24 Kasım 2024, Pazar Gazete Oksijen
04.06.2021 06:00

Mesele CEO’lar

Aşırı güç verilen CEO’ların belirsiz yetkileri ortaya birçok saçma durum çıkarıyor. Şirketlerin karbon ayak izlerini azaltması ya da aşırı otomasyondan kaçınması gibi kararlar, yöneticilerin vicdanına bırakılmayacak kadar önemli

ExxonMobil geçenlerde sera gazı emisyonlarını düşürmeye yönelik beş yıllık planını açıkladı ve yeşil bir gelecek fikrine bağlılığını göstermek için sürekli reklam yapıyor. Tütün devi Philip Morris, tiryakilerin sigarayı bırakmasına yardımcı olmak için tasarılar hazırlıyor. Facebook yeni internet düzenlemeleri için çağrıda bulunuyor. Üstelik bu hamleler Amerika’nın en büyük şirketlerinin CEO’larını temsil eden Business Roundtable’ın, işletmeleri tüm paydaşlara gereğince hizmet etmeye çağırdığı açıklamayı takip eden iki yıl içinde geldi. Bugünün şirket yöneticileri kurumsal sorumluluk konusunda yeni bir çağı mı müjdeliyor? Yoksa sadece kendi iktidarlarını mı koruma derdindeler?

Hisse fiyatı takıntısı yöneticileri sürükledi

İş dünyasının ve akademinin önde gelen isimleri yıllardır büyük şirketlerin sadece kendi hissedarlarına karşı sorumluluk duyduğuna inandılar. Önceleri nispeten kıyıda köşede kalan bu görüş, 1970 yılında New York Times’ta yayınlanan Milton Friedman imzalı “Bir işletmenin sosyal sorumluluğu kârını artırmaktır” yazısıyla merkezi bir konuma yerleşti. Harvard İşletme Okulu’ndan Michael Jensen’in, Friedman doktrinine teorik ve deneysel destek amacıyla yazdığı bir dizi makaleyle söz konusu perspektif daha da güçlendi. Örneğin Jensen, Güney California Üniversitesi’nden Kevin Murphy ile birlikte, ortalama bir CEO’nun yarattığı her 1.000 dolarlık artı değer için sadece 3.25 dolar ücret zammı aldığını ortaya koydu. Büyük yankı yaratan bu makaleye göre, CEO maaşları ile şirketlerin piyasa değeri arasında daha sıkı bir bağ kurulmasına ihtiyaç vardı.  Ama bu akademik çalışma bir trendin öncüsü değil, takipçisiydi. 1980’lere gelindiğinde, General Electric CEO’su Jack Welch ve çok sayıda yönetim danışmanlığı şirketi yöneticisi, şirket değeri konusunu çoktan normalleştirmişti. Şirketler iş gücünü azaltmaya, ücret artışını sınırlamaya ve bazı işleri ülke dışına taşımaya başladı. Ortak amaç, hisse senedi sahiplerine (şirket ortaklarına) daha yüksek kazanç sunmaktı... Hisse sahiplerinin önceliğini savunanlar, Enron, WorldCom ve benzer şirketlerde yaşanan türden sahtekarlıkları elbette onaylamazdı; ancak hisse fiyatını artırma takıntısının bazı yöneticileri nereye sürükleyebileceğini görmek zor değildi. Bugünkü ortak kanıya göre, bir şirketin tek amacı piyasa değerini maksimize etmek olmamalı. Ancak yerine hangi modelin benimsenmesi gerektiği aynı derecede açık değil. 

CEO’nun favori projesine milyon dolarlar akıyor

Yöneticilere daha geniş kitleleri dikkate almaları için gerekli yetkiyi veren yeni bir düzenleme mi yapmalıyız? Görünüşe bakılırsa Business Roundtable böyle düşünüyor. Ancak bence, yönetimin takdir yetkisini daha da artıran tüm çözüm yollarına ihtiyatla yaklaşmalıyız. Hissedar önceliği konusundaki sorun, sadece hisse fiyatı takıntısına yol açması ve çalışanlarla hissedarları karşı karşıya getirmesi değil, aynı zamanda en tepedeki yöneticilere muazzam miktarda güç sağlamasıydı.  Şimdilerde birçok CEO şirketlerini kendi kişisel vizyonlarına göre yönetiyor. Sosyal denetim çok düşük ve yönetici ücretleri çok yükseldi. Pandeminin yol açtığı öngörülmeyen zorluklara karşın, salgından ciddi yara alan şirketlerin CEO’ları geçen yıl on milyonlarca dolar net ücret aldı. Aşırı güç verilen CEO’lar, hisse sahiplerinin menfaatlerini kendi kafalarına göre gözetme konusunda belirsiz bir yetki sahibi olunca, kaçınılmaz olarak birçok saçma durum ortaya çıkıyor. Kimi şirketler CEO’larının favori projelerine (örn. Metropolitan Sanat Müzesi ya da bir eğitim vakfı) veya gerçekte üstü kapalı nüfuz ticaretinden başka bir şey olmayan “hayırsever” işlere milyonlarca dolar akıtabiliyor. 

Facebook CEO’su Zuckerberg gizliliği ihlalle ilgili çok ciddi suçlamalarla karşılaştı. Şimdi yeni internet düzenlemeleri için çağrıda bulunuyor.
Facebook CEO’su Zuckerberg gizliliği ihlalle ilgili çok ciddi suçlamalarla karşılaştı. Şimdi yeni internet düzenlemeleri için çağrıda bulunuyor.

Üç kuruş fazla kazanç için birçok meslek yok oluyor

Mevcut teşvik yapısı düşünülünce, şirketlerin devasa miktarlarda tüketici verisi toplamasını, çalışanları ve yurttaşları güçsüzleştirmesini ve yeni despot gözetim biçimleri tesis etmesini durduracak pek bir şey yok. Üstelik bunlar hayırseverlik ve erdem kisvesi altında sunuluyor. Benzer şekilde, iş gücü maliyetlerini azaltmak için aşırı otomasyona yönelmelerini, hisse fiyatlarını üç kuruş daha artırmak uğruna bir sürü mesleği ortadan kaldırmalarını önleyecek bir şey de yok. Sosyal yaklaşımın tam karşıtı olan bu eğilimleri tersine çevirmenin yolu, Business Roundtable’ın pek de tercih etmeyeceği, iki boyutlu bir yaklaşımdan geçiyor. 

2008 krizine götüren pek çok kişi cezasız kaldı

İlk olarak, üst yöneticiler üzerindeki kanuni ve kurumsal kısıtlamalar güçlendirilmeli. Şirket yöneticileri uzun zamandır kriminal davranışları için cezai kovuşturmaya maruz kalmıyor. 2008 mali krizine sebep olan muazzam suistimaller bile neredeyse tamamen cezasız kaldı. Gazeteci Jesse Eisinger’in altını çizdiği gibi, bugünün yönetici-dostu hukuki atmosferi, kendi kariyerlerini ilerletmek uğruna işletmeler ve yöneticiler aleyhine aksiyon almaktan çekinen hırslı ve bencil savcılara çok şey borçlu. Daha da önemlisi, mevzuat net kırmızı çizgiler belirlemeli. Vergiden kaçınmaya dönük agresif uygulamaları benimseme ve buradan gelen kazançla kendi ücretini yaratma takdiri CEO’ların eline bırakılmamalı. Şirketlerin karbon ayak izlerini azaltması isteğe bağlı olmamalı. Ayrıca şirketleri kesintisiz otomasyondan uzaklaştırarak teknolojik değişimi doğru yönlendirmeliyiz. Bunlar, iyi işleyen bir toplumun sürdürülebilirliğine dair ümitleri aşındıran sorunlar. Bu yüzden CEO’ların vicdanına kalmamalı. 

Sivil aktivizm işe yarıyor, daha da etkili olabilir

İkinci boyut da birinciyi tamamlar nitelikte. ExxonMobil, Philip Morris ve Facebook’un sözde duyarlılığının sebebi, CEO’larının aniden kamu yararını düşünmeye başlaması değil, sivil toplum baskısının giderek artması. Şimdi yöneticilere daha da fazla takdir hakkı verebilecek reformları önlemek için benzer bir baskıya ihtiyaç var. Ancak sivil aktivizmin daha iyi işlemesi için, vergiden kaçınma, aşırı otomasyon, çevreyi kirletme, hissedarları ve açgözlü CEO’ları zengin etme amaçlı muhasebe hileleri gibi, kabul edilemez kurumsal davranışların yasalarla net bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. ExxonMobil, Philip Morris ve Facebook’un sosyal açıdan yıkıcı iş modellerini düzelmekte kararlı olduklarına inanmamız için neden yok. Bu şirketlerin halkla ilişkiler faaliyetleri, hissettikleri baskıyı yansıtıyor. Sivil aktivizm işe yarıyor ve bundan sonra daha da etkili olabilir. Ancak bunun için eleştirileri yatıştırıp eleştirenleri yerinden edecek aklama kampanyaları değil, daha iyi bir organizasyon ve şirketlere dönük daha güçlü talepler gerekiyor.  Kurumsal sorumluluk şirket liderlerine bırakılamayacak kadar önemli bir konu.  © Project Syndicate, 2021

Daron Acemoğlu
Daron Acemoğlu