05 Kasım 2024, Salı Gazete Oksijen
26.11.2021 04:30

Birbirinin gözünün içine bakmayan gizli gündemli aile

Bu hafta vizyona giren Gucci Ailesi / House of Gucci bir hırs, ihanet ve cinayet hikayesi. Yönetmeni Ridley Scot ve başrol oyuncuları merakla beklenen filmi anlatıyor

83 yaşındaki yönetmen Ridley Scott’ın bu yıl gösterime giren ikinci filmi (ilki The Last Duel) İtalyan Gucci modaevinin etrafında gelişen bir hırs, ihanet ve cinayet hikayesi. Üstelik her şey son derece gerçek. Web sitesi Deadline’ın düzenlediği panele katılan ve gazeteci Mike Fleming Jr.’ın sorularını cevaplayan yönetmen ve üç başrol oyuncusunun söyledikleri şöyle: Ridley, All the Money in the World’de hırsın bir aileye neler edebileceğini ele almıştınız. Burada Gucci’nin patronu Aldo, oğlundan ümidi kesince yeğeni Maurizio ile becerikli karısı Patrizia’yı şirkete dahil ediyor, sonra da Maurizio ve oğlu Paolo’dan kazık yiyip vergi kaçırmaktan hapse düşüyor ama Maurizio da ‘sırtından bıçaklanıyor’.  Ridley Scott: Aslında bütün bu olanlar 14’üncü ve 15’inci yüzyılda sanatsever Medici veya Borgias ailelerinde olanlardan hiç farklı değil. Asla birbirinin gözünün içine doğrudan bakmayan, bir yandan da hepsinin gizli bir ajandası olan aile üyeleri. House of Gucci de aslında komik yanları da olan modern bir Medici hikayesi. Her şey o kadar aşırı ki, sanki bir opera gibi. Yanınızda şahane oyuncular oturuyor ama siz en çok hangi karaktere yakınlık duydunuz acaba?  Ridley Scott: Çekimler sırasında her karakteri seviyor insan ama zamanla fikri değişiyor, bazı karakterler sevilmiyor. Mesela Paolo (Jared Leto) hep kurbandı, sanatçı olduğuna inanıyor ama öyle değil. Maurizio (Adam Driver) ve Patrizia’da (Lady Gaga) böyle bir kendinden habersiz olma durumu yok; aşk ilişkisi olarak başlayan ilişkileri bütün evliliklerin başına gelebilecek şekilde değişiyor. Üstelik bu evlilikte çok zengin bir aile söz konusu. Ama Patrizia, Maurizio ile evlendiği için kendini Gucci sanıyor. Halbuki adı Gucci sadece, o imparatorluğun bir parçası değil. Ayrıca Gucci ailesi tarafından hiç ciddiye alınmadığını da hissediyor, ki bu da kadınca bir bakış açısı, gerçi o (Lady Gaga’yı göstererek) daha iyi anlatır herhalde bunu.

“Patrizia çok yalancı bir kadın”

Lady Gaga, Patrizia karakteri Sophia Loren’e benzetilen güzel genç bir kadından basında ‘Kara Dul’ olarak anılan acımasız bir karaktere dönüşüyor. Patrizia’yı canlandırmaya nasıl hazırlandınız? Lady Gaga: Karakteri oluştururken en önemli sorun şuydu: Maurizio’nun ölümünden önce Patrizia ile ilgili yayımlanmış hiçbir bilgi yok. Ben de neredeyse araştırmacı bir gazeteci gibi çok yoğun çalıştım. Hakkında yazılanları okudum, halini tavrını ve ne zaman yalan söylediğini anlayabilmek için cinayetten sonra verdiği bütün röportajları izledim. Birinin bu kadar çok röportajını izleyince, ister istemez duygusal zekasına da hakim oluyorsunuz. Çok yalancı bir kadın. Sonra sadece kendim için yaklaşık 80 sayfalık bir biyografi yazdım Patrizia’nın önceki hayatına ilişkin. Filmde Patrizia, Maurizio’nun şirketteki pozisyonunu yükseltmek için verdiği mücadelede hep birinin yakın desteğini alıyor. Bu destek alınan kişi zaman zaman değişiyor ama hep var. İtalyan kültüründe ve bu erkek egemen sistemde erkekleri manipüle etmeyi mükemmel bir şekilde başarıyor. Ama bu destekler de sanki bir önemi varmış gibi hissettiriyor ona kendini, oysa gerçek öyle değil.  Aksanını tam olarak yapabilmek için önce altı ay, film çekimi sırasında da üç buçuk ay aksan dersi aldım. Karakteri taklit etmeye değil de kendi dünya görüşümü ona uydurmaya uğraştım. Stefani olarak (Stefani Joanne Angelina Germanotta, Lady Gaga’nın gerçek adı) bana hiçbir şey ifade etmeyen paranın benim için önemli olduğunu farz ettim. En derinde de bu kadını karanlığa itenin ne olduğunu anlamaya çalıştım, cinayet geni mi var mesela? Benim cevabım, hayır. Öyle travmatize olmuştu ki, dev bir hata yaptı. Filmin sonunda güzelliği kayboluyor, şişmanlıyor. Çirkin bir karakteri oynamaktan korkmadım.
Yönetmen ve oyuncular panelde.
Yönetmen ve oyuncular panelde.

“Ya ailenin istediği kişi olursun ya da kendin”

Adam, karakteriniz Maurizio, Gucci hanedanıyla ilgisi olmayan idealist bir hukuk öğrencisi olarak başlıyor hayata. Kayınpederinin şirketinde çalışmaktan memnun, sonra Gucci hissedarı olunca delice para harcamaya başlıyor ve nefret ettiği her şeyin ta kendisi oluyor. Sizce onu ahlaki çöküntüye ve sonunda boşanmaya götüren bu değişiklikte karısının ne kadar payı var? Adam Driver: Karısının payı muazzam. Onunla tanışmasaydı, karısı onu o masada oturması gerektiğine inandırıp bunu sağlamasaydı, değişmezdi bence. Bütün ailelerde herkesin yolculuğu da böyle değil midir? Ailenin seni görmek istediği gibi değil de kendin istediğin gibi biri olmak. Bunu canlandırmak çok güzeldi. Karakterin en zeki olduğu kısım, pastadan kendine düşen dilimle mutlu olduğu başlangıç kısmıydı. Sonra pastanın tamamını isteyen birine dönüştü. Aslında bunu isteyecek biri olarak yetiştirilmemişti ama bunu istemekten hiç çekinmeyen biriyle evliydi. Şirketi kaybedene kadar da kendi olmadı hiç. Sonra başladığı yere döndü, meraklı, açık fikirli biri oldu yeniden. Paula ile yepyeni bir hayata başlayacakken biri gelip hayatını aldı elinden.

“Ridley Scott’a tam 18 yıldır yalvarıyorum”

Jared, siz babanız Aldo’yu canlandıran Al Pacino’yla olan sahnelerinde, Al Pacino’nun The Godfather’da oynadığı, ailenin pek de makbul olmayan oğlu rolünü hatırladınız mı hiç? İzlerken dedim ki “Michael Corleone, Fredo’sunu bulmuş”. Jared Leto: Böyle bir cümlede olmam bile son derece sıra dışı, teşekkür ederim. Al benim için doğanın gücü gibi bir oyuncu. İşlerin gidişatını değiştirebilen biri. İşine bağlılığı, seçimleri efsanevidir. Böyle biriyle çalışma fırsatı da olağanüstüydü. Baba olarak, kolay bir babaydı. Sıcak, sevecen, komik, egosuz... Öğrenilecek çok şey var ondan. Şu siyah gözlüğün altında ağlıyorum şu an. Ayrıca lafımı bitirmeden de şunu eklemek istiyorum: Ridley Fucking Scott! (Altyazı geleceğine uygun çevirirsek, “Lanet olası Ridley Scott”) Yönetmenlerin yönetmeni, ustaların ustası, şu çılgın yaratıcı savaşımızdaki generalimiz, insan aklından geçen her tür filmi gerçeğe dönüştürebiliyor ve halen sinema dünyasını zenginleştiren son derece önemli filmler yapıyor. 18 yıldır bana bir rol vermesi için yalvarıyordum. Sonunda usandı ve “Tamam” dedi. Bunun için de teşekkür ederim dostum. Şahane bir bitiş oldu bu! (Deadline)

Belgeseli de var!

The House of Gucci: A Sensational Story of Murder, Madness, Glamour, and Greed adlı kitaptan uyarlanan House of Gucci’nin, çekimleri daha tamamlanmadan Patrizia Reggiani Gucci, kıyameti koparmıştı. Kitabın da filmin de merkezindeki isim, Gucci’nin varisi olan kocası Maurizio Gucci’yi kiralık katil tutarak öldürten ve bu nedenle 16 yıl hapis yatan Patrizia Reggiani’yi merak edenler, BluTV’deki Discovery +’da Lady Gucci: The Story of Patrizia Reggiani’yi izlemeyi ihmal etmesin. Toplam 75 dakikaya modayı, ‘Made in Italy’ markasını, aşkı, hırsı, göz kamaştırıcı zenginliği, hapse düşmeyi ve hepsi bir yana pisi pisine öldürülmeyi sığdırmışlar. Patrizia Reggiani her şeyi bir bir anlatıyor, sadece o da değil; eski arkadaşları, suç ortağı, ayrıca moda ve polis muhabirleri, olayı ortaya çıkaran dedektif, herkes olanları bir bir aktarmış. Azmettirenin ve planlayanın soğuk kanlılığından, böbürlenirken kendini ele veren tetikçinin salaklığına uzanan müthiş bir insan hikayesi.