktadır. Ama şu anda 11. kromozomunuzdaki hemoglobin-beta geninde tek bir harfa, A yerine T yazarsak, orak hücre anemisi hastalığı oluşur. Bu, yeterli oksijen alamamanıza neden olan bir hastalıktır. Ama ola ki sıtma parazitini taşıyan sivrisineklerin çok olduğu bir bölgede yaşıyorsanız, orak şeklindeki kan hücreleri, hayatta kalma şansınızı arttırır; yani bu durumda, net etkisi “iyi” olan bir hastalıktır. Anlayacağınız, mutasyonlar kendi başlarına iyi veya kötü değillerdir. Çünkü genetik, yapbozun bir parçasıdır. Önemli olan diğer parça, o genlerin içinde bulunduğu çevredir. Belli şartlar altında dezavantajlı etkilere sahip bir mutasyon, çevrenin değişmesiyle avantajlı hale gelebilir (veya tam tersi). Dolayısıyla spesifik bir mutasyonun iyi mi, kötü mü olduğunu incelemek için, o mutasyonun meydana geldiği canlının hayatta kalma ve üreme başarısı (kısaca “evrimsel uyum başarısı”) üzerindeki etkisine bakmak gerekir. Burada, karşımıza ilginç birkaç detay çıkıyor: Hatırlarsanız genetiğin dilinin çok az sayıda kelimeden oluşmasına rağmen, bolca eş anlamlı “sözcük” barındırdığını anlatmıştım. GGU, GGC, GGA ve GGG dizilimlerinin hepsi, “glisin” isimli bir aminoasidi üretiyor. Dolayısıyla genetik bir cümle içerisinde bir mutasyon nedeniyle, her zaman üç harften oluşan bu kelimelerin son harfi neye değişirse değişsin, sonuç değişmeyebilir. Yani bu, “siyah” ve “kara”nın eş anlamlı olmasından biraz farklıdır. Eğer Türkçede “kara”, “karo” ve “kare” aynı anlama geliyor olsaydı, iyi bir benzetim olabilirdi. Genetiğin dilinde 64 kelime ama sadece 20 kadar eşsiz anlama sahip kelime olduğundan, mutasyonların çoğu hiçbir değişime neden olmaz. Öyle ki, birçok türde yaşanan mutasyonların yüzde 70 kadarı etkisizdir! Ama bunlar, uzun vadede bir araya gelerek olumlu veya olumsuz etkiler yaratabilirler. Burada önemli olan, mutasyonların çoğunun zararlı olduğu iddiasının yanlışlığıdır.

‘Ucube’ algısı yanlış

Ama geriye kalan yüzde 30’luk miktar, “kelimenin anlamını” anında değiştirir. “Takdir” sözcüğünü, “tekdir” olarak yazacak olursanız, olacağı gibi… Bir düşünün; mutasyonlar rastgeleyse, bunlar değişim yarattığında, bu değişimin bir şeyleri bozma ihtimali, daha iyi bir ürün ortaya çıkarma ihtimalinden çok düşüktür. Bir bardağı kırmanın yüz binlerce yolu vardır; ancak birleştirmenin yolu çok daha kısıtlıdır (ama “sıfır” değildir). İşte bu nedenle ani etkili mutasyonlar genellikle (toplamın yüzde 20-29 kadarı) uyum başarısını düşüren niteliktedir. “Mutasyonlar hep ucube yaratır” fikri, bu kısıtlı algıdan kaynaklanır. Bu manipülatörlerin görmezden geldiği son bir parça, seçilimdir. Eğer bir mutasyon türe zarar veriyorsa, o mutasyon hızla yok olur; çünkü onu taşıyanlar üreyemezler veya hayatta kalamazlar (ya da bunu daha zor yaparlar). Dolayısıyla zararlı mutasyonlar sürekli elenirler. Öte yandan ani bir fayda sağlayan mutasyonlar, daha nadir meydana gelseler de (toplamın yüzde 1-10 kadarı), bu faydalı etkileri sayesinde daha çok üremeye neden oldukları için, her nesilde sayıları biraz daha artar ve türün sabit bir özelliği haline gelebilirler. Yani adeta “kayırılırlar”. Eğer bu tür bir kayırma olmasaydı, tamamen rastgele mutasyonlarla işlevsel özellikler ortaya çıkarmak çok zor olurdu; ama “seçilim” adı verilen söz konusu “kayırma”, azınlıktaki faydalı mutasyonların göreli etkisinin her zaman daha fazla olmasını sağlamaktadır. İşte bu pencereden baktığınızda, muazzam bir gerçekle karşılaşırsınız: Günümüzde bizi oluşturan, her bir parça, geçmişte atalarımızda meydana gelmiş mutasyonların nesiller boyu seçilmesi ve nihayetinde türü tanımlayıcı (tür içerisinde baskın) özellik haline gelmesinin bir sonucudur. Yani bir daha birisi size “faydalı mutasyon örneği” soracak olursa, herhangi bir organınıza işaret edin. Cevap, doğru olacaktır!
Çağrı Mert Bakırcı
Çağrı Mert Bakırcı
[email protected]