10 Ağustos 2017’de konuyla ilgili bir röportaj için Kopenhag’da iş adamı Peter Madsen’in ‘el yapımı’ denizaltısına binen genç gazeteci Kim Wall’dan bir daha haber alınamıyor. Bir gün sonra denizaltının battığı ortaya çıkıyor. İşadamı denizden kurtarılıyor, ilerleyen günlerde de Kim Wall’un bıçaklanmış, işkence görmüş ve parçalara ayrılmış vücudu parça parça denizden toplanıyor. Peter Madsen şeytanın aklına gelmeyecek yalanlarına karşın paçayı sıyıramıyor ve cinayetten hüküm giyiyor. Sadece Danimarka’da değil, tüm dünyada yankılanan bu olayla ilgili dizi The Investigation, hadisenin sadece ve sadece soruşturma kısmına odaklanıyor. Madsen’in adı bile geçmiyor, olayın canlandırması yok, sadece Wall’un anne ve babasının olduğu bölümler ister istemez duygu dolu. Tam, serinkanlı bir İskandinav dizisi. Netflix’teki Mindhunter’ın da bazı bölümlerini yöneten, Borgen’in yazarlarından Thomas Lindholm yönetmen. Yine Borgen’den tanıdığımız Soren Mallick ve Borgen’de tanışıp Game of Thrones’da ünlü oluşunu izlediğimiz Pilou Asbek başrollerde. Ekim 2020’de Danimarka’da yayınlandığı kanalın izleyicisini yüzde 43 oranında artıran dizi, bu hafta ABD’de HBO kanalında haftalık yayına başladı. Altı bölümü birden BluTV’de.
Bölüm süreleri kısaldıkça kısalıyor
Kısa diziler, büyük bir hızla gelişiyor ve bizim bu konuda dünyayla aramız açıldıkça açılıyor. Ünlü isimlerin rol aldığı kısacık bölümlü dizilerin en iyi örneklerinden biri olan State of the Union da BluTV’de yerini aldı. 10 dakikalık bölümlerde işsiz müzik yazarı Tom (Chris O’Dowd) ve geriatri uzmanı Louise (Rosamund Pike), her hafta bir pub’da buluşup içkilerini içiyor, biraz sohbet ettikten sonra ilişki terapistlerinin yolunu tutuyorlar. Ama biz o yolu veya terapi seansını değil, bir içkilik zamanda yapılan sohbetleri izliyoruz. Bir ilişki tam anlamıyla masaya yatırılıyor yani. Yazar, High Fidelity ve About a Boy’un da yazarı Nick Hornby.
Kısa diziler deyince, sadece kısa diziler barındıran yeni platform Gain’i atlamak olmaz. 10 Bin Adım herkesin dilinde ama ben bir Kanada dizisine dikkatinizi çekmek isterim: Benim Güzel Ailem. Özgün adı Les Beaux Malaise olan dizi için Kanada’nın Seinfeld’i diyebiliriz. Niye? Çünkü bu dizide de hiçbir şey olmuyor. Başroldeki Martin Matte, 30’larında, iki çocuğu ve sevgilisiyle gayet sıradan ve düzgün bir hayatı olan, gerçekte de ünlü bir komedyen. İki loser yakın arkadaşı var ailecek görüştüğü. Martin’in ve arkadaşlarının başına, o yaştaki genç adamların başına gelebilecek her şey geliyor; kimi sıradan, kimi komik. Dizi Seinfeld gibi, Curb Your Enthusiasm gibi bu gündelik hadiseler üzerine kurulu.
Tıpkı yukarıda adını andığımız ve ikisi de Larry David imzasını taşıyan diziler gibi gündelik hadiseler üzerine kurulu bir ‘serebral komedi’miz var artık: Gibi. Hep ben önerecek değilim ya, bunu da Zeynep Miraç önerdi bana. Bu anlatılacak gibi bir hikayesi olmayan ama son derece komik dizinin bağımlısı oldum. Mesela bir bölüm vatka üzerine, o kadar. Vatkalı ceket giyilir mi, giyilmez mi, giyilirse insanın başına neler gelir. Diziyi yazan ve başrolde yer alan Feyyaz Yiğit ve Kıvanç Kılınç’a eşlik eden kadro da çok iyi. Exxen’de.