02 Mayıs 2024, Perşembe Gazete Oksijen
09.07.2021 04:30

"Türkiye teknoloji kaslarını güçlendirmeli"

Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin Oksijen'e konuştu: "Türkiye global firmaların getirdiği teknolojik çözümlerin üzerine kendi yerel gücünü inşa etmeli, rekabet gücüne teknolojiyle katkı yapan bir ülke olmalı. Her alanda teknoloji kasımızı güçlendirmeli, insana yatırım yapmalıyız"

Dünyanın en değerli ve belki de en çok konuşulan şirketlerinden biri Microsoft. Şirket pandemi döneminde dijital dönüşümün hızıyla etkinliğini genişletirken bir çok ülkede de atak yaptı. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Yakında Türkiye’de ARGE Merkezi de açacak olan Microsoft’un Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin’le konuştuk. Yurt içi ve yurt dışı deneyimleri olan Özbilgin, Türkiye’nin yeni teknolojiler alanındaki iştahını üretime de döndürmesi için çalıştığını anlatıyor. 

En çok toplantı yapan ikinci ülke Türkiye

Microsoft dünyanın en değerli şirketlerinden biri. Türkiye operasyonu ve verileri bu dev büyüklük içinde nasıl bir yerde? Microsoft Türkiye teknoloji iştahını pandemi döneminde yakaladığımız dijital dönüşüm hızı ile anlatmak isterim. Türkiye’de “bulut pazar payımızı” bir yılda yüzde 39’dan yüzde 50’ye taşıdık. Bulut gelirlerimizde 3’üncü çeyrekte yüzde 61 büyüdük. Teams aktif kullanım oranlarında yüzde 54 artış yakalayarak İsrail’den sonra en çok sanal toplantı gerçekleştiren ikinci ülke olduk. Yani ülke olarak uzaktan çalışmayı sevdiğimiz aşikar. Ve son olarak KOBİ segmentinde, geçen Temmuz ayından bugüne yani 11 aylık dönemde Microsoft 365 satış adedimiz yüzde 93 arttı. Ortadoğu ve Afrika bölgesinde Türk KOBİ’ler en hızlı dönüşen ve teknolojiye adapte olan kurumlar oldu. Bu bölgede 30 ülke var, bunlara detaylı olarak baktığımızda da Türkiye bulut cirosunda beşinci sırada yer alıyor.  Malum Türkiye’nin yeni teknolojilerde karnesi zayıf. Türkiye’nin yalnızca yeni teknolojileri kullanan değil üreten ve yenilikçi teknolojileri geliştiren bir ülke olması için neye ihtiyacı var?  Sürdürülebilir başarının formülü dijital dünyada da insana yatırımdan geçiyor. Bu dönüşüm rüzgarını iyi yönetmek ve gelecekte güçlü kurumlar ve liderler yetiştirmek için elimizi taşın altına koymalıyız. Burada teknolojiyi tüketen birey ve kurumlardan, teknolojiyle üreten ve güçlenen birey ve kurum kültürüne geçişin çok kritik olduğuna inanıyorum. Biz Cloud Society’den MEB ile ortak yürüttüğümüz Geleceğini Tasarla’ya kadar birçok ücretsiz ve geniş kapsamlı eğitimler sunuyoruz. Türkiye’nin inanılmaz bir teknoloji potansiyeli mevcut. Genç nüfus, start-up ekosistemi, Facebook, Instagram, Twitter gibi alanlarda dünya standartlarının üstündeki kullanım oranları… Tüm bunlar esasında teknolojiyi benimseme ve iş modeli olarak hayata geçirme konusunda esnek ve açık bir yapıya sahip olduğumuzu gösteriyor. Bugüne kadar Amerika, İngiltere gibi birçok gelişmiş pazarda teknoloji alanında çeşitli görevlerde bulundum. Hiçbirinde Türkiye’deki gibi iştah ve potansiyel yok. Benim de amacım merakımıza ve potansiyelimize herkesi inandırmak, Türkiye’nin teknoloji gücüne herkesi ortak etmek.
Levent Özbilgin İTÜ İşletme Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra George Washington University Yönetim Bilişim Sistemleri dalında işletme yüksek lisansı yaptı. İş hayatına Amerika’da telekomünikasyon yazılım şirketi Sotas’da başladı. 2014’te Ericsson Türkiye’de göreve başladı. 2018’de Ericsson’daki görevine devam ederken İngiltere’ye taşındı. 2020’de Microsoft için Türkiye’ye geri döndü.
Levent Özbilgin İTÜ İşletme Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra George Washington University Yönetim Bilişim Sistemleri dalında işletme yüksek lisansı yaptı. İş hayatına Amerika’da telekomünikasyon yazılım şirketi Sotas’da başladı. 2014’te Ericsson Türkiye’de göreve başladı. 2018’de Ericsson’daki görevine devam ederken İngiltere’ye taşındı. 2020’de Microsoft için Türkiye’ye geri döndü.
Pandemi döneminde göreve geldiniz. Sizi en çok ne zorladı? Türkiye’ye dönerken en önemli motivasyonum Microsoft Türkiye bünyesinde teknoloji ile katma değer sağlayabileceğime duyduğum inanç oldu. Microsoft’un dünyada 160 bini aşkın çalışanı var, teknoloji sektöründeki en dev yapılardan biri. Bu pozisyonda benim için farklı olan tek şey pandeminin tam ortasında göreve başlamak oldu diyebilirim. Kimseyle yüz yüze tanışamadan birlikte çalışmaya başlamak hem benim hem de çalışma arkadaşlarım için yeni bir deneyimdi. Ancak pandeminin getirdiği zorlukları aşmak için teknoloji üreten bir şirkette bunların öyle çok aşılamaz sorunlar olmadığını daha hızlı anlıyorsunuz. Biliyorsunuz son dönemde Chief Emphaty Officer kavramı yükselişte. Özellikle pandemi sürecinde iş dünyasında yaşanan hızlı dönüşüm ve bu dönüşümün yarattığı belirsizlik ve stres, bu kavramın ne kadar değerli olduğunu daha da iyi kanıtladı diye düşünüyorum. Bugün Chief Executive Officer’ların “uygulayıcı” kimliklerinden çok, “empati sahibi” kimlikleriyle liderlik etmeleri gerektiğine gönülden inanıyorum. Pandemi genelde şirketleri zorladı ancak teknoloji şirketlerinin karlılıkları da arttı. Microsoft Türkiye neler yaşadı?   En hızlı büyüyen işlerimizi sıralamamız gerekirse hiper ölçekli bulut, perakende, üretim, finans ve telco’yu sayabiliriz. Tüm bu alanlarda birbirinden ilham verici başarı hikayelerine imza atıyoruz. Teams ve Azure’ün özellikle pandemiyle birlikte önemini daha artırdığını ve kapsama alanını gün geçtikçe genişlettiğini söyleyebiliriz. Türkiye olarak, Microsoft’un global ölçekte elde ettiği büyüme ortalamasına eşit bir büyüme sağladık. Yeni teknolojileri geliştirmek için Türkiye’de yetkin insan gücü var mı?  Maalesef bu kulvarda henüz arzu ettiğimiz noktaya gelebilmiş değiliz, ancak bunun için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Biz bir teknoloji şirketi olarak, iş gücünün yeni dijital yetkinliklerle güçlendirilmesi için yoğun bir eğitim desteği sunulması gerektiğine inanıyor ve bu konuda sorumluluk alıyoruz. Bu sorumlulukla hayata geçirdiğimiz en başarılı örneklerden birisi de çevrimiçi ücretsiz eğitim platformumuz olan Microsoft Cloud Society. Bu yeni teknolojilerle mesleki yetkinliğin arttırılmasına ve en yeni uygulamaların öğrenilmesine yardımcı olan bir platform, bugün 25 bin üyesi ile yoluna devam ediyor. Bunun yanı sıra, Habitat Derneği ve MEB iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz geleceginitasarla.com platformu ile eğitimine devam eden, iş arayan veya yeni yetenekler edinerek kariyerinde yükselmek isteyen gençlerin temel dijital becerilerini geliştirmelerine destek oluyoruz. Türkiye özellikle de son dönemde daha çok mühendisini yurtdışına kaçırıyor. Bunun tersine dönmesi için neye ihtiyaç var?  Az önce bahsettiğimiz Cloud Society gibi özel inisiyatifler; hem çevrimiçi olarak 7/24 herkesin erişimine açık olması hem de ücretsiz olmasıyla, bilişim alanında kendini geliştirmek isteyen gençlerimiz için çok değerli platformlar. Mühendislik öğrencileri de buradaki hedef kitlenin bir parçası. Öte yandan tabii ki her şey eğitimle bitmiyor. Bu anlayış doğrultusunda biz de yakın zaman önce bünyemize kattığımız Citus Data ile işe alımlara başladık. Citus Data bünyesinde, kariyerinin başındaki genç ve gelecek vadeden yazılım mühendislerinden oluşan 45 kişilik bir ekip yaratmayı planlıyoruz. Öte yandan yaz sonuna kadar Ar-Ge merkezimizin açılışını gerçekleştirerek Türkiye’nin yerli yazılım ekosistemine de katkı sağlamış olacağız.

Günde 8 trilyona yakın sinyal taranıyor

Microsoft siber güvenlik konusunda nasıl bir çaba ve yatırım içinde? Microsoft olarak, sadece güvenlik ve uyumluluk alanındaki çözümlere yılda 1 milyar doların üzerinde Ar-Ge bütçesi ayırıyoruz. 4 bine yakın çalışanımız sadece müşterilerimizin siber güvenliğini sağlamakla yükümlü. Bu ekiple, sadece 2020 yılında kötücül yazılımlar dediğimiz, 6 milyar tehdidi önledik. Günde 8 trilyona yakın sinyali tarıyoruz. Bu sistem üzerinde herhangi bir anomali gördüğümüzde tespit ederek anında önlem alıyoruz. Türkiye’de planladığınız yatırımlar var mı?  Gelecek 3 yıl içinde, mevcut ekibimizle Microsoft Türkiye’yi 2 kat büyütme hedefi koyduk. Bunu da 3-2-1 olarak formüle ederek hedefimize doğru geri sayıma başladık. Yani 3 yılda, 2 kat büyüme ve bunu sağlayacak tek 1 ekip. Söylediklerimizle değil yaptıklarımızla teknolojinin gücüne ve buradaki potansiyele herkesi ikna etmek istiyoruz. Bunun adı bulut olsun, hiper ölçek olsun, siber güvenlik olsun, 5G olsun, ne olursa olsun. Global teknoloji firmalarının getirdiği teknolojik çözümlerin üzerine kendi yerel gücünü inşa eden, rekabet gücüne teknolojiyle güç katan bir ülke olmamız gerekiyor. Her alanda teknoloji kasımızı güçlendirmeliyiz... Bunun için ne yapılması gerekiyor? Fiber altyapı ve 5G çok önemli. Bu alanda yetkin insanlara ihtiyaç var.

Teknolojide çalışan kadın oranı

Teknoloji kadınların bir adım uzak durduğu bir alan. Ancak bu hızla değişiyor. Siz de bu alanda projeler üretiyorsunuz. Hedefleriniz?  Teknoloji dünyasında da kadınlar maalesef hak ettikleri konumda değiller. STEM bölümleri mezunu kadınlar diğer bölümlerden mezunlara göre yüzde 33 daha fazla kazanıyor. Türkiye, birçok ülkeye kıyasla kadınların daha yüksek oranda üniversite eğitimi aldığı bir ülke. STEM mezunu kadın oranı Avrupa genelinde yüzde 20 iken bizde yüzde 37 (NCWIT). Ancak ne yazık ki bu oranlar iş yaşamına ve teknoloji sektörüne istediğimiz ölçüde yansımıyor.  Türkiye’de teknoloji sektöründeki kadın çalışan oranı sadece yüzde 9.9. Microsoft Türkiye olarak, Habitat Derneği ile iş birliği içinde organize ettiğimiz “Teknolojinin Kadın Liderleri Yarışması” projesiyle teknolojiye gönül veren kadınların kendilerini özdeşleştirebilecekleri rol modeller yaratılmasına destek veriyoruz. Habitat Derneği ile hayata geçirdiğimiz DigiGirlz projemiz de devam ediyor. Microsoft Türkiye’de çalışanlarımızın yüzde 40’ı kadın. Bu oranla teknoloji sektöründe ortalamanın üzerinde olduğumuzu söyleyebiliriz.