Hani şu çocukken okuduğumuz, elinde paslı bir imbik, başında sivri kukuletasıyla kazan kaynatan Orta Çağ simyacısı vardır ya... Talihsiz adamcağız, uyguladığı metotlar kurşunu asla altına çeviremeyecek olsa da, tutkunun peşinden koşacağım diye ömrünün çoğunu kükürt dumanı soluyarak harcardı. Metallerin “ruhu” olduğuna, yeterince kaynatılırsa o ruhun arınacağına, en sonunda kurşunun altın rengine bürüneceğine inanırdı. Dört element teorisi, astroloji ve okült inançların aklı ele geçirdiği o karanlık ama “havalı” dönemde “chrysopoeia” olarak adlandırılan bu temelsiz arayış, Avrupa’nın neredeyse tüm kraliyet saraylarına girip çıkmıştı: Bir avuç simyacı, biraz sabır, biraz da kraliyet ödeneği, bir gün sınırsız altın ve zenginliğin önünü açacaktı.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim