Avustralya’da markette alışveriş yapan bir kadın birden diğer müşterilerin üzerine doğru, kendini zorlayarak öksürmeye, hapşırmaya başlıyor. Gülüyor ve tedirgin olanlarla, onu maskesiz olduğu için uyaranlarla alay ediyor. Kadın aşıya da virüse de ‘inanmıyor’. Tıpkı Amerika, Fransa, İngiltere ya da Türkiye’deki ‘aşı karşıtları’ gibi kendisi dışında herkesin kandırıldığına yüzde yüz emin. Avustralyalı bu kadın, ‘bağlantıları’ anlayan, ‘büyük resmi’ gören biri. Sadece kendisini değil bütün insanlığı ‘büyük oyundan’ kurtarmak için cansiparane çalışanların oluşturduğu küresel ordunun bir neferi. Biz bu kadınla ne yapacağız? Çağımızın aslında en büyük sorusu bu. Çünkü o kadınla, milyonlarcası ile birlikte yaşıyoruz ve yeni bir dünya kurulacaksa o da içinde olacak, evet. Geçen hafta Zagreb’de son derece aklı başında bir gazeteci arkadaşımla karşılaştım. Aşılarım-tamam-rahatlığıyla sarıldım ve konuşmaya başladım, “Sonunda şu aşı işi bitti de insanlarla sarılabiliyoruz. Neydi o öyle yahu! Yani insan kaç kere ağaca sarılabilir azizim!” Ben durmadan aşı övüyorum ama karşı tarafta tuhaf bir sessizlik var, farkındayım. Sonunda söyledi, “Ben olmadım. Sonuçta bir sürü bilim insanı da eleştiriyor aşıyı, emin olamadım. İçinde ne olduğu da belli değil” dedi. İnsan, dalga geçerek, ayıplayarak ya da sadece yadırgayarak kendinden uzaklaştırdığı çılgınlığın aslında ne kadar da yakınında cereyan ettiğini görünce biraz şapşallaşıyor. O kadar ki “Asprinin içinde ne var biliyor musun acaba?” gibi bir espriyi yapacak hal kalmıyor. Şimdilik bu mesele, gündelik hayatta irili ufaklı ve genellikle sözlü itiş kakışa sebep oluyor ama pek yakında bu aşı kamplaşmasının ciddi bir toplumsal şiddet yaratması muhtemel. Özellikle yeni kapanmalar gündeme gelirse ve birinin aşı karşıtlığı diğerinin ekmeğinden olmasının sebebi olursa, aşı çatışmalarına hazırlanmak zorunda kalabiliriz. Ve bu olasılık, sadece bizim gibi halihazırda sinirleri tel tel olmuş ülkeler için değil, bütün dünya için geçerli. O sebepten aşı karşıtları ile karşılaştığınızda ne yaptığınız önemli. Siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda? Coşkuyla aşı ve virüs komplolarını anlatıp sizi de ‘oyunun farkına varmaya’ çağıranlara nasıl davranıyorsunuz? ‘Kim uğraşacak’ mı diyorsunuz mesela? Yoksa kavga edecek kadar ciddiye alıyor musunuz meseleyi? Yoksa bilimin zaten ortaya koyduğu gerçekleri sakince açıklamaya mı çalışıyorsunuz? Her ne yapıyorsanız yapın bilin ki aslında 21. yüzyılın en önemli meselesiyle ilgili bir seçim yapıyorsunuz. Hakikatin tekliği ve sözde çeşitliliği arasında ahlaki ve politik bir seçim bu. 21. yüzyıl insanları olarak neden böyle bir seçimle baş başa bırakıldık, konuşalım.
Bilgi ve fikir farkı
Küçük bir zihin jimnastiği: Bu salgın 1970’lerde yaşansaydı ne olurdu? Muhtemelen TRT bizi aşıya çağıran kamu spotları hazırlardı ve hepimiz tıpış tıpış gidip aşımızı olurduk. Hatta aklımıza aşı olmamak gibi bir olasılığın var olduğu bile gelmezdi. Bilgi ve fikir iki apayrı şey olmazdı. Belki mahallede birkaç kişi aşıya dair korku yaratacak bir şeyler söylerdi ama hiçbirinin Twitter ya da Facebook hesabı olmadığı için kendileri gibi olanlarla karşılaşıp cepheleşemezlerdi. Aşı karşıtlığı ya da aşı yandaşlığı kültürel ve siyasal bir kimlik meselesine dönüştürülemezdi.
Yeni iletişim olanakları, bilgi sahibi olan ile sadece cahil olduğu için fazlasıyla fikir sahibi olanı dev bir agorada tehlikeli bir biçimde eşitliyor. Bilgi sahibi olanın bilimsel tereddüdünün öz güven eksikliği olarak algılandığı bu hoyrat dijital agorada cahilin kibrinden kaynaklanan yüksek ses hep daha çok duyuluyor. İlk kez mikrofonu eline geçiren geniş kitleler, sözün bu yeni iktidarını akıl almaz bir kakofoni yaratarak kutluyor. Siyasetten bilime, sanattan teknik bilgiye her türlü hayat alanı bu gürültü karşısında çaresizlik yaşıyor. Bilgi ve uzmanlık sahipleri bu dev mahalle kavgasına karışmaya utandıkları için sessizleşip köşelerine çekiliyorlar. Bu tam bir ‘Arlı arından utanır, arsız sanır benden utanır’ şöleni! Had bilmek denen hasletin ortadan kalktığı bir dünyada utanmazlığı gururlu bir kimlik haline getiren çaçaronlar... Bunlar nereden çıktı?