23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
19.08.2022 04:30

Boğaziçi’nin pırlantaları

David Goodall’un hayatını adayacağı biyoloji bilimine ilgisi, lise öğrenimi sırasında filizlendi. II. Dünya Savaşı sırasında askere alınmasından domates bitkisi üzerinde doktora araştırması yaptığı enstitünün müdürünün “Tarım dünyasına katkıları savaştan daha önemli!” diyerek araya girmesiyle vazgeçildi.

Bitki fizyolojisi ve ekolojinin çehrelerini değiştiren birçok parlak fikrin babası Goodall, dört kıtada farklı bilim kurumlarında görev yaptıktan sonra 65 yaşında resmen emekli oldu. Ama daha işi bitmemişti. Sağlığı iyiydi, aklı işliyordu. Böyle seçkin bilim insanlarının emeklilikten sonra çalışabilmesi için tüm dünyada düzenlemeler vardır. “Avustralya’nın TÜBİTAK’ı” CSIRO’da 19 yıl daha çalıştı. 84 yaşında Edith Cowan Üniversitesi’nde “Onursal Araştırmacı” pozisyonuna geçti. Öğrencilere danışmanlık yapıyor, bir yandan da 30 yıl boyunca baş editörü olduğu Ecosystems of the World dergisini yönetiyordu. 100 yaşında bile yayın yaptı. Sabah kalkıp evinden üniversiteye toplam 90 dakikalık bir yolculukla defalarca vasıta değiştirerek ulaşıyor ve aynı yolla geri dönüyordu. İyi bir üniversitede çalışmanın en güzel yönlerinden biri koridorda karşılaştığınız meslektaşlarla sohbettir; Goodall da bunun tadını çıkardığını söylüyordu.

Orta yol bulundu

2016’da rektörlük artık 102 yaşında olan Goodall’a üniversiteye yalnız gidip gelmesinin sağlığı açısından riskli bulunduğunu, evden çalışmasının daha iyi olacağını, okulda sadece önceden ayarlanmış toplantılara katılmasının kabul edileceğini bildirdi. Goodall’un canı sıkıldı. Üniversite ortamını seviyordu, işi buydu, yalnızdı, şimdi ne yapacaktı? Haber hızla yayıldı. Dünyanın her yerinden bilim insanları Goodall’un yaşı yüzünden bu muameleye uğramasına karşı çıktılar. Rektör de akademik adabı bilen, işinin çözüm bulmak olduğunun farkında normal bir insandı. Orta yol bulundu. Goodall’a evine çok daha yakın olan başka bir kampüste, destek ofisinin yanı başında yeni bir oda tesis edildi. Bu haberi okuduğumda çok sevindiğimi hatırlıyorum.

Bizim de Boğaziçi’ne katkı vermeye devam eden (Goodall gibi asırlık değil, onun çocuğu yaşında) emekli profesörlerimiz var. Goodall ile benzerlikleri emeklilik formalitesine karşın bedenlerinin dinç, zihinlerinin pırıl pırıl olması ve alanlarındaki üstün uzmanlıklarını öğrencilerle paylaşmayı sürdürmek istemeleri. Onlar bizim pırlantalarımız: 

Ufuk açan isim

Prof. Dr. İzzettin Önder’le “evrensel temel gelir” (gelecekte teknolojinin insanların çoğunu işsiz bırakması halinde gariplerin dünyayı yakmaması için düşünülen önlemlerden biri) konulu bir toplantıya çağrılmıştık. Kapitalizmin ciğerini bilen İzzettin Hoca’nın konuşması organizasyonu düzenleyenlerin hoşuna gitmiş miydi bilemem ama benim konuya bakışımı şekillendirdiği kesin.

Endüstri mühendisliği hocamız Prof. Dr. Yaman Barlas karmaşık sistemleri modelleyerek anlamak için kullanılan “sistem dinamiği” yaklaşımının dünya çapındaki uzmanlarından biridir. Kendisi geçen ay konunun uluslararası akademik örgütü olan Systems Dynamics Society’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü aldı. Sizce yıllarını verdiği üniversitesi Yaman Hoca’nın bu başarısını kurumsal olarak kutlamış, tam o sıralar içinde olduğumuz tanıtım döneminde yeni öğrencileri çekmek için övünerek duyurmuştur, değil mi?

Yarım asırlık hoca

Prof. Dr. Alpar Sevgen fizik bölümünün yarım asırlık hocasıdır. Eski dekanlarımızdandır. Boğaziçi’ni Boğaziçi yapanlardandır. Ayrıca dünyanın en şanslı adamlarındandır çünkü Prof. Dr. Cevza Sevgen’in eşidir. İnsanlar Cevza Hoca’dan Shakespeare dersi alanlar ve almayanlar olarak ikiye ayrılır. Zor zamanda hem öğrencisinin hem meslektaşının yanında olan Cevza Hoca bir başkadır.

Prof. Dr. Sumru Özsoy bu listedekiler arasında ortak bir bilimsel çalışmaya imza atma onuruna kavuştuğum tek kişidir. Dil bilim bölümümüzün kurucusu, işaret dili öğretmeni yetiştirme çalışmalarının ve bu alandaki bilimsel araştırmaların öncülerindendir. Noam Chomsky onun sayesinde Boğaziçi’ni komşu kapısı yapmıştır.

Prof. Dr. Zeynep İlsen Önsan çoğu hocamızın yaşından uzun süredir kimya mühendisliği bölümümüze ve üniversitemize kalıcı katkılar yapmıştır. Kendisiyle yıllarca fakülte kurullarında birlikte görev yaptık. Hoca dediğiniz böyle olur.

Nasıl bir dönüşüm?

Boğaziçi’nde 2021 başında başlatılan “dönüşüm operasyonu” geçen hafta vites değiştirdi. “Akademik duruş”ları fotoğraflarıyla ölümsüzleştiren Can Candan Hoca’nın hukuk yoluyla döndüğü işine mahkeme kararı ortada dururken tekrar son verilmesiyle başlayıp Atatürk Enstitüsü’nün seçilmiş müdürü Cengiz Kırlı Hoca’nın yasada yazan görev süresinin bitmesine daha çok varken gerekçesiz şekilde yerinden edilmesi ve Mithat Alam Film Merkezi’ne yıllardır emek veren Zeynep Ünal ve Elif Ergezen’in işten çıkarılmasıyla devam eden haftayı Boğaziçi’nin yukarıda adlarını saydığım, çoğu senatomuz tarafından (üniversiteye önemli katkılarını emekliliğinde de sağlamaya devam edecek hocalarımıza verilen) “Emeritus” unvanıyla onurlandırılmış pırlantalarının önümüzdeki dönem ders açmalarına ilişkin fakülte kararlarının “veto” edildiğini öğrenip yüzümüz kızararak bitirdik.

Bu insanlar derslerini para için vermiyor. (Emeklilerin yarı zamanlı ders ücretinin evden okula gidip gelmeye bile yettiğinden kuşkuluyum.) Böyle kıdemli akademisyenlerin değeri dünyanın her yerinde bilinir; onlarla övünülür, ders vermelerine sevinilir. Bu günler geçecek; değerli hocalarımızla daha uzun yıllar Boğaziçi koridorlarında karşılaşacağız.