"ece temelkuran" ile ilgili içerikler
Nusret Dünya Kupası’nı elleyince
Güçlünün haklı olduğu bir dünyada utançsızlığın sınırsızlığı ile davrananlar elbette kral olacak. Mesele, tutunacak herhangi bir değerin kalmadığı bir ülkede merkezi nasıl yeniden inşa edeceğimiz. Ahlaki ve siyasi olarak merkez artık neresi?
Özgürlüğe kadar dans et benimle!
İran İslam Devrimi’nden bu yana direnmek için her yolu deneyen İran kadınları bu kez dansla ayağa kalktı. İlk günlerde dünyanın büyük kısmı, başladığı gibi bitecek sandı. Ama dans devam etti ve protestolar İran’ın bütün şehirlerine yayıldı.
İp üzerinde hep beraber maraton
Çok ince bir ip üzerinde yürüyoruz. Bu maraton seçimlere kadar sürecek. Bazılarımızın “Aa bak, nasıl berbat yürüyor” demesi aynı ipte yürüdüğümüz gerçeğini değiştirmiyor. Birbirimize tutunmaktan başka çaremiz yok
“Yoksa şaşırdın mı?”
İnsan olmaktan kaynaklanan onurun emniyet talebine galip geldiği bir an olur. O ayağa kalkmanın getirdiği onurun neşesi, başkalarıyla paylaşıldığında sonsuz bir mutluluk yaratır. O yüzden bugün Gezi’yi ‘hayatımın en güzel günleriydi’ diye hatırlarsın...
Çekip cehenneme gitme hakkı
“Gençlikte yıllar uzun günler kısa, ihtiyarlıkta günler uzun yıllar kısa.” Hep böyle apar topar yaşanan bir şey, geriye sadece bir hikâye kalan, hiç olmamış gibi gelen. Peki bu saçmalığı sona erdirip cehenneme defolma hakkımız var mı?
Beyazlar arasında kahverengi olmak
Hamburg'un bembeyaz şehir merkezinde yürürken “kahverengiydim.” Fark ettim ki bugüne kadar gözüm renkleri refleks olarak fark etmekten acizmiş. İnsan beyazı ancak kahverengi olunca görüyor demek
İlginç zamanların ilginç savaşı
Savaş, ahlakın topyekûn ortadan kalkmasıdır. Dolasıyla mertlik beklenecek en son yerdir. Ama yine de her şey böyle karanlık ve pisken bile kafamızı kaldırıp hatırlamakta fayda var. Bu olanlar normal şeyler değil ve alışarak normal hale getirmek en büyük tehlike
Avrupa yeniden kuruluyor
Ukrayna ‘Avrupa Birliği dağılıyor mu?’ paniğini başka bir panikle tedavi etmenin vesilesi oldu. Putin sağ olsun (!), Avrupa sınırları keskinleşti ve birlik son yıllardır hiç olmadığı kadar pekişti. Bir birliği savaştan daha iyi ne pekiştirecek ki!
"Ne olacak bu memleketin hali?" en büyük ihracat kalemimiz
O ülkede yıllarca yaşamış olsa da Finlandiya ya da ABD için böyle içten dertlenen bir yabancı bulabilir misiniz? Bak Lübnan için dertlenen olur, Filistin için içlenen yabancı da vardır. Neden peki? Bu ülkeler insanda “Ulan o maçı alacaktık” gibi dertli fakat derin bir taraftar hissi yaratır
Kadınlar olmadan olmaz
50 yaşıma yaklaştım ve bir erkeğin bir kadını içten bir merakla ve doğal bir saygıyla dinlediğini belki bir ya da iki kere görmüşümdür. Oysa bir kadını dinlemek, bir erkeğin yapabileceği en ilerici politik eylemdir. Bir erkeğin bunu yapabilmesi için 3 bin yıldır içine işleyen ‘doğal hakkını’ çiğneyip yutması gerekir. Bize bu lazım...
Gidenler dahil!
Ocak ayının tarihte mühim bir yeri vardır, acılı bir yara gibi durur ayın tam ortasında. 8, 19, 24 diye gider... Metin Göktepe, Hrant Dink ve Uğur Mumcu diye de gider...
Gezegenden düşebiliriz
Zengin ülkeler dünyanın geri kalanı ile yollarını ayırıyor. Meşhur jeopolitik konumundan ötürü Türkiye yine iki arada bir derede. Ve tam bu kritik tarihi kırılma sırasında elindeki en önemli kıymeti, eğitimli insanlarını kaybediyor. Bu yazıyı “Millet Ay’a giderken bizim uğraştığımız şeylere bak” demek için yazmıyorum. Dünya yeni bir şiir yazıyor ve biz dışında kalmak üzereyiz. Gezegenin “Doktor ‘Ne yerse yesin’ dedi” çukuruna sandığımızdan çok daha yakınız
El pueblo! Unidos!
Atlantik Okyanusu’nun ta öte tarafındaki Şili’nin sevincinden bize ne diyebilirsiniz, demeyin. Tarih çatladı. Bütün dünya için çatladı ve Türkiye bazılarının inanmak istediği kadar ayrıksı bir memleket değil, en nihayetinde bu gezegenin bir parçası
Kışın sonu bahardır, evet, öyledir!
Meselemiz o baharın derhal buraya gelmesi ise toplumun sıkıntısını doğru siyasal bir söyleme tercüme edecek bir sözcük dağarcığına ihtiyacımız var. Dev kutuplaşmanın önüne geçecek ve yarayı da tedaviyi de ortaklaştıracak bir kavram. Tek bir sözcük hakkım olsa, ben onuru öneririm
Dünyayı ve politikayı artık duygular yönetiyor
HepBeraber’in insanlara iyi gelmesini istediğini söyleyen Ece Temelkuran: “Hakikat ötesi dünyada artık gerçekler kimseyi ikna etmiyor. Bundan hoşlanmasam da yok saymak hata”
Helalleşme nedir ve ne değildir?
Helalleşme bu yıkımın en tepedeki sorumlularına yönelik yapılmış bir hamle değil. Bu “radikal sevgi” söylemi enteresan bir hamleyle siyasetin tepesiyle kavga etmek yerine tabanına konuşuyor. ‘İçinde ne var bilmiyoruz’ demeden önce faydalanmaya bakmalı. Fakat bu kararlılıkla, hep beraber ve tutarlılıkla çalışabilecek bir politika...
Gidenler, kalanlar, kalamayanlar, gidemeyenler
Türkiye çok kıymetli insanlarını sessizce kaybediyor. Durumun soğukkanlı ismi, “beyin göçü”. Sanki gidenler sadece beyinmiş gibi. Bana sorarsanız buna kalp göçü demeli. Çünkü gidenler, kalpleri teferruatlı bir biçimde kırılınca gidiyorlar. Sadece korkudan, baskıdan ya da iş bulamamaktan değil
Biz öyle inanıyoruz
Bugünün meselesi gerçeğin ortaya çıkmaması ya da ortaya çıkmakta gecikmesi değil. Mesele, besbelli gözümüzün önünde duran gerçeklerin yeterince alıcısının olmaması. Hatta gerçeği, gören ama “Biz öyle düşünmüyoruz” diyen bir kitle söz konusu. Dolayısıyla artık “Gerçeği bilseler bu seçimleri yapmazlardı” demek, terk edilmesi gereken bir naiflik
Kalamarları da vururlar
Dünyadaki ekonomik eşitsizliğin sürdürülemez olduğunu sistemin en tepesindekiler bile kabul ediyor. Tam da bu sırada Güney Kore’den, tasmasından boşanmış neo-liberalizmin küçük kalelerinden biri olan o uzak ülkeden “Kalamar Oyunu” diye bir Netflix dizisi geliyor...
Evsizleşiyoruz, evsizleşeceğiz
Bütün dünyada giderek devleşen bir barınma sorunu var. Ailelerinin yanına sığınanlar, pahalılık yüzünden şehir değiştirenler, 40’ından sonra ev arkadaşıyla yaşayanlar... Hepimiz yavaş yavaş evsizleşiyoruz. Ve bu hiç de Tanju Okan’ın şarkısı gibi bohem bir seçim değil
21. yüzyılın mutedil iç savaşları: Karşıtlar ve yandaşlar
Bilmenin inanmakla yer değiştirdiği bu çılgınlığı artık dünyanın en güçlü demokrasileri bile dizginleyemiyor. Bu salgın 1970’lerde yaşansaydı muhtemelen hepimiz tıpış tıpış gidip aşımızı olurduk. Hatta ‘aşı olmamak’ gibi bir olasılık aklımıza bile gelmezdi
Sensiz yapamıyorum ah, bak yine geri geldim
O cümleye gelince iyice kahırlanır sesler: Kaç kereee yemiiin ettim... Sanki bir günahın utancıyla...
Temelkuran şiirleri ile NFT projesi
Yazar Ece Temelkuran’ın kelimelerinden ilhamla hazırlanan beş video, NFT ile edebiyatı buluşturan bir projeye...
İyilerin mi sayısı fazla, yoksa kötülerin mi?
Bilemiyoruz, çünkü kötülüğün resmi her zaman daha çarpıcı. İyilik ise sessiz ve gösteriye elverişli değil. Sosyal medya bu orantısızlığı daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Afrika’daki İspanya toprağı Ceuta’nın kıyılarında Kızılhaç görevlisinin Senegalli göçmene sarıldığı fotoğrafın bir linç başlatması da bu yüzden