18 Nisan 2024, Perşembe
15.04.2022 04:30

Etiya kurucu ortağı ve CEO’su Aslan Doğan: Ev alana değil, teknoloji şirketi kurana vatandaşlık verelim

Türkiye yabancılara vatandaşlık hakkı vererek konut satıyor, bunun yerine bölgedeki nitelikli iş gücünü, girişimcileri Türkiye’ye çekmeliyiz

Dijital dönüşüm, bulut bilişim, analitik çözümler, yapay zeka, metaverse, avatarlar vs… Türkiye’de bu alanda öncü işlere imza atan bir yazılım şirketi Etiya. 1200 kişilik çalışan sayısıyla alanında lider, Türkiye’nin en büyük yazılım ihracatçılarından. Etiya kurucu ortağı ve CEO’su Aslan Doğan girişimcilik dünyasının parlak isimlerinden biri. 45 yaşında. Tunceli doğumlu. ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği mezunu.

Matematik zekası, analitik düşünme yeteneği henüz ilkokuldayken öğretmenleri tarafından keşfedilmiş. Çok kısa süren profesyonel iş hayatının ardından 2 arkadaşıyla 3 bilgisayarla kurdukları şirketleri Etiya, adım adım büyüdü ve şirket kısa süre önce Kanada’nın en büyük gruplarından olan telekom, medya devi Quebecor’dan yatırım aldı, hedeflerini büyüttü.

Aslan Doğan: “Etiya Türkiye’nin 3’üncü büyük yazılım ihracatçısı. Etiya yazılım ihracatında Türkiye’nin üçüncü büyük şirketi. Birinci şirket oyun şirketi TaleWorlds Entertainment yazılım teknolojileri, ikinci şirket Netrd bilgi teknolojileri telekomünikasyon şirketi, üçüncü de biziz”

Aslan Bey başarılı girişimcilik hikayeleri kadar girişimcilerin özel hikayelerini de merak ediyorum. Siz nasıl bir eğitim aldınız? Nasıl bir ailede büyüdünüz? 

Anadolu’nun ücra bir köşesinde 10 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya geldim. Tunceli doğumluyum. Ortaokul ve liseyi yatılı okullarda okudum. 

Böyle kalabalık bir aile avantaj mı dezavantaj mı oldu hayatınızda? 

Şanslı olduğumu düşünüyorum; ablalar, abiler var; bir de şöyle bir şey oluyor, sürekli on tane ebeveyniniz var gibi.  Bugün bile aradıklarında “hava soğuk, üstüne bir şey almadan çıkma” diyen benden büyük 9 kişi var. 

Yatılı okumak nasıl oldu?

İlkokul beşinci sınıftayken öğretmenim, “Sen yetenekli bir öğrencisin, seni devlet parasız yatılı sınavlarına sokalım” dedi. Girdim, Malatya’nın öğretmen lisesini kazandım. Ortaokul için oraya gittim. Okulda haftada bir süt çıkardı, okulun inekleri vardı. Eski köy enstitüleri gibi bir yerdi. Orta 3’üncü sınıftayken de bir öğretmenim, “Sen fen lisesi sınavına gir” dedi. Girdim, Malatya Fen Lisesi’ni kazandım. Üniversite sınavı dönemi geldiğinde de yüksek puanlı yerleri yazdım mühendislikte. 

Mühendis olmaya nasıl karar verdiniz?

Çok küçüktüm, bir gün kapı çaldı. Hiç tanımadığım 3 adam. Mezradayız. Kim bunlar diye şaşırdığımı hatırlıyorum. Adamlar taşlara, kayalara bakıp ölçümler yaptılar. Jeoloji mühendisi olduklarını söylediler. Mühendislik o günden aklımdaydı. ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’ne girdim. İyi ki de ODTÜ olmuş. 

İlk bilgisayarla nasıl tanıştınız?

Fen lisesinde bilgisayar odası vardı. Kapısı anahtarla açılırdı. Kullandıktan sonra bilgisayarların üstünü örterdik.

İlk işe nasıl başladınız?

Üniversiteden sonra  Pamukbank’ta yazılım bölümüne girdim.  Ve oradan ayrılıp 2004’te 2 arkadaşımla birlikte Etiya’yı kurduk. 

Yazılım şirketi kurmaya nasıl karar verdiniz?

Girişimcilik Türkiye’de henüz tam bilinmiyordu. Yatırımcılar vs. yoktu. Ali Durmuş ve Serdar Dağdelen arkadaşlarımla Astoria İş Merkezi karşısında küçük bir ofiste 3 bilgisayarla, sıfır sermayeyle yola çıktık. Hayallerimiz vardı. O güne kadar Türkiye’deki şirketler yabancı şirketlerle çalışıyor, onların ürünlerini kullanıyordu. Biz yaparız dedik. 

Nasıl yol aldınız? Güçlü ve köklü yabancı rakipler var sektörde, bir Türk yazılım şirketi olarak kendinizi nasıl kabul ettirdiniz?

O algıyı kırmamız çok uzun yıllar aldı. Gizli bariyerler vardı. 

İlk hangi şirketten iş aldınız?

Türk Telekom’la başladık. Ankara’ya gidiyorduk, bir tane server’ımız (sunucu) vardı. Her gittiğimizde o bilgisayarı arabanın bagajına koyuyorduk.  Sunucumuzu hep yanımızda taşıyorduk. Şu gün, her şeyi buluttan hallettiğimiz bir ortamda komik geliyor değil mi? 

Çok hızlı bir değişim, oldu. Türkiye bu işlerde yeni dünyayı yakayabiliyor mu?

Türkiye’de ciddi anlamda o bariyerleri kıran işler oldu. Yazılım sektöründe Türkiye büyüdü. Bugün yazılım sektöründe unicorn’lar çıkardığımız günler geldi; oyun sektörü rekorlar kırıyor. B2B çok zordur, orada çok güzel işler yapılıyor. E-ticaret tarafında Getir, Trendyol gibi ciddi girişimler var. Türkiye kabuğunu kırdı ve bütün uluslararası piyasanın dikkatini üzerine toplamayı başardı. Bir de devasa bir startup teknolojisi var, yetenekli insanların kendilerini geliştirebilecekleri.

Son dönemde dijital göç yaşanıyor. Türkiye’den de çok sayıda genç yurt dışına gidiyor ya da yabancı şirketler için çalışıyor. Nasıl görüyorsunuz?

Dijital ekonomi dediğimiz kavram dünyayı yeniden şekillendiriyor. Bütün gelişmiş ülkeler başta olmak üzere herkes bu konuya odaklı. G20’ye girmek bilişim ve o dijital dönüşümün getirdiği fırsatları doğru kullanmaktan geçiyor. Her ülke bu dijital göçten pay alma derdinde. 

Türkiye’de yeterli sayıda yazılımcı var mı?

Türkiye’de 200 bin civarında yazılımcı var. Nüfusla vs. karşılaştırıldığında oran binde 3. Bu oran Hollanda’da yüzde 3 seviyesinde. Ukrayna’da yüzde 1, Almanya’da yüzde 1 seviyesinde. Türkiye’nin çok daha fazla yazılımcıya ihtiyacı var. 

Gartner araştırmasına göre IT yatırımları 2020’de düşmüş. Sizce neden?

Pandemi döneminde IT yatırımları düştü. İnsanlar büyük dönüşüm projelerini fark ettiler, daha çok küçük acil ihtiyaçlara yönelmeye başladılar. Verimlilik ön plana çıkmaya başladı. Yani o pandemi sürecinde kimse dijital dönüşüm dediğimiz kapsamlı projelere ciddi bütçeler ayırmadı. Bu yüzden de 2023-2024’te dijital dönüşüm hızlanacak. 

Bunu gerçekleştirebilmek için Türkiye’nin yeterli yetkin insan gücü var mı?

Dijital göçün artacağını düşünüyorum. Dijital göçün belli sebepleri var, bilişim sektörü çalışanlarını evrensel iş gücü olarak tanımlıyorum. Dünyanın her yerinde önceden insanların çalışması için vize, pasaport veya oturum izni alması gerekiyordu, artık bunların hepsi devreden çıktı. Herhangi bir yerden internet bağlantın varsa, o yetkinliği sağlıyorsan iş buluyorsun. 

Türkiye’nin bu ekonomik kriz ortamında da bu yetkinlikteki gençleri yabancı şirketlere çalışmaya başladı…

Türkiye’deki ekonomik durumlar buna bir katalizör etkisi yaratıyor. Sektörde yetkin çalışana ihtiyaç var. Yeni mezun yetiştirme ya da yetişmiş iş gücü yetiştirme programlarıyla ben bunun karşılanabileceğini düşünmüyorum. Şu anda ciddi bir göç var. Türkiye’de her yıl aslında 1 milyon yeni mezunumuz oluyor. Bu 1 milyonun 10 bini bilgisayar mühendisliği ile yönetim sistemleri dediğimiz bölümlerden. Bunun yanında özel sektörün Türkiye’deki girişim çalışan sayısı açığını görerek başlattığı programlar var.

Maliye Bakanlığı’nın başlattığı “1 milyon yazılımcı” projesi var. Bunların hepsi havuza yeni elemanların dahil edilmesi için güçlü çalışmalar ama yeterli olduğunu düşünmüyorum. İlkokul seviyesinde kodlamayla başlamak gerekiyor.  Sektör şu anda iki üç yıl sonrası için bugünden nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyuyor.

Bu nitelikli iş gücü maalesef şu anda mevcut değil ve biz kaybetmeye de devam ediyoruz. Biz de şirketimizde “Sayısalcılar Buraya” diye bir program başlattık. Yazılım yetkinliklerini test ediyoruz. Bütün mülakatlardan sonra yazılıma uygun dediğimiz arkadaşlara eğitim verip, onları doğrudan işe alıyoruz. 

Sektörün tek çözümü yurt dışına açılmak

Yeni dünyayı Türkiye nasıl yakalayacak bu ortamda? 

İş gücünün nereden geldiği önemli değil; burada ne ürettiği ve nerede ürettiği çok daha kıymetli. Türkiye’de devlet ciddi anlamda bir teşvik mekanizması veriyor aslında teknoparklara, AR-GE merkezlerine, dolayısıyla bunların uzaktan çalışma koşullarına göre şekillenmesi gerekiyor. Şu anda bilişim sektörü çalışanlarını zorunlu olarak teknoparka getirip kart bastırıp sayım yapma dönemi geçti. Buradaki regülasyon da hızlandırılmalı.

Türkiye’de önemli aşamaya gelmiş bir sürü şirket var. Bu aşamadaki o şirketlerin çoğu bu dijital göçten etkileniyor. Sektörün tek çıkış yolu yurt dışına açılmak. Uluslararası piyasalara açılmanın da bir maliyeti var, yatırım gerekiyor. Özellikle ihracata yönelik çalışan şirketlerin desteklenmesi gerekiyor. Günün sonunda yıllardan beri Türkiye’de yazılım yapan şirketler var ama global oyunculara karşı bunlar dayanıklı değil; okyanus dalgası, deniz dalgası gibi en küçük dalgada bu şirketler gidiyor. Şu da var. Sadece yabancılara vatandaşlık hakkı vererek konut satışını cazibeli hale getiriyoruz. Bölgedeki girişimcileri dijital göçü Türkiye’ye taşıyacak aksiyonlar almalıyız. Burada çalışabilecek insanları hem de girişimleri buraya davet etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla burayı bir girişimci hub’ına çevirmeliyiz. Sadece yerli milli evet önemli ama yerli ve milli Türkiye’ye inanan, Türkiye’ye yatırım yapan herkes yerli ve millidir diyorum.

Benim yaklaşımım bu. Dolayısıyla işini iyi yapan insanlara kapılarımızı açmamız lazım. Dijital göç veren değil, aynı zamanda dijital göç alan ülke konumuna geçmemiz lazım. Yoksa o hayal ettiğimiz yarının dünyasında yerimizi almamızın zor olacağını düşünüyorum. 

Kanada’daki yapay zeka, avatar işi Fransa’da ödül getirdi

Kanada’da ne yapıyorusunuz? 

Kanada’daki yeni nesil telekom operatörü (Fizz)  yapay zeka destekli dijital müşteri yönetim platformumuz ile müşterilerine hizmet veriyor. Marka üst üste üç yıldır en iyi müşteri deneyimi sunan marka ödülünü kazanıyor. En çok sorun çözen müşteriler ve en çok data paylaşan müşteriler en yardımsever, en hayırsever gibi farklı kategorilerde  avatarlar ile ödüllendiriliyor. Bu çözümümüz ile  2019 yılında Fransa’da Disruptive Innovation ödülünü aldık. Kanada Quebec bölgesinde hizmet veren IPTV platformu Helix de bizim dijital  müşteri yönetim platformu üzerinden müşterilerine hizmet veriyor. Bütün üyelik süreçleri, kişiye özgü içerik yönetimi ve faturalandırma platform tarafından yönetiliyor.

Yapay zeka platformu

Etiya müşterilerine, iş birliği yaptığı şirketlere hangi hizmetleri veriyor?

Yapay zeka destekli müşteri yönetim platformları sunuyoruz. Türkiye’de de globalde de müşterilerimiz var. Örnek vermem gerekirse kimya sektöründe Chatbot üzerinden müşterinin evindeki mobilyalara ve dekorasyona uygun renk önerisi sunarak hem satışı hem de  müşteri memnuniyetini artırıyoruz. Otomotiv sektöründe yapay zeka ile müşterinin ve ürünlerin dijital ikizlerini oluşturarak müşteri memnuniyetini artıracak ürün ve fiyatlama tavsiyesi sistemi uyguluyoruz.

Eğitim sektöründe çalışan ihtiyacına göre eğitim ihtiyacının belirlenmesi ve planlanması için yapay zeka platformumuz kullanılıyor, online eğitimler kişisel ihtiyaca göre belirleniyor. Birçok belediye vatandaşlardan gelen bütün kanallardan öneri ve şikayetlerin yapay zeka desteği ile ayrıştırılarak doğru çözüm noktalarına aktarılması ve hızlı çözümün sağlanması için yapay zeka ve dijital etkileşim yönetimi ürünümüzü kullanıyor. 

Finans sektöründe bir büyük banka bütün metin analitiği işlemleri merkezi olarak bizim yapay zeka platformumuz tarafından sınıflandırılıp anlamlandırılıyor. Bankacılık işlemleri için kullanılan sanal asistan (chatbot), kurum içi akıllı arama motoru, müşteri şikayeti sınıflandırma ve hızlı çözüme kavuşturma işlemleri platform üzerinden yapılıyor.

Kanada’dan yatırım

Kanadalı bir şirketten yatırım aldınız. Bu size ne katacak? 

Biz de 5 yıllık stratejik plan oluşturduk kendimize. Daha hızlı büyüyebilmek, global alandaki fırsatları hızla kapabilmek için yatırımcı arayışına girdik. Geçen yıl ekim ayında ilk yatırımımızı aldık; onu da stratejik yatırım olarak değerlendiriyoruz. Bizim gibi tamamen kendi öz kaynaklarıyla bugünlere gelmiş şirketlerin yatırım alması çok kolay olan bir konu değil. Daha çok satın almalar oluyor.

Amerika ve Kanada gibi ülkelerden yapılan yatırımlar şirketlerin kredilibilitesini yükseltiyor. Ürün geliştirip sattıkça da insan kalitesine de yatırım yapıyoruz. Bu yatırım bizim açımızdan bir nevi asansör rolü görüyor. Hedeflediğimiz yere varmak için bizi hızlandıracağını düşünüyorum.