25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
11.02.2021 06:00

"Çalışacağınız işi eşinizi seçer gibi seçin"

44 yaşındaki Pınar Abay, Avrupa’nın en büyük bankalarından ING’nin geleceğine karar veren 5 kişiden biri. “Zor işleri severim” diyen Abay ING’nin 950 milyar euroluk aktif büyüklüğünün yüzde 50’sini yönetiyor. ING Global İcra Kurulu Üyesi ve Pazar Liderleri Bölge Başkanı Pınar Abay Oksijen'e konuştu

Pınar Abay, tam pandemi başladığında, sağlık krizinin dünya ekonomisini etkileyeceğinin konuşulmaya başlandığı dönemde, ING Türkiye Genel Müdürlüğü’nden ING Global İcra Kurulu üyeliğine atandı. 34 yaşında ING Türkiye’nin başına geçmiş, 10 yılda ING Türkiye’nin değişimine imza atmış bir yönetici olarak bu kez ING’nin tam da kalbinde İcra Kurulu üyesi olarak yeni görevine başladı. Pınar Abay’la gençlere ilham vereceğini düşündüğüm kariyerini ve pandemi etkisiyle yaşanan değişimi konuştuk.

<strong>Pınar Abay'ın yönetiminde olduğu ING'nin aktif toplamı 2020 Eylül sonu itibariyle 956.5 milyar euro. BDDK verilerine göre aynı tarihte Türk bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü ise 660 milyar euro<span class= ">
Pınar Abay'ın yönetiminde olduğu ING'nin aktif toplamı 2020 Eylül sonu itibariyle 956.5 milyar euro. BDDK verilerine göre aynı tarihte Türk bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü ise 660 milyar euro 
Sizi tanıdığımda ING Türkiyenin başına yeni geçmiştiniz. 34 yaşındaydınız. O yaşta sizi bu kariyere nasıl bir eğitim ve deneyim taşımıştı? Ankara Bilkent Üniversitesi’nde burslu okudum. “Gelecekte ne olacağım“ diye düşünerek büyüyen bir çocuk olmasam da başarılıydım. Ailenizde ekonomist var mı? Ailem Kayserili, ticaretle ilgili. Annem ev hanımı. Bilkent Üniversitesi’nde, İktisat Fakültesi’nde 6 kişilik bir sınıfta okudum. Bilkent’teki hocalarımız o dönemde bizi akademik kariyere yönlendiriyordu. Ben istemedim. McKinsey o dönemde İstanbul’da ofis açıyordu, bir hocamın tavsiyesiyle kendimi mülakatlarda buldum. İşe alınan 5 kişiden biriydim. Ankara’dan İstanbul’a taşındım. Sonra yolunuz ABD’ye düştü... McKinsey’de çalışmaya başlayalı daha bir yıl olmamıştı… Silikon Vadisi ilgimi çekiyordu. Yıl 1999, herkes orayı konuşuyordu. “Mutlaka gitmeliyim” dedim ve McKinsey ofisiyle yazışmaya başladım. Bir yıl sonra bana “Gel” dediler. Ankara, İstanbul derken kendimi Palo Alto’da buldum. Neydi göreviniz orada? Silikon Vadisi’nde mühendislik şirketlerinden sorumluydum. Şimdi de geriye dönüp baktığımda hep “Keşke mühendislik okusaymışım” derim. Başta çok zorlandım. Gençlere de bunu mu önerirsiniz? Kesinlikle. Konuşmalarımda da hep “Ekonomi, işletme değil mühendislik okuyun” derim.

"Hayatımı Harvard değiştirdi"

Silikon Vadisi deneyimi hayatınızı nasıl etkiledi? Çok farklı kültürlerde okumuş, farklı kültürleri tanımış insanlarla çalıştım. Oradayken MBA için Harvard Üniversitesi’ne başvurdum. Her yıl 900 öğrenci alıyorlardı ve kabul edildim. Bilkent Üniversitesi’nde burslu okumuş, McKinsey deneyimi olan, Silikon Vadisi’nde çalışmış biri olarak gittiğim Harvard Üniversitesi’nde hiçbir şey olmadığımı gördüm. Zoru seven, azimli birisiniz… Zoru seviyorum. Oraya gitmem çok iyi oldu. Genç yaşlarında sosyal sorumluluk projeleri yapmış, Afrika’yı görmüş, farklı kültürlerden gelen iyi eğitimli öğrenciler vardı. Şu fark vardı Harvard’da: Çoğu şeyi hocalardan değil, öğrencilerden öğreniyorsunuz. Derslerden değil yanınızdaki sınıf arkadaşınızdan öğreniyorsunuz. Orada 2 yıl geçirdim. Bitirdikten sonra “Türkiye’ye dönmek için erken” dedim. ABDde kariyere devam ettiniz... Eşimle evlendik. O da Amerika’da okuyordu. New York’a yerleştik. Ben McKinsey New York ofisinde çalışmaya başladım. 5 yıl orada çalıştım. O dönemde yabancı yatırımcılar Türkiye’de yatırım yapıyor, banka alıyorlardı. Bir arkadaşım aradı ve “Türkiye’de bankacılık sektörünü çok iyi bilen birine ihtiyacım var” dedi. Eşimi de ikna ettim ve Türkiye’ye döndük. McKinsey İstanbul ofisinde çok güzel bir ortamda çalışmaya başladım. ING de sizin müşterilerinizden biriydi değil mi? Evet. İkinci çocuğum olmuştu. “İşleri hafifletsem” diye düşündüğüm, doğum izninde olduğum dönemde ING aradı, “Biz bankanın başına genel müdür arıyoruz. Sen bize ne yapmamız gerektiğini söylüyorsun. Bunu söylemekle olmuyor, gel yap” dediler. Çok heyecan vericiydi. Kabul ettim. Daha önce bankada çalışmamış 34 yaşında bir kadın banka genel müdürü… Çok radikal değil mi? Bu müthiş bir teklifti. Hayatımda da 5-6 kişiden fazla kişiyi yönetmemiştim. 6 bin kişiydi o dönemde ING. Beni neden seçtiklerini aslında şimdi anlıyorum. ING kişilerin yeteneklerine önem veren bir yer. Şu andaki pozisyonuma baktığınızda da bunu görüyorsunuz. Bir Türk olarak ben Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’u yönetiyorum. Normalde birçok yerde kendi ülkelerinden çıkanlar bu yönetim kademelerinde olur. ING’de yaratıcı, inovatif olmak var, kadın-erkek-ırk gibi sınırlar yok. Bunu çok iyi algılıyorum. ING kültürü çok farklı. 2011’den beri ING’deyim. O yüzden de bu bir Pınar Abay hikayesi değil, bir ING hikayesi. Çok mütevazı davranıyorsunuz... Daha önce hiç banka yönetmemiş birini alıp bankanın başına getirmek ancak çok yüksek bir kültürle olur. Müthiş bir şirket kültürü var. Nice banka var, hangi banka o yaşta birini alıp bankanın başına koyar? İşin başına geçtiğimde sektördeki herkes bir şeyler söyledi. “Niye bunu yapıyorsun, ING’nin Türkiye’de pazar payı küçük”, “Başka bir bankada başka bir göreve gelebilirdin”, “McKinsey bırakılır mı” diyenler de vardı. “Bu işi yapabilirsem harika olur” diye düşündüm. Benim için ne kadar zor o kadar iyi. Bana “Palo Alto’ya gitmek zor“ dedikleri için oraya gittim, “Harvard’a girmen zor” dedikleri için oraya girdim. 

ING markasının başarısı

ING teklifinde de zoru seçtiniz… Öyle oldu. “ING’yi Türkiye’deki başarılı bankalardan biri yapmak zor” dedikleri için görevi kabul ettim. Şimdi dönüp baktığımda hayatımda verdiğim en önemli kararlardan biriydi. Dijital dönüşüm başlattık, ING’nin finansal rakamları bambaşka bir boyuta geldi. İstediği yeteneği alabilecek, marka değeri çok yüksek bir banka oldu. Ve şimdi ING üst yönetimindeyim. 1 yıldır Hollanda’dayım. Türkiye’de çok başarılı bankacılar var. Şu andaki görevim yalnızca başarımla ilgili değil. Evet ben de başarılı işler yaptım, insanlar da bunu gördü. Ancak bunda ING kültürünün de çok etkisi var. Herhangi bir bankada çalışsam bu noktaya gelebileceğimi sanmıyorum. Ne kadarlık büyüklüğü yönetiyorsunuz? Sorumluluk kaç kat arttı? ING bilançosunda yüzde 50’den daha büyük bir payı yönetiyorum. Herkese şunu söylüyorum: Çalışacağınız yeri seçmek eşinizi seçmek gibi bir şey. İnsan sonuçta kendi emeğiyle bir yere gelebiliyor. Emeğinizi koyduğunuz yere çok dikkat etmeniz lazım. Karşılığını alamayacağınız yere dikkat edin, karşılığını göremeyeceğiniz yerlerde de çalışıyor olabilirsiniz. İyi eğitim, çok çalışmak, vizyoner olmak önemli ama yetmediği yerler de var. Ancak zincirin bir parçası olarak başarılı olabilirsiniz. Türkiye’deki ekibim olmasaydı bu yere gelemezdim. Yeni görevinizdeki ekibinizi merak ettim. Hollanda ile Belçika-Lüksemburg Bölgeleri’ni yönetiyorum. Hollanda ekibimde iki Türk, bir Polonyalı, bir Finlandiyalı, bir Amerikalı var. Diğer ekipte Makedonyalı, Hırvat da var. Ekibimde çeşitlilik var. Türkiyede neyi başardınız da ING ailesi içinde sıçrama yaptınız? Bence birincisi kültürel değişim. ING Oyak Bank’ı satın almıştı. Bambaşka bir kültürü olan bir bankaydı. ING deyince yenilikçilik, teknoloji, öncülük ve dijitalleşme akla geliyor. 10 yıldan kısa sürede bankayı baştan sona değiştirdik. İyi ama geleneksel bir bankayı, iyi ve dijital yetenekleriyle öne çıkan bir banka yaptık. Türkiye’de İcra Komitesi’ndeki arkadaşlarımın çoğu yurt dışına gitti. Üst düzeyde Türkiye’den giden 90 kişi vardı. ING Türkiye’den yetişen arkadaşların başarısı, bu dönüşümü gerçekleştirmesi ING yönetimini etkiledi. Ve bunlar sonuçlara yansıdı. Geriye dönüp hikayeye değil, rakamlara bakılıyor; müşteri sayısı, müşteri memnuniyeti gibi… 

"Büyük bir havuzdayım..."

1 yıldır görevdesiniz. Türkiye’de olmayan neyi deneyimliyorsunuz? En önemli fark büyüklük. 400 milyar Euro’nun üzerinde büyüklükten söz ediyoruz. Türkiye’deki 6-7 büyük banka kadar. Şunu fark ettim, büyük bir havuzdayım. Küçük bir şeyi güzel yapmakla, büyük bir şeyi dönüştürmenin farkı inanılmaz. Türkiye’de güzel şeyler yaptık. Bununla beraber şu an yaptığım işin en büyük farkı, yaptığım işlerin etkisinin çok artması oldu. Sistemin daha ufak bir parçasını değiştirmek yerine büyük sisteme etkisi olan işler yapıyorum, dolayısıyla bu değişim heyecan verici. Belirleyici olmak aynı zamanda stresinizi katlıyor mu? İyi de yapsam, kötü de yapsam hemen görülüyor. Dolayısıyla hem belirleyiciyiz hem de ön plandayız. Bunu seviyorum. ING’nin geleceğine 5 kişi karar veriyoruz.

"Pandemi kaosunda ülke değiştirdim"

Pandemide ülke değiştirdiniz, özel hayatınızda zorlandınız mı? İnanılmaz zor bir dönemde ülke değiştirdik. Kimse seyahat edemezken taşındık. Önce otellerde kaldık. 2 çocuğumla birlikte okul değişikliği…  İnsan her şeye adapte oluyor. Bir anda kendimi online çalışırken buldum. Bu dönemde çalışma biçimlerinde radikal ve kalıcı değişiklikler oluyor. Siz neler yaşıyorsunuz? Pandemi insanlık için derslerle dolu. Bir yandan da fırsat aslında. Eskiden olmaz dediğimiz çok şeyin olabildiğini hepimiz öğreniyoruz. Pandemi insan hayatı için çok zor bir sınav. Çocuklarımızın geleceğiyle ilgili trajik etkileri olacak. Eğitimde kayıplar olacağını düşünüyorum. Ancak iş hayatında “5 yıl sonra ancak olur” dediğimiz her şey 1 yıl içinde oldu. Bir örnek vereyim: Konut kredilerinin çoğunu videoyla veriyorduk, yüzde 50’si öyle çalışıyordu. Zamanla “Tamamen öyle yaparız” diyorduk, şu anda yüzde 100’ü öyle çalışıyor. “5 yıl sonra şubeler şöyle olur” derken, Hollanda ve Belçika’da şubelerin çoğu kapalı. Uzaktan bilgisayar bağlantılı yapılıyor her iş. Yatırım danışmanları video bağlantılı konuşuyor. Bunlar çok hızlı oldu. Teknolojik olarak alt yapısı hazır kuruluşlar inanılmaz ilerledi. Pandemi bizim gibi teknolojiyi DNA’sına alan şirketler için fırsat. Şu anda dünyanın farklı yerlerinde çalışan ekiplerim var. Mesela şu işi yapan kişiyi Polonya’dan transfer etmem lazım derken, şu anda Polonya’da çalışanım var. Hollanda için Hollanda’da yaşamayan kişilerle çalışabilirim. Biz ING Türkiye’de ofise gitmeden iş yapılabileceğini denemiştik. Bu anlamda öncülük ettik.

"Önümüzde zorlu bir süreç var"

Pandemi sonrası öngörüleriniz... Covid-19’un yarattığı hasarlar şirketlerde ve bireylerde çok hissedilecek. Bankacılık sisteminin zaman içinde bunu iyileştirmesi lazım. Gelecek, dijital kanallarda ve mobilde. Dünyanın her yerindeki müşterilerimize aynı deneyimi sunan tek bir dijital bankacılık platformu haline gelme hedefimiz var. 2021de sizce gündemimizde neler olacak? Teknoloji, inovatif konular ve veri konularında eğitim çok önemli. Her alanda iyileşmeye ihtiyaç var. Çocuklarımız genel/geçer konularda okuduklarında gelecekte iyi yerlere gelmeleri çok zor olacak. Daha büyük bir organizasyonu yönettiğimde eğitim konusunun ne kadar önemli olduğunu gördüm. Türkiye eğitim sistemini yeniden düşünmeli. Çok iyi kredi veren, bankacılıkta klasik işleri yapanlara ihtiyaç var ama gerçekten de veri bilimini bilen, dijitalleşmeyi çok iyi algılayan insanlara çok ihtiyacımız var. İyi üniversitelerden mezunlar dünyanın her yerinde iş bulur. Bugün 21 yaşında olup aynı eğitimi almış olsaydım, şu koşullarda iyi bir iş bulamazdım.

"Avrupa’da da kadın çalışan hala az"

Türkiyede cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili projeleri hayata geçirdiniz. Orada nelere odaklanıyorsunuz? Bu projeleri yapabileceğim havuz büyüdü. 20 bin çalışanımız var. Kadın konusu benim için çok mühim. Avrupa’da da bu konuda sorun var. Her ne kadar değişik ülkelerden çeşitlilik olsa da kadın sayısı hala az. Daha büyük bir organizasyonla buna devam ediyoruz. Buraya gelince, milyonlarca müşteri olduğu için bireylerin finansal sağlığı ile ilgili daha çok şey yapabileceğimizi gördüm. Daha iyi nasıl tasarruf sağlanır, daha doğru nasıl borçlanılır, finansal okur yazarlık gibi konularda yapılabilecekler var. Bunları Türkiye’de küçük ölçekte yapıyorduk. Kadın, çeşitlilik ve finansal okuryazarlık konusu benim de hep gündemimde.