27 Nisan 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
16.04.2021 06:00

Giyilmiş hikayeler

Netflix’de gösterime giren WORN STORIES belgesel serisi, giysilerle olan ilişkilerimizi, aidiyet ihtiyacımızı ve hayat denen karmaşık yolculukta kendimizi hatırlamanın hikayelerini anlatıyor. Ve bunu son derece içten, yürekleri ısıtan ve birleştiren bir hikaye anlatıcılığı ile gerçekleştiriyor

Giydiğimiz kıyafetler kendimizi ifade edebilmenin en direkt ve görünür hali. İşte bu yüzden de yadsınamaz bir önemi var. Çoğunlukla giydiğimiz kıyafetleri ya moda olup olmamalarıyla yargılıyoruz ya da hiç önemsememekle övünüyoruz. Ama aslında giysilerimiz bunlardan çok daha fazlasını temsil ediyor. Kimi giyim parçalarımız üzerlerinde çok fazla anı ve yaşanmışlık taşıyorlar. 

Niçin o parçayı seçtik?

‘Worn Stories’ belgesel serisi de, insanın giysilerle olan ilişkisinin antropolojisini sunuyor bize. Giysilerle oluşturduğumuz bağlara, kendimize, paylaştığımız insani deneyimlere ve hatıralara kaleidoskopik bir bakış sunuyor ve bir giyim parçasını nasıl, niçin giydiğimiz veya giymediğimizle ile ilgili derin ve duygusal bir yansıtma yapıyor. Emily Spivack’in aynı isimli kitabından uyarlanan, ‘Orange is The New Black’ in yapımcılarından Jenji Kohan’ın 8 bölümlük serisi, insanların bağlandığı giyim unsurları ile olan ilişkilerini ve hikayelerini anlatırken toplumların kültürlerine de ayna tutuyor. 41 yıl hapiste kaldıktan sonra çıktığı ilk gün kimliğini kıyafetler yoluyla tekrar oluşturmaya çalışan Rudy’i, Florida’da özgürlüklerini giyinmeyerek yaşayan çıplakları, bir budistin verdiği sarı sweatshirt ile fırsatlar ülkesi Amerika’da kendine yeni bir hayat kuran Güney Koreli Park’ı, oğlunu kaybeden airbrush sanatçısı Mutt’ın diğer kayıp yaşayan annelere tasarladığı tişörtler ile kurduğu bağı, ikili cinsiyet sisteminin dışındaki bir gencin kendi kimliğini bulmasını, İspanyol asıllı aktris Charo’yu meşhur eden kostümlerini, Pilot Sully’nin yanan uçağı denize indirerek kurtardığı hayatlardan biri olan Ben’i, bakımevinde aşkı arayan Zelda’yı ve daha nice gerçek giyilmiş hikayeyi kalbinizin derinliklerine ilmek ilmek işliyor. 8 tematik bölümden oluşan seride- hepsini izlemeniz tavsiye olunur- bir topluluğa ait olma hissi, kabul görmek, yeni başlangıçlar, büyüme yolculuğu, üniformalar, şans, hayatta kalmak gibi temalar işlenirken, bölümler birbiriyle de bütünleşiyor ve totaldeki derin sevgi ve empati hissine hizmet ediyor. Serilerdeki animasyonlar ve görseller de çok başarılı.  Hikayesi olan kıyafetler, mobilyalar, objeler benim için de hep kuvvetli bir bağ oluşturdu yaşamla, belki de önceki yaşamlarımla. Hayatım boyunca gerek vintage tutkumla harmanlanmış koleksiyoner ruhum gerek de profesyonel hayatımdaki yerleri sebebiyle giysilerimi, dergilerimi, içinde en ufak bir hatıra ve anlam parçası bulunduran objeleri atmak gönüllüsü olamadım. Hatta dünyanın çeşitli şehirlerinde yaşadığım dönemler için tüm eşyalarımı gerekirse gemilerle taşıttım, buna yüzlerce kitap, dergi de dahil olmak üzere! Yıllar içerisinde “Grey Gardens”ın eşiğinde bir biriktiricilik oldu bu anlayacağınız. İşte bu yüzden ‘Worn Stories’deki hikayelerle kişisel bir bağ kurmam elbet çok kolay oldu, ama sadece ben değil herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, aslında alt metninde, paylaştığımız ortak insani duyguları anlatan bu belgesel serisini mutlaka izlemenizi öneririm.