23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
08.02.2022 14:35

Yalnız yenen her yemek kaçırılmış bir fırsattır

26 yaşında girdiği Coca Cola’da kamyonla içecek dağıtarak başladığı kariyerinde en üst seviyeye yükselen Muhtar Kent, 207 ülkede 770 bin çalışanı olan Coca Cola’nın yönetiminden 2019 yılında kendi isteğiyle ayrıldı

Türkiye iş dünyasının yurt dışındaki en değerli isimlerinden Muhtar Kent. 4 kıtada 11 ülkede çalıştıktan sonra 2019’da kendini emekliye ayırdı. Coca Cola’nın efsane yöneticisi Muhtar Kent Patronlar Okulu kurucusu Sibel Kaya’nın düzenlediği sohbet toplantılarının bu ayki konuğuydu. Dostu Mustafa Taviloğlu ile birlikte kısıtlı sayıda davetlinin olduğu bir ortamda kariyerini, deneyimlerini ve öngörülerini paylaştı. Samimi, ufuk açıcı ve umut veren bu konuşmadan altını çizdiğim bölümler oldu. Muhtar Kent Miami’de yaşıyor. Hemen yazayım. Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyor. “Miami’deki hayatımdan memnunum” diyor. Tahmin edeceğiniz gibi “klasik” bir emekli de değil. Aslında hala çalışıyor, daha çok da toplumsal fayda yaratıyor. Daha çok yaz aylarında Ayvalık’a ve Çeşme’ye gelen Muhtar Kent, son dönemde iş dünyasına ve gençlere yönelik konuşmalarla deneyimlerini aktarıyor.

Bankacı olmak istemediğini anlayınca…

Muhtar Kent sohbete kendi hikayesini anlatarak başladı.  “Babam diplomattı. New York’ta doğdum, çocukluğum Tayland, Yeni Delhi ve Tahran’da geçti. Babam İstanbul’a atandığında İstanbul Erkek Lisesi’ne sonra Tarsus Amerikan Koleji’ne gittim. Oradaki 3 senemi çok güzel hatırlarım. Türkiye’nin hemen hemen her yerinden gelen yatılı öğrenciler vardı. Oradaki arkadaşlarımla hala görüşürüm. Hiç kopmadık. Tarsus Amerikan Koleji’nin ardından, İngiltere’de Hull Üniversitesi’ni bitirdim. Master yaptım. Kuzenim Şerif Kaynar ile birlikte master bittikten sonra Londra’dan Amerika’ya gitmek üzere bilet aldık. Konsolosluğa vize başvurusunda bulunduk. Bana vize vermediler. O zaman vize almak filan büyük para. 60 pounda geçiniyoruz. Bana “sana vize değil pasaport vereceğiz, sen Amerikan vatandaşısın, Amerika’da doğdun” dediler. Bir hafta sonra Amerikan pasaportum oldu. Sonra Türkiye’ye döndüm, askerlik yaptım. Askerlikten sonra iş bakmaya başladım, Amerika’da bankada işe girdim. Çok sıkıldım, anladım ki bankacılık bana göre değil. 25 yaşındaydım. New York Times’ta bir ilan gördüm, stajyer aranıyordu Atlanta’da. 26 yaşında Atlanta’da Coca-Cola’da pazarlama elemanı olarak çalışmaya başladım. Tek pozisyon vardı o da kamyonda çalışmak. Sabah 4’te kalkıp, kamyon yüklemesi yapıp, marketlere kola dağıtmaktı işim. Bu işte başarılı oldum. Bir sınavmış bu iş. O zamanlar 115 ülkede iş yapıyordu Coca Cola. Bir yıl geçti, yönetimin dikkatini çektim. Bana “sen sınavdan geçtin” dediler. Serüvenim başladı. Roma’ya reklam müdürü olarak gönderildim. Aslında o gazete ilanına başvururken, bunlar gözümün önüne gelmişti, dünyanın farklı yerlerinde çalışabileceğimi biliyordum. Sonra Amsterdam’a tayin oldum. 1985’te de Türkiye Genel Müdürü oldum. Tuncay Özilhan ile o zaman tanıştık. 1989’da Coca Cola’nın Avrupa Bölgesi Başkanı olarak Viyana’ya tayin oldum. 14 ülkenin başına geldim. Berlin Duvarı yıkılacaktı. Yeni ülkelere girilecekti. Yabancı sermaye kanunları yazılmamış ülkelere girdik. Hayatta bir defa olan süreçten geçtik. 1989-1993 yıllarında 14 fabrika kurduk. O dönemde Coca Cola’nın efsanevi CEO’su Roberto Goizueta vefat etti. Ben o dönemde ayrılıp Türkiye’ye döndüm ve yakın dostum olan Tuncay Özilhan’ın Anadolu Grubu’yla çalışmaya başladım. 7 yılımız çok güzel geçti. Adriyatik’ten Çin’e uzandı Efes. Sonra hep söylerim, “iletişiminiz kuvvetli olsun”. Ben Coca Cola’dan ayrılmıştım ama ilişkim devam ediyordu. 2005 yılında Coca Cola’dan çağrı aldım. Tuncay Özilhan’ı da Atina Olimpiyatları’nda Coca Cola ekibi sıkıştırmış. Ve ben Coca Cola’ya Asya Başkanı olarak geri döndüm. 2008’de Coca Cola CEO’luğuna geldim. 2017’ye kadar Coca Cola’nın CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanlığım devam etti. Muhtar Kent yönetiminde Coca Cola nereden nereye geldi? Okuldan mezun olduğumda bankacı olmak istemiyordum, NewYork Times’taki o ilanı kesip, Atlanta’ya uçakla giderken bir gün bu şirketin başına geçeceğimi bilemezdim. Coca Cola 770 bin çalışanı olan 207 ülkede faaliyet gösteren bir marka. Ben başladığımda 5 markası vardı, bıraktığımda 550 markaya ulaşmıştı. Başladığımda 800 milyon şişe Coca Cola satardık, bıraktığımda 2 milyar şişeye ulaşmıştı. Ben başladığımda portakal ağacı nedir bilmezdik, bıraktığımızda 37 milyar portakal ağacı vardı, bu da Belçika’nın 3’te 2’si büyüklük demektir. Neden yalnız yemek yenmemeli? Çalıştığım her yerde ilişkilerimi sıcak tuttum. Gençlere hep söylerim “sakın yalnız yemek yemeyin, o fırsatı kaçırmayın. Biriyle yemek yemek insana iletişim imkanı yaratıyor. Yalnız yenen her yemek kaçırılmış bir fırsattır. Coca Cola’nın başarısının sırrı ne? Coca Cola’nın başarısının sırrı sihirli formülü değil, insanları. Ben şirketi yönetirken şöyle insanlar aradım hep; kendi bulundukları ortamın dışında yaşayabilen, hareket edebilen insanlar. Hem İstanbul’da hem İslamabad‘a çalışabilen insanlar. Öğrenmeyi seven ve soru soran insanlar. İletişimi güçlü insanlar. Üst düzey yöneticilerini nasıl seçti?  Üst düzey yönetici seçerken bizzat vakit ayırırım. Şirketin en üst 50 kişisinin her sene nereye gideceğiyle bizzat ilgilenirdim. Sihirli formül insan, markayı yaratan onlar. Nakit konusunda bir gün tak etti bana, CFO’ya “Bankaya birini yolla, bir milyon dolar getir” dedim. Yönetim Kurulu toplantısında yere döktüm o parayı. Görsünler istedim, eğer imkanım olsa şirketi only cash’e çevirirdim. Parayı harcıyoruz ama görmüyoruz o parayı.

Marka tutulmuş bir söz demektir

Pandemi neyi değiştirecek? Pandemi sonrası kesinlikle globalizasyon azalacak. Eski hızıyla devam etmeyecek, hatta geriye gidecek. İnsanlar da daha az seyahat edecek. Sermaye de eskiye göre bir yerden bir yere daha az gidecek. Tedarik zincirlerinde sorun devam edecek. İnsanoğlu müthiş sosyal bir varlık. Bunu elinden aldığınızda bir şey kalmıyor. Pandeminin çok uzun süreceğini düşünmüyorum. Amerika’da restoranlar dolu. Aylar öncesinden randevuyla gidilenler var. Paket servis restoranların yerini almayacak, bir artı olarak kalacak. Öte yandan çalışma şekli değişecek ve hibrite dönülecek. Gelecekte güç dengeleri Batı’dan Doğu’ya (Rusya ve Çin ağırlıklı) kayacak mı? Bir miktar olabilir ama Rusya ve Çin’de hem politik iklim hem ortam hem süper güç olabilmek için bazı unsurlar, mesela ifade ve basın özgürlüğü vs eksik. O bakımdan güç dengelerinin ileride de Batı’nın lehinde olacağını düşünenlerdenim. Marka yaratmak eskiden mi daha zordu, şimdi mi?  Marka bir sözdür, iyi bir marka tutulmuş bir sözdür. Tabii insanların da bir markadan bekledikleri 20 sene öncesine göre çok değişti. Bilhassa Y kuşağı, yani 2 milyar genç insan, markalardan çok değişik şeyler bekliyor. Y kuşağı sürdürülebilirlik konusunda hassas, gezegene daha fazla saygıları var. Aldıkları şeylerle markalara mesaj veriyorlar. Marka o sözü tutmuyorsa almıyorlar  ve ona göre hareket ediyorlar. Markaların stratejileri  de 20 sene öncesine göre çok farklı. 20 yıl önce iyi bir reklam yaparsınız, dağıtımınız iyidir, tüketicide iyi algı yaratırdınız ve devam ederdiniz. Şimdi müşterilerle diyalog yaratmanız gerekiyor. Tüketicilerin sizin markanız hakkında birbirleriyle pozitif konuşmasını sağlamanız gerekli. Coca Cola’nın 3W’si neydi? Ben ve çalışma arkadaşlarım 3 W yarattık. Water, Women, Wellbeing… 2009’da 2020 vizyonumuzun bir parçası olarak ilk konuşmaya başladığımda herkes “Hangi gezegenden geldi bu insanlar?” dedi. Biz 2020’ye kadar kullandığımız su kadar temiz, steril suyu sisteme iade edeceğiz dedik. Bu hedefi, beş sene evvel 2015’te yakaladık. Bu sayede şişeleyicilerimizin maliyetleri düştü. Su bedava değil, meşrubat şişelerini suyla çalkalardık, artık steril havayla temizleniyor. Suyu geri dönüşüme sokarak belediyelere temiz su olarak geri verdik. “Water harvesting” yaparak pek çok yere temiz su sağladık. İki hedef birbirine ulaştı hem maliyeti düşürdük, hem de gezegen bir iyilik yaptık. Coca Cola’nın kullandığı yarım trilyon litre su, Mexico City’nin 6 aylık su ihtiyacı. Bu hareket dünyada suya karşı saygınlığı arttırdı. Biz bunu Davos’ta konuştuğumuz zaman suya karşı insanların, devletlerin ve toplumların saygısı arttı. Kadın projeleriyle nasıl fark yarattınız? Yine 2009’da “2020’ye kadar şirketin dışında beş milyon müteşebbis kadına iş sağlayacağız” dedik. Ondan sonra genel kurullarda ben ayağa kalkardım. Yüzlerce binlerce kişinin katıldığı genel kurullardan bahsediyorum. Bana sorarlardı “Chairman Kent sen ne yapıyorsun, bu kadın müteşebbisler bize ne katkı sağlıyor” derlerdi. Ben de “Bakın Coca Cola’nın 25 milyon perakende müşterisi var, bu müşterilere haftada en az bir kez uğrarız, şimdi müşteri sayısı 27.5 milyon oldu. Yani buna 2.5 milyon kadın eklendi” derdim. IFC’ye gittik, bize 100 milyon dolar mikro kredi verin dedik, beş ayrı eğitim modülü yarattık, kadınları mikro kredi ile buluşturduk. Bu 2.5 milyon müşteri müthiş bağlı müşteriler oldular. Kadınların geliştiği toplumlarda bütün toplum gelişiyor. O kadın perakende satıcılar bizim onlara yarattığımız faydayı katkıyı unutmuyorlar. O zaman Y kuşağı da markalarınıza karşı daha saygılı ve istekli oluyor. Gelecekten ümitli misiniz?  Biz şirketi sadece gelecek çeyrek için değil, gelecek çeyrek asır için yönettik. Neden ümitliyim? Bana göre bu Covid dünyaya önemli bir ders oldu. Bütün dünyanın hayatını değiştirdi. Denizler biraz temizlendi, yoldaki araç sayısı azaldı vb... İnsanlar evde yaşamaya biraz daha fazla alıştı, daha az seyahat etmeye alıştı. İnsanların düşünmek için daha çok zamanı oldu. Dünyadaki en önemli problemlerden biri de insanların yeteri kadar düşünmeye zamanı olmamasıydı. Gençlere hep söylerim: Kendinize düşünecek zaman ayırın. O bakımdan ümitliyim. Türkiye açısından da ümitliyim. Rusya’ya göre, Macaristan’a göre, gelişmekte olan başka ülkelere göre Türkiye’nin tek farklılığı özel sektörün güçlü olması. Müteşebbis ve etkin KOBİ’ler yaratabiliyor olması. Birçok ülkede yok. O bakımdan ümitliyim. Özel sektör yaratmaya devam ettiği sürece ümidim kırılmaz. Önümüzdeki dönem çok şey değişecek, iletişim konularında, 3D dizayn konularında, çevre konularında… Gelecekte şahıslara ait arabalar olmayacak mesela, Amsterdam’daki bisikletlere benzer şekilde ortak arabaları alıp kullanacağız. Daha birçok şey değişecek. Ancak değişmeyecek bazı şeyler var onları saptamak gerek. İnsanların sosyalleşme ihtiyacı değişmeyecek. İnsanlar yine giyimlerine önem verecekler, estetik yine önemli olacak. Yiyecek ve içecek yine insanların hayatında olacak. Değişecekleri biliyoruz, değişmeyecekler önemli, onları çok iyi saptamak lazım. Yeni hayatında Muhtar Kent ne yapıyor? Birincisi bir vakfımız var ailece. Defne ve Muhtar Kent Eğitim Vakfı. Türkiye’de Amerika’da okuyacak talebelere en fazla burs veren vakıf bizimki. Şu an 30’dan fazla talebemiz ABD’de okuyor. Onların da değişik görevleri var, yazın Türkiye’ye gelip gönüllü olarak sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriyor, lise öğrencilerine İngilizce konusunda destek veriyorlar. İkincisi Columbia Üniversitesi’nde Kent Global Çözümsüzlükleri Çözüm Merkezi kurduk. Dünyadan gelen genç diplomatlara conflict resolution (çatışma çözümü) öğretiyoruz. Bunu profesörler, akademisyenler öğretmiyor. Ben, mevcut ya da eski politik liderleri, CEO’ları ve sivil toplum liderlerini bir araya getiriyorum. Değişik seminerler düzenliyoruz ve gelen kişiler deneyimlerini aktarıyorlar. Yalnız politik çözümsüzlük değil, iş çözümsüzlüğü, ailesel sorunlar, psikolojik çözümsüzlükler her türlü çözümsüzlük üzerine seminerler düzenliyoruz. Ayrıca 3M’in yönetim kurulundayım. Yaklaşık 120 milyar dolar değerinde bir dünya devi 3M. Nubank diye Brezilyalı bir dijital banka var. Hiçbir ofisi yok, 40 milyon müşterisi var New York’da halka açık. Onun da yönetim kurulundayım.

Patronlar Kulübü’nün davetine geldi

Muhtar Kent’in daveti olduğu Patronlar Okulu, yöneticilerin ve patronların üye olduğu bir kulüp. Sibel Kaya’nın kurucusu olduğu kulüp üyelerine deneyim ve motivasyon sunuyor. Her ay düzenlenen toplantılarla interaktif sohbet toplantıları yapılıyor. Muhtar Kent de yakın dostu Patronlar Okulu üyesi Mustafa Taviloğlu ve Sibel Kaya’nın davetiyle ABD’den gelip organizasyona katıldı.