Bu yazıyı Oksijen’de yayımlanacağı günden beş gün önce, pazar sabahı yazıyorum. Aşağıda vereceğim bilgiler o saate dek değişmiş olabilir, çünkü artık üniversitemizde anlık yaşıyoruz; her an her şey olabiliyor, insanlar sabah kalktıklarında kendilerini işten atılmış bulabiliyorlar.
Malum, Boğaziçi’nde anayasaya aykırı bir şekilde kurulmuş bir “Hukuk” Fakültesi var. (Bu işlemin yasa dışı olduğunu sadece Boğaziçililer değil, Türkiye Barolar Birliği ve iptal davasında görüş bildiren Danıştay savcısı da söylüyor.) Bu fakülteye YÖK tarafından (Marmara Üniversitesi'nde “görüş bildirme suçu”ndan işten atılmaları için oy verdiği meslektaşlarının ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğinin Anayasa Mahkemesi'nce tescil edilmesi ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi AİHM Yargıçlarını Seçme Komisyonu tarafından AİHM yargıcı olmaya yeterli bulunmaması gibi kariyer adımlarından sonra) “kurucu” dekan olarak dışarıdan atanan profesör, bu yıl fakültenin öğrenci adaylarına tanıtılacağı ilk toplantıdan önceki gün istifa etmiş, “sağlık nedenleri” gerekçe gösterilse de kendisinin TV programlarında her konuda yorum yapma görevini aksatmadan sürdürebildiği aynı akşam ekranlardan izlenebilmişti. O günden beri (üç aydır) “Hukuk” Fakültesi dekanlığı, bir fizikçi olan rektör tarafından vekaleten yürütülüyor. “Neden YÖK yeni dekan atamıyor?” mu dediniz? Orasını bilemiyoruz. Anayasa ve kanuna göre YÖK’ün görevi fakülte dekanlarını üniversiteden gönderilen üç adaydan birini seçerek atamak ama YÖK’ün canı bazen bu yasalara uymak istemiyor. Mesela yine anayasaya aykırı olarak kurulmuş olan İletişim Fakültesi'ne neredeyse iki yıldır, yüz yılı aşan bir geçmişi olan ve her sene Türkiye’nin en yüksek puanlı öğrencilerini alan mühendislik fakültemize de tam 14 aydır dekan atamıyorlar, kimse de kendilerine “Neden görevinizi yapmıyorsunuz?” diye sormuyor.
28.10.2022 04:30
Boğaziçi’nde şu saniye
Bayat bir fikir
22 Kasım 2024
Bir insanlık öncüsü
15 Kasım 2024
Kopan zincir
08 Kasım 2024
İki işlem
01 Kasım 2024
Sistem alarm veriyor
Tüm Yazıları
25 Ekim 2024