19 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
12.04.2024 04:30

"Bugünlere şeffaf duvarların üzerinden atlayarak geldim"

Üsküdar’ın tarihteki ilk kadın belediye başkanı CHP’li Sinem Dedetaş, mesleki kariyerinde de siyasi yolculuğunda da kadın olmanın zorluklarını yaşamış bir isim. Cam tavanları, şeffaf duvarları iyi bildiğini söyleyen Dedetaş “Bunların üstünden atlamayı öğrendim” diyor

Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş 31 Mart yerel seçimlerinde en dikkat çeken isimlerden biriydi. Üsküdar gibi Ak Parti’nin kalesi olarak bilinen bir ilçede CHP’den belediye başkanlığına aday olan 43 yaşındaki Dedetaş, seçimi kazanıp Üsküdar’ın ilk kadın belediye başkanı olarak tarihe geçti.

Dedetaş’la Üsküdar Belediyesi’ndeki makamında buluştuk. Kocaman bir oda başkanlık odası, üç farklı oturma grubu var, belediyenin koridorları ise sakindi. Merak edip hemen sordum, “Sosyal medyaya yansıyan görüntüler doğru mu, çalışanlar işi bırakıp gitti mi?” diye. Dedetaş “Bayram iznine çıkanlar var, izinli olanlar var. Bayram sonrası bakacağız” dedi.

Sinem Dedetaş (Fotoğraflar: Barış Acarlı)

Sinem Dedetaş Eskişehirli bir ailenin çocuğu, çalışan bankacı bir annenin kızı olarak büyümüş. Büyürken de anneanne ve babaannesinin yanında çok zaman geçirmiş. Annesi daha sonra girişimci olmuş. Her çalışan annenin çocuğu gibi, o da bazı sorumlulukları üstlenerek büyümüş. Kendisinden küçük bir de kız kardeşi var, film sektöründe çalışıyor.

Sinem Dedetaş ile Eskişehir’de büyüyüp “deniz”lere nasıl yol aldığını ve oradan da siyasete nasıl atıldığını konuştuk.

Eskişehir’de doğdunuz. Nasıl bir aile ortamında büyüdünüz? Gemi mühendisliği “erkek egemen” bir alan. Mesleğin cinsiyeti yoktur, kadınlar istediği her mesleği yapabilir. Siz de buna çok güzel bir örneksiniz.

Eşitlikçi bir ailede büyüdüm onun da faydasını gördüm. Erkek egemen bir mesleği tercih ettim. Orada başarılı olma nedenlerimden birinin bu olduğunu düşünüyorum, çünkü hiçbir şekilde bariyerle büyümedim. Dediğiniz gibi, kadın işi - erkek işi gibi bir ayrımla büyümedim.

Annenizin mesleği neydi?

Annem bankada çalışıyordu, oradan emekli olduktan sonra da kendi işini kurdu. Güzel bir girişimcilik örneği sergiledi, kafeleri oldu. Dolayısıyla anne-baba çalışan bir ailede büyüdüm. Gerçekten çalışmayı seviyorum, ikisi de çok disiplinliydi.

Ailede siyasetle ilgilenen var mıydı?

Babamın dedesi milletvekili adayı olmuş zamanında. Başka yok.

Cumhuriyet’in kurulduğu ilk dönemler olsa gerek…

Aynen. Balkan göçmeni babaannem de dedem de... Babaannemle çok vakit geçirdim, çok aydın bir kadındı. Hacı olmuştu, günde iki gazete okuyan, siyasetin içinde olmasa da güncel her olayı takip eden biriydi.

O mu büyüttü sizi?

Hem anneannem hem de babaannem büyüttüler. Çalışan annenin çocuklarıydık. Bir kız kardeşim var, benden on yaş küçük. O sinema-televizyon okudu; dizi, film belgesel, reklam ağırlıklı çalışıyor.

Üniversite eğitimi için mi geldiniz İstanbul’a?

İTÜ’yü kazandım 1999 yılında, öyle geldim.

Üniversitede seçiminizi yaparken sizi ne tetikledi?    

Lisede sayısal okumuştum, mühendislik eğilimim vardı. Suyla ilişkili bir şeyler yapayım diye de düşünüyordum.

İlginç geldi burası bana, bir deniz şehrinde büyümediğiniz için…

Oranın nedensellikleri başka olabilir, su yoksunluğu ile alakalı olabilir diye düşünüyorum. Babam “İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi bunlardan biri olursa Eskişehir’den gidebilirsin” demişti. Bizim sınava girdiğimiz yıllarda sonuçlar geldikten sonra seçim yapılıyordu. Ben “kaptanlık” demiştim, rehber hocam “olmaz” dedi ve ben İTÜ Gemi İnşaat ve Denizcilik Teknolojileri Bölümü’ne girdim.

Orada kadın öğrenci oranı nasıldı?

Çok düşüktü. Yüzde 5 filandı. Daha sonraki yıllarda kız öğrenci oranı artmaya başladı. Hatta geçtiğimiz yıllarda okulda ilk 3’e kız öğrenciler girdi.

Demek ki fırsat verildiğinde kız öğrenciler başarıyor. Sizin örneğinizde olduğu gibi. İlk iş deneyiminizi anlatabilir misiniz? Hep ilkleri mi hedeflediniz?

Aynen öyle. Aslında ben hırslı biri değilim. Bir şeylerin ilkini yapayım diye bir kodum yoktu açıkçası.

Hayatınızda ilkler çoğalıyor!

TMMOB Gemi Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüttüm. Oranın da 60 yıllık tarihindeki ilk kadın başkanıydım. Daha sonra da Şehir Hatları’nın ilk kadın genel müdürü oldum. Üsküdar Belediyesi’nde de daha önce kadın başkan olmamış. Denk geldi diyelim.

Eşiniz Barış Bey’le de okuldan mı arkadaşsınız?

Okuldan tanışıyorduk ama arkadaşlığımız yoktu. 2006 yılında evlendik. Farklı işlerimiz vardı. Bir ara birlikte şirket kurduk.

“Çayeli’nin gelini Üsküdar Belediye Başkanı oldu” diye kutlamalar vardı sosyal medyada. Eşiniz ve ailesinden de destek gördüğünüzü düşündüm.

Kesinlikle. Eşim çok destekledi, ailesi de. Eşim Barış’la 2006’dan bu yana ağırlıklı olarak birlikte çalıştık. Zaten 4-4.5 sene aynı işyerindeydik, sonra ayrı işlerde çalıştık, ardından kendi ortak işimizi kurduk. Mesaide çalışırken ya da kendi işimizi yaparken de her konuda birbirimizi desteklemeyi iyi öğrendik. Zaten bu işler ailenin bir şekilde onayı olmadan desteği olmadan yapılacak şeyler değil.

Kadın için doğal olan, erkek için yardım!

Erkek siyasetçilerin daha konforlu olduğunu biliyoruz. Arkalarında onlara destek veren eşleri oluyor. Konu kadınlar olunca zorluklar artıyor. Tamamen eşitlikçi bir ortam olsa siyasette kadın-erkek dengesi bu durumda olmazdı.

Kesinlikle, söylediğiniz gibi erkek siyasetçinin arkasında başarılı bir kadın vardır denilir, matematiksel olarak da gerçekten de öyle. Çünkü eğer arkanda bir kadın varsa zaten kadın evin her işini yapmaya doğal olarak aday olduğu için iş hayatında da  evde de olsa, muhakkak sorumlulukların hepsini üstüne çok rahat alabiliyor kadınlar. Şöyle örnek vereyim, bir boş bardak olsa  görür ve mutfağa götürürüz, o bizim doğal bir bileşenimizdir ama erkek onu aldığında, “eşine yardım ediyor” oluyor. “Sen eşine ev işlerinde yardım ediyor musun” diye erkeğe soruluyor, kadının ise doğal vazifesi olarak görülüyor. Böyle olunca eşitlikten söz etmek zor. Kadının erkeğin, ikisinin de bu anlamda desteklenmesi gerekiyor. Desteksiz olmuyor ama bence erkeklerin iş dünyasında ve siyasette görünür ve başarılı olmalarının sebebi evde bir anne, kardeş, eşinin olup onu her alanda destekliyor olması.

Sizde dengeler nasıl kuruluyor peki?

Bizde de mecburen ağırlıklı olarak Barış’a destek rolü düştü. Sağ olsun annem geldi, bu dönemde onun çok büyük bir faydası oldu. Kampanya süreci çok yoğundu. Annemin evde olması bizi de dengeledi.

Kampanyanızın gizli kahramanları kimlerdi desem?

Kesinlikle Barış ve annemdi. Ve çok iyi bir ekibimiz vardı.

Üsküdar AK Parti için kaybedilmesi pek mümkün olmayan bir yer olarak görüldü uzun zaman. Sahada zorluk yaşadınız mı?

Cinsiyetle ilgili zorluğu hiç yaşamadım açıkçası. Birtakım karşı görüşlerle karşılaştık. Kutuplaşmalardan, kamplaşmalardan ne dediğimizi bile dinlemek istemeyenler oldu ama az karşılaştım bunlarla.

1930’dan bugüne 32 binden fazla erkek belediye başkanı seçilen Türkiye’de maalesef 170 civarı kadın belediye başkanı seçilmişti. İlk kez 11 ilin belediye başkanı kadın oldu, 61 ilçeye de kadın başkanlar geldi. Hala oran çok düşük ama en azından bu seçimde ciddi bir kıpırdanma oldu. Siz nasıl aday gösterildiniz? Siyasette şeffaf duvarlarla karşılaşmadınız mı?

Geçmiş tecrübem olmasaydı zorlanırdım. Siyaset ve iş dünyasının içinde şeffaf duvarla da cam tavanla da karşılaştım, hepsini gördüm yaşadım. Bunların üstünden atlamayı öğrendim. İlk başta, adaylaşma sürecinde Üsküdar’ın genelinde böyle bir algı vardı, “Kadın aday olmaz, tutmaz. Daha önce de kadın aday gösterildi, başarılı olamaz” dendi. Bunları duydum. Ama ben orada parti içinde, “Kadın adaydan sonra iki tane de erkek aday gösterildi, onlar da seçilemedi, başarılı olamadı. Erkek adayla olmadı diyor musunuz?” diye sordum.

Zihniyet dönüşümü böyle bir şey. Bir kadın başaramayınca fatura tüm kadınlara çıkarılıyor. Yüzlerce aday erkek olup başaramazsa, erkek adaydı o yüzden olmadı denilmiyor!

Seçim kazanma işini cinsiyetle bağdaştırmak kadar yanlış bir şey olamaz. Zaten adaylaşma noktasında profil çalışmaları, analizler yapıldı. Genel merkez de bir veriye dayanarak karar verdi. Ekrem Başkan’ımızın konuşmaları oldu, görüşmeleri oldu. Bir ortak karar alındı. Ben “adayım” diye el kaldırdım. Arkamda bir çalışma vardı.

Kapak kızı olmuşsun dediler

Ekrem İmamoğlu başkan olduktan sonra görev aldınız. Şehir Hatları’na damga vuran bir yönetiminiz oldu. Nasıl tanışmıştınız kendisiyle?

Ekrem Başkan ile 2019 öncesinde bir tanışıklığımız yoktu. Ben insan kaynakları üzerinden Şehir Hatları’na davet edildim, görüşmeler yaptık ve işe başladım. Orada tanıştık. Her şey tam anlamıyla profesyonel süreçlerle ilerledi. O yüzden buradaki adaylaşma serüveni de ben istedikten sonra partimin, yani genel merkezin, Parti Meclisi’nin kararı o aday profil çalışmasıyla örtüştükten sonra gerçekleşti. Bu yüzden de “kadın aday olmaz” laflarının altı yoktu. Ben ‘kadın olmaz’ sözlerini denizcilik işlerinde de çok duymuştum. Maalesef siz de bu konuları iyi biliyorsunuz, bir kadın başarılı olduğunda bu tesadüftür gibi görülüyor, arkasında başarı, liyakat, yetenek, planlama yokmuş gibi bakılıyor. Ben bir dergide röportaj vermiştim, “Kapak kızı olmuşsun” dediler. Bir erkek işiyle ilgili röportaj verdiğinde böyle deniliyor mu?

Kadının başarısını görmezden gelmek aslında çok iyi bildiğimiz bir şey. Az önce söylediğiniz gibi üstünden atlayarak geçmek ise yılmamayı ve çok çalışmayı gerektiriyor.

Bu güç bende var ve bunun bana ailemden geldiğini düşünüyorum. İlk başta söylediğim gibi eşitlikçi bir ortamda büyüdüm. Herkesin artıları eksileri olabilir, iş için seçim liyakat esas alınarak yapılır. Cinsiyet konusunu kafamızda bitiriyor olmamız lazım. Kadın konusu toplumumuzda normalleşmediği için kadınların desteğe ihtiyacı var.

Siz göreve geldiğinizde Şehir Hatları’nda ortam değişti. Kadın personel sayısı arttı değil mi?

Her işi kadınların da yapabileceğini gösterdik. Bunu da kadın oldukları için değil, gerçekten yapabildikleri için o görevlere geldiler. Deniz ulaşımı kadrosunda ben gelene kadar hiç kadın yoktu. Bugüne kadar hem başkanlık yaptığım odada hem de Şehir Hatları’nda devrimsel bir iş oldu kadınların bulunması.

Siyasette bu kadar aktif olmaya karar verirken sizi en çok ne tetikledi?

Şehir Hatları başarısı olmasaydı cesaret edemezdim. Çünkü kamu başka bir yer; kamu tecrübesi, kamu ilişkileri çok farklı. Belediye Kanunu’na bağlı bir işletmeyi başarı ile yönetmek bana büyük bir cesaret verdi. Çünkü bir kamu ve bütçe disiplini gerektiriyor. Benim Şehir Hatları’ndaki bütçem Üsküdar Belediyesi’nin bütçesi kadardı. Bunu yönetebilmiş olmak bana güven verdi. 4.5 yılda neleri değiştirebildiğimizi görünce aslında çok daha kapsamlı işler de yapabiliriz diye düşündüm. Bazen kadrolaşmalar, “onun bunun insanı gibi” sözler gözünüzü korkutabilir, ama ben seçildikten sonra yapılması gerekenin çok çalışmak olduğunu düşünüyorum. Bende düşmanlaştırma, o partiden bu partiden şeklinde bir bakış yok. Şehir Hatları’nda yılda 142 milyon yolcu taşıyorduk. Burada da 550 bin nüfus var. Yerli yabancı konuklarımız var.

Türkiye’de belediyelerin öncelikli görevi yoksulluğu önlemek olarak görülmese de Türkiye’de çok ciddi bir hayat pahalılığı sorunu var. Maalesef yardım almaya alışmış kitleler de var. Projelerinizi inceledim. Yoksulluk, yardımlaşma ve üreten bireyler yaratma noktasında görüşlerinizi merak ediyorum.

Yoksulluk konusu çok önemli, normalde sosyal yardımlaşma meselesi biraz demlenmesi gereken bir konu, genel olarak politika anlamında biraz üzerine gidilmesi gereken bir konu. Biz sosyal yardımlaşmayı artıracağız, insanları güçlendirmek ekonomik olarak istediğimiz bir konu. Girişimci gençler, girişimci kadınlar, halihazırda el emeği ve ürünlerini üreten kadın emeği pazarlarında çalışan hemcinslerimizin görünür olmasını sağlayacağız. İyileştirmeye çok ihtiyaç olunan noktalar var. Üsküdar esnafına turizm rotaları planlayarak o rotalar içerisinde esnafı güçlendirecek birtakım çalışmalar yapacağız. Arka sokaklarda inanılmaz lezzet durakları var. Üsküdar’ın yapısını güçlendireceğiz. Sürekli insanların rahatlığı ve mutluluğu için çalışacağım. Beni hep yanlarında görecekler. Sosyal yardım alanlar da tedirgin olmasın, onları da verimli yönetim biçimleriyle devam ettireceğiz. Festivaller, konser alanları, Üsküdar’ın kendi sanatçılarına özel mekanlar yaratacağız. Büyükşehir’in Ünalan’da çok güzel bir alanı olacak, kısa zaman sonra açılacak. Çok güzel konser, kültür-sanat mekanlarımız olacak. Aslında şunu söylemek isterim; makama gelmedim, bu odaya kapanıp kalmayacağım. Sorun yaşayan insanları dinleyerek ilerleyeceğim. İletişimi hiç koparmayacağım. Şehir Hatları’nda bunu başardık, burada da başaracağız. 

‘Belediyedeki herkes işi bırakıp gitti’ gibi bir durum yok

Mazbatanızı aldınız, göreve geldiniz. Sosyal medyaya yansıyan görüntülere göre çoğunluk işi bırakmıştı. Neyle karşılaştınız?

Şimdi siz de binayı sakin gördünüz ama bayram tatili. İzne çıkan büyük bir çoğunluk var. Herkes işi bıraktı, gitti gibi bir durum yok. Başkan yardımcıları da doğal olarak gittiler. Bayramdan sonra göreceğiz. Benim gözümde kurumsal süreklilik ve liyakat esastır. Ben Şehir Hatları’nda görevi İK müdüründen almıştım, devir teslim yapamamıştık. İBB’de piştik, kaygıya mahal yok yani.

İlkler onun işi

1981’de Eskişehir’de dünyaya geldi. İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. 10 yıl ulusal ve uluslararası şirketlerde çalıştı. Eşi ile birlikte kendi şirketlerini kurdular. 2014-2016 yılları arasında TMMOB Gemi Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlenen ilk kadın başkan oldu. 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki olan İstanbul Şehir Hatları A.Ş.’ye genel müdür olarak atanan ilk kadın oldu. Şehir Hatları’nda, vapurlarda ve iskelelerde fark yaratan Dedetaş, Haliç Tersanesi’ni de eski günlerine geri döndürdü.