Adını hiçbir zaman televizyonlarda duymayacak olsanız da Amerikalı mikrobiyolog Maurice Hilleman, geliştirdiği aşılar sayesinde tek başına, 20. yüzyılda yaşamış diğer bütün bilim insanlarından daha fazla hayat kurtardı. Ancak hiçbir keşfine ya da icadına kendi adını vermedi. Ömrü boyunca geliştirdiği 40’tan fazla aşı arasında, hemen hemen hepsi ölümcül olan kızamık, kabakulak, Hepatit A, Hepatit B, su çiçeği, menenjit, zatürre ve H. influenzae bakterisi hastalıkları bulunuyor. Bu, sadece nitelik anlamında değil, nicelik anlamında da aşı tarihinde, belki de mikrobiyoloji tarihinin tümünde görülmemiş bir üretkenlik seviyesi! Şöyle söyleyeyim: Günümüzde ABD’de sağlıklı bireyler için gerekli görülen 14 aşıdan 8’ini Hilleman icat etti! Hilleman’ın keşfettiği aşılar sayesinde her yıl 8 milyon kişinin hayatının kurtulduğu hesaplanıyor. Sadece bu da değil: Soğuk algınlığına neden olan (ve aşılama yöntemlerinden biri olarak da kullanılan) adenovirüsleri, hepatit virüslerini ve kansere neden olabilen SV40 virüsünü de keşfeden Hilleman ve ekibiydi. Bilim camiasında “tarihin en önemli aşı bilimcisi” olarak anılıyor; ancak ismi hiçbir dönemde halk arasında popüler olmadı. Ölümü sonrasında Amerikalı politik aktivist ve başkan adayı Ralph Nader’ın yazdıkları, belki de reklam panolarına asılmayı hak eder nitelikte: “Tüm yaptıklarına rağmen kimse onu tanımıyordu, televizyonlarda görmüyordu. Madonna, Michael Jackson, Jose Conseco veya bir dizi ikinci sınıf aktöre kıyaslandığında isminin bilinmeyişi, toplumun ve medyanın “ün” kavramına, hele hele “kahramanlık” kavramına nasıl baktığı hakkında bize bir şeyler söylüyor.”
