22 Aralık 2024, Pazar Gazete Oksijen
09.07.2021 04:30

Biraz enflasyon demokrasiyi kurtarır

ABD'de enflasyon yüzde 5'e yükseldi. Bu rakamdan kaygı duyanlar, kutuplaşma ve devlete yönelik güven erozyonunu görmezden gelemez. Enflasyon biraz yükselecek diye istihdam ve ücret artışını öne alan hızlı bir toparlanmadan vazgeçemeyiz

Mayıs ayında ABD’de yıllık enflasyon oranının yüzde 5’e çıkmasıyla birlikte ekonomistlerin ve yatırımcıların kaygıları arttı. Ama bütçe açığına dayalı harcamalar, kamu borcu ve – neredeyse kırk yıldır görülmemiş seviyedeki – sürekli fiyat artışı hakkındaki endişelere verilecek yanıt ekonomide frene basmak olmamalı. Bazı ilericiler aksine inanmamızı istese de devlet herhangi bir bedel ödemeden istediği gibi borç alıp harcama yapamaz. Diğer taraftan enflasyon kaygısı duyanlar da ABD’yi sarsan daha ciddi sorunu, yani siyasetteki derin kutuplaşmayı ve devlete yönelik güven erozyonunu görmezden gelemez. ABD’nin devlete ve demokrasiye duyulan güveni yeniden tesis etmesinin yolu, istihdamı ve ücret artışını teşvik eden kamu politikalarının önayak olduğu hızlı bir ekonomik toparlanmadan geçiyor. Enflasyonun sebep olduğu asıl risk, bizi bu temel soruna odaklanmaktan alıkoyması.  Elbette elimizde siyaseti işler hale getirecek sihirli değnek yok. Bazı yorumcular haklı olarak ABD’nin dönülmez bir aşamaya geldiğinden endişeleniyor. Neticede çoğu Cumhuriyetçi, hala Donald Trump’ın 2020 seçimlerini kazandığını düşünüyor; hatta bazı tahminlere göre, ABD nüfusunun yüzde 15’i Trump yanlısı QAnon komplo teorisine inanıyor. 

Kutuplaşmaya karşı büyüme

Yanlış inançların bu denli yaygın olması önümüzdeki yolun ne kadar zorlu olduğunu gösteriyor. Ancak insanların demokrasiye güvenmesi için demokrasinin de istikrara, paylaşılan refaha ve yoksullukla mücadele için etkin tedbirlere dair vaatlerini yerine getirmesi gerekiyor. Örneğin ekonomik büyümenin hızlı, kamu hizmetlerinin yeterli olduğu istikrarlı demokrasilerde yetişmiş insanlar, otokratlara ve hesap sorulamayan teknokratlara muhalefet etmeye daha yatkın oluyor. Aynı şekilde, ekonomik durgunluk ve artan eşitsizlik kutuplaşmayı ve kamu güveni kaybını tetikliyor. On yıllardır ABD’de ve dünyanın birçok ülkesinde yaşanan da bu. Amerikan ekonomisi eskiden her düzeyden ve farklı becerilere sahip çalışanlar için uygun bir ücret, makul düzeyde güven ve kariyer fırsatları sunan iyi işler yaratabiliyordu. II. Dünya Savaşı’ndan sonraki 35 yıl boyunca gelir dağılımının gerek dibinde gerek tepesinde yer alan çalışanlar gerek istihdamdaki güçlü büyümeden gerekse hızlı ücret artışından yararlanabildiler. Ancak 1980’lerde ortalama ücretlerin duraklaması ve eşitsizliğin belirmeye başlamasıyla bu devir sona erdi. Ücret artışı şöyle dursun, üniversite mezunu olmayanların iş seçeneklerinde ve reel (enflasyondan arındırılmış) kazançlarında keskin düşüşler görülmeye başlandı.  Ücretleri düşen ve fırsatları daralan Amerikalılar, siyasetin aşırı uçlarına kayanların abartılı söylemleriyle temsil edilir oldu. Ekonominin sizin için iyi gitmediğini ve gitmeyeceğini düşünüyorsanız, bu “hileli” sistemin yıkılması için çağrıda bulunan fırsatçı siyasetçilere ve medya yüzlerine sempati duymaya başlamanız normaldir. Elbette Amerikan siyasetinin kötü durumunun tek sorumlusu ekonomik sorunlar değil. Cumhuriyetçi Parti de bu süreçte büyük rol oynadı. Richard Nixon’ın – Demokratların 1960’lardaki sivil haklar ajandasına beyazlar üzerinden karşılık vermeye dayalı – “Güney stratejisi” ile birlikte, Cumhuriyetçiler siyasette kutuplaştırma yolunu seçti. Parti (aslında nüfus içindeki oranı giderek azalan) beyaz ve üniversite bitirmemiş seçmene doğru kaydıkça, konumunu korumak için seçmeni sindirmek gibi antidemokratik taktiklere daha sık başvurur oldu. Bu trend Trump ile zirveye çıktı.  Ama Demokratlar da kabahatsiz değil. George W. Bush kadar Barack Obama da 2008 mali krizine sebep olan Wall Street bankerlerinin imdadına koştu. Obama yönetimi ne pahasına olursa olsun bankalara ve bankerlere yardım etti ve sonrasında suçlu tarafların peşine düşmedi. Seçmenin hükümet ile finans dünyası arasındaki aşırı samimi ilişkiye dair kuşkuları haklı çıktı; bu da kurumlara duyulan güvenin kaybolmasına yol açtı ve hükümeti çözüm değil sorun olarak görenlerin değirmenine su taşıdı. 

Bu fırsat tepilmemeli... 

Bu teşhis doğruysa, Amerika’nın siyasi işlevsizliğini tersine çevirmek için atılacak ilk adım hem ekonominin hem de devletin herkes için olduğunu göstermektir. Her eğitim düzeyinden ve beceriden Amerikalı için istihdam ve ücret artışı sağlamak ilk öncelik olmalı. Sırf genel ekonomik pastayı büyütmeye ve sonra onu dağıtmaya odaklanabiliriz; ama bu strateji seçmenler nezdinde sisteme yatırım yapıldığı duygusu oluşturmayacaktır. İnsanları sisteme dahil etmek istiyorsak, ekonomiye ve topluma anlamlı bir katkıda bulunmalarını sağlamak çok daha iyi bir yöntem olur. Altyapı harcamaları, genişlemeci maliye ve para politikaları, sosyal güvenlik yardımlarının artırılması, istihdama dönük yatırımlar ve diğer resmi tedbirler gerçek bir toparlanma sürecine dahil olursa, devletin hala bir işe yaradığı fikri pekişecektir. Devlet kurumlarına güven, soyut övgülerle tesis edilemez. Vatandaşların etkin çalışan kurumların faydasını görmesi ve tecrübe etmesi gerekir. Amerikan demokrasisi iyi planlanmış bir ekonomik toparlanma ile kurtulur mu? Bunun garantisi yok. ABD ekonomisi uzun bir süredir üniversite mezunu olmayan çalışanları (hatta giderek üniversite mezunu olanları da) görmezden geldi ve büyük şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamakla uğraştı; yani gidişatı değiştirmek için çok geç olabilir. Amerikan şirketleri otomasyon sağlayan, çalışanları denetleyen ve ücretleri aşağı çeken teknolojilere yatırım yapmaya devam ederse, ortalama Amerikalı çalışanın durumu giderek kötüleşecek.  Amerikan toplumunu bölen toksik kutuplaşmayı tersine çevirmek için de çok geç olabilir. Trump’ın en tutucu taraftarları, hiçbir şartta fikir değiştirmeyeceklerini gösterdiler.  Yine de Amerikan demokrasisini kurtarmak için en iyi seçenek ekonomiyi tekrar işler hale getirmek. Enflasyon biraz yükselecek diye bu fırsat tepilemez. © Project Syndicate, 2021.

Daron Acemoğlu
Daron Acemoğlu