19 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
22.01.2021 08:00

“Suyun yüzde 50’si israf oluyor, acil seferberlik ilan edilmeli”

Türkiye’de yağış miktarları düştü, barajların dibi göründü; kuraklık alarm verdi. Yağmur ve kar yağışıyla barajlar dolsa bile Türkiye ‘su fakiri’ olma yolunda ilerleyen bir ülke. WWF ve TEMA Başkanları anlattı...

2020 yılı 2021’e Covid 19’u devrederken, koskoca bir kriz daha bıraktı: Kuraklık... 2020 şimdiye kadarki en sıcak 3 yıldan biri oldu.  Maalesef iklim krizi dünyayı tehdit ediyor. Şu günlerde yağmur yağsa da kar yağışı olsa da Akdeniz Çanağı’ndaki Türkiye’nin su stresi yaşayacağı, hatta bazı bölgelerinde su kıtlığı yaşayacağı açık.  Günlük hayatımızda kullandığımız “sudan ucuz” deyimini lügatımızdan çıkarmamız, suyla ilgili algımızı değiştirmemiz gerekiyor.  Böyle devam ederse su fakiri ülkelerden olacağız. Peki biz bu durumu değiştirebilir miyiz?  

WWF Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar: "50 yılda, üç Van Gölü kaybettik"

Türkiye artık su fakiri bir ülke mi?  Artan nüfusu ve büyüyen kentleriyle Türkiye ‘su fakiri’ olma yolunda. Son 20 yıllık süreçte, Türkiye’de kişi başına su miktarı 4000 m3’ten, 1400 m3’e düştü. Su kıtlık durumu, ülke veya bölgede kişi başına düşen su miktarına göre belirleniyor. Türkiye su sıkıntısı olan bir ülke. 2030’da nüfusumuzun 100 milyona ulaşacağından hareketle kişi başına düşecek su miktarı 1120 m3’e düşecek.

Suyun yüzde 73’ü tarımda kullanılıyor 

Nasıl bu duruma geldik?  Bu durumun başlıca nedenleri çarpık kentleşme, tarım ve sanayinin plansız büyümesi, su kaynaklarının yönetiminde gıda, üretim, enerji gibi farklı kullanım alanları ile doğa korumanın ele alınmaması. 50 yılda üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi. Sulak alanlarımızı kuruttuk veya bu alanları tarımsal, endüstriyel ve kentsel atıksularla kirlettik. Hızla orman alanlarımızı da kaybetmemiz kuraklığa zemin hazırladı. Türkiye’nin şu an karşı karşıya olduğu kuraklık risklerine kendimiz neden olduk diyebiliriz. Yağmur ve kar yağışı olsa bu durum değişmeyecek değil mi?  Önümüzdeki yıl barajlar dolsa bile bunu şuna benzetmek mümkün; gemimiz hızla kayalıklara doğru gidiyor, biz deliği yamamaya çalışıyoruz. Tarım, yüzde 73’lük payla ülkemizde suyu en fazla su kullanan sektör. Tarımsal faaliyetler için kaynaklardan aşırı su çekilmesi ve suyun verimli kullanılmaması sonucunda birçok tatlı su ekosistemimiz, ekonomik ve ekolojik değerini yitiriyor. Diğer yandan şebekelerdeki kayıp kaçak suyun en az yüzde 50-55 civarında olduğu tahmin ediliyor yani sularımızın yüzde 50’lik bir kısmını evlere ulaşmadan sızıntılarla kaybediyoruz. Artık çok mu geç? Türkiye sürdürülebilir su yönetimi konusunda doğru adımları acilen atarsa geç olmayabilir. Suyun doğru yönetimi sadece ilgili bakanlıkların ve belediyelerin görevi olarak görülmemeli. Türkiye su konusunda bir seferberlik ilan ederse, kayıpların önüne geçilebilir.   Evlerde tasarruf sağlanırsa bu ne kadarlık bir iyileşme sağlar?  Türkiye’de mevcut suyun yüzde 16 kadarı evlerde kullanılıyor. Bu durumda evlerde su tasarrufu, yüzde 16’lık bir paya katkı sağlar ki bu azımsanmamalı. Türkiye’de bir kişi, günde ortalama 216 litre su tüketiyor. Bu sayıya, yediklerimiz, giydiklerimiz, eşya olarak kullandıklarımızın üretiminde harcanan su miktarı dahil değil. Doğrudan kullanmadığımız, ancak gıdamızın ve kullandığımız eşyaların üretiminde tüketilen suya ise ‘sanal su’ deniyor. Sanal su dikkate alındığında ise Türkiye’de kişi başına su tüketimi günde 5400 metreküpleri buluyor. O nedenle tüketim alışkanlıklarımızı da gözden geçirmemiz gerekiyor. Bir tişört üretiminde 2700 litre su kullanılıyor. 1 porsiyon kırmızı et 3100 litre su tüketimi demek. Bir fincan kahvenin üretiminde 130 litre su gerekiyor. Biz söz var; ‘sudan ucuz’ diye. Bu sözü lügatımızdan kaldırmamız gerekmiyor mu? Nasıl faturalandırılmalı su harcamaları?  Suyun değeri anlaşılırsa, su, hak ettiği biçimde fiyatlandırılırsa, bu söz de lügattan kendiliğinden kalkacaktır diye düşünüyorum. Su her şeyden önce insan da dahil tüm canlılar için bir haktır, su olmazsa yaşayamayız. Türkiye’de de belli bir miktarın üzerinde kullanım caydırıcı bir fiyatta olmalı. Bugün ülkemizde gerek tarım gerekse sanayide su verimliliğine yatırım yapılmamasının önündeki en büyük engelin suyun maliyetinin ucuz olması. Doğal olarak çiftçi de sanayici de su tasarrufunu bir yatırım olarak görmüyor.  Su kıtlığı konusunda seferberlik ilan etsek ilk 5 maddemiz ne olmalı? Tarımda ve sanayide suyu daha verimli kullanan uygulamalara geçiş önceliklendirilmeli. Belediyeler kentsel su temini planlarına yağmur suyu hasadı, şebekelerdeki kaçak ve kayıplarının önlenmesi, atıksuların geri kazanımı gibi yatırımları da dahil etmeli. Kentsel, sanayi ve tarımsal büyüme planlarına tatlı su kaynaklarının korunması entegre edilmeli. Bireyler hem suyu daha tasarruflu kullanmaya özen göstermeli hem de ihtiyaç dışı tüketim alışkanlıklarından vazgeçmeli. En önemlisi, suyun kaynağı olan ve geçtiği doğal alanlarımızı korumazsak, suyumuzun da olmayacağı algısının herkes tarafından net bir biçimde anlaşılması. Çünkü, her zaman dediğimiz gibi, “Su biterse, herkes susar.”

TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç: "Akdeniz çanağı büyük risk altında"

Türkiye’nin büyük bir bölümü çölleşme riski altında mı? Türkiye’yi neler bekliyor?  Su sıkıntısıyla baş gösteren kuraklık, doğal olarak hepimizi ilgilendiriyor. Kuraklıklarda fosil yakıtların kullanılması ve arazi tahribatına bağlı olarak ortaya çıkan iklim krizinin etkisi var. İklim krizi bazı bölgelerde kuraklıkların süresini, şiddetini ve sıklığını etkiliyor. Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Çanağı, iklim krizinin en olumsuz etkilerinin görüleceği bölgeler arasında. IPPC İklim Değişikliği ve Arazi Raporu Yönetici Özeti’ne göre iklim değişikliğinin sonucu yüksek hava sıcaklıklarının görülme sıklığı arttı, bu durum gıda güvenliği ve karasal ekosistemleri olumsuz yönde etkiledi, birçok bölgede çölleşmeye ve arazi bozulumuna neden oldu.  Bu neler getirecek? Akdeniz Çanağı’nda yağışların azalacağı, orman yangınlarında yüzde 50 artış olacağı, tarımsal ürün ve hayvancılık verimliliğinin ve bitki biyolojik çeşitliliğinin azalacağı öngörülüyor. 

Evde nereye ne kadar su gidiyor?

Türkiye artık su kıtlığı çeken bir ülke mi?  Türkiye su stresi çeken ülkeler arasında. Bazı bölgelerinde yoğun nüfus ve yararlanılabilir su miktarına bakıldığında da su kıtlığı görülen bir ülke. Başta büyük şehirlerde olmak üzere ev ve iş yerlerinde suyun daha verimli kullanımı için hangi önlemler alınmalı?  İstanbul barajlarında doluluk oranları yüzde 20’nin altına düştü. Suyu en çok yüzde 40 oranında duş-banyo-lavaboda kullanıyoruz. Bunu yüzde 25 ile tuvalet-rezervuar kullanımları izliyor. Geri kalanını da yüzde 12 mutfak, yüzde 13 çamaşır, yüzde 5 temizlik ve yüzde 5 bahçe şeklinde kullanıyoruz. Evsel kullanımda suyu tasarruflu kullanmak özellikle nüfusu yoğun şehirlerde ciddi oranlarda bir tasarruf sağlar. Örneğin, duşta kalma sürelerini kısaltabilir; sürekli akıtılan musluklar yerine akıllı başlıklar kullanabiliriz.  İSKİ’nin dağıtmaya başladığı perlatörler ne kadar tasarruf sağlar?  İSKİ’nin musluk başlıklarının yüzde 66 oranında su tasarrufu sağladığı belirtiliyor. Sanırım hepimiz evlerimizde bir an önce armatürleri değiştirmeliyiz.  Su faturaları yani su kullanım fiyatları artsa ev tüketiminde alışkanlık değişir mi? Tabii ki yararı olur. Bazı alışkanlıklar değişecektir. Belli bir metreküp belirlenip onun üstüne çıkıldığında fiyatlandırma farklı olmalı. Su tasarrufu yapmak için alabileceğimiz diğer önlemler neler?  Diş fırçalarken, el yıkarken ya da tıraş olurken suyun bir damlasının bile boşa akmamasına özen göstermeliyiz. Sadece el yıkarken bile açık bırakılan bir muslukta her yıkamada ortalama 2 litre su boşa akıyor. Yine tuvalet rezervuarlarında normal veya daha az akıtma özelliği olan ikili sistem kullanabilir. Atık oluşturmamak adına tek gözlü rezervuar sisteminde, rezervuar içerisine 1 litrelik bir kap konulması bile her çekişte sudan 1 litre tasarruf sağlayacaktır. Klozetlerin çöp yerine kullanılıp, rezervuarın boşuna akıtılmaması da büyük önem taşıyor. Yine bulaşık ve çamaşırları makinelerinin tasarruflu programları tam doldurularak kullanılmalı. Bu dönemde araç yıkama, halı yıkama gibi uygulamaları ise mümkün mertebe terk etmek, gerekliliği halinde basınçlı ve tasarruflu su sistemleri ile yıkama yapan yerlerden faydalanmak gerekiyor. Tüm bunlar kişisel olarak yapılabilecekler. İş yerlerinde, kamusal alanlarda acil ne yapılmalı? Herkesi eğitmek gerekir. Gelecekte içme suyu ile diğer kullanım suları için ikili şebeke ayrımı yapılmalı.

Kanal İstanbul olumsuz etkiler

Su sorunu yaşayan İstanbul’da Kanal İstanbul projesinin hayata geçirilmesinin etkisi ne olur?  ÇED raporuna göre İstanbul’a içme suyu sağlayan Sazlıdere Barajı kullanım dışı kalacak bu proje olursa. İklim değişikliğinin kuraklık etkilerini yaşayan bir kent için gözden çıkarılamayacak bir su varlığının kaybedilmesi demek bu. Avrupa Yakası’nı Trakya’ya bağlayan hatta yer altı suları da hayati öneme sahip tatlı su rezervleri. Deniz suyundan sızıntı olması halinde Avrupa yakasının yer altı suları ve Terkos Gölü’nün tuzlanma riski ortaya çıkar. ÇED raporu bu risklere değinirken kenti garanti altına alacak bir çözüm sunmuyor. Terkos ve Sazlıdere İstanbul’un su kapasitesinin yüzde 29’u demek.

Deniz suyu çare olabilir mi?

Uğur Bayar: Deniz suyu kullanımı, su kaynaklarının çeşitlendirilmesine bir alternatif olarak zaman zaman gündeme geliyor.Dünyanın hidrolojik döngüsünde buharlaşan su gökyüzünde yoğunlaşıp yeniden yeryüzüne iniyor. Bizim şu an kullandığımız tatlı su, milyarlarca yıldır aynı döngüde olan su. Deniz suyu arıtmasından tuzlu suyun aşındırıcı etkisinden korunabilmesi için kimyasal madde kullanımı söz konusu. Deniz suyu arıtma tesislerinden çıkan su yüksek sıcaklıkta; bu da deniz suyunda sıcaklık artışına neden oluyor.  Deniz Ataç: Mevcut su kaynaklarının yeterli olmadığı bir durumda deniz suyunu arıtma yoluna başvurmak gerekebilir. Bunun, İsrail ve bazı Arap ülkelerinde örnekleri var. Ancak bu uygulama hem teknolojik hem de üretim aşamaları düşünüldüğünde oldukça maliyetli bir su sağlama yöntemi. Dolayısıyla deniz suyu artıma tesisleri, Türkiye’de başvurulacak ilk yöntem değil. Öncelikle mevcut su kaynaklarını korumalı, su tasarrufu yapmalıyız.