Antep fıstığının ana vatanlarından Türkiye. İran ve Afganistan gibi Türkiye de fıstığın gen merkezi. Ama maalesef yıllardır verimli fıstık üretimini sağlamaktan uzağız. Fıstık bahçelerinde yanlış budama ve aşılama nedeniyle beklenilen verim alınamıyor. Yukarı Fırat Havzası’nda çok uzun zamandan bu yana fıstık üretiliyor ancak İran’daki üretime göre Türkiye’deki üretim verimsiz. Türkiye’nin dünya fıstık üretimindeki payı yüzde 12’lerde kalıyor.
Erkek ağaç şart
Bölgede “yeşil altın” denilen fıstığın protein değeri yüksek, kalp sağlığına da iyi geliyor. Bunları uzmanlar söylüyor. Dünyada da tüketim trendi artıyor. Fıstık bahçelerinin güçlendirilmesi, verimliliğin artması için bundan 10 yıl önce TEMA ve Nestle Damak “Fıstığımız Bol Olsun” projesini başlattı. Projenin ilk iki fazında başarı sağlanınca 3’üncü faza geçiş kararı alındı. Küçük, pilot bir bölgeden başlayan proje zaman içinde tam bir kırsal kalkınma projesi oldu. Neler mi yapıldı? Örneğin yıllardır Urfa, Antep civarındaki fıstık bahçelerinde erkek ağaçlar ihmal edilmiş, dişi ağaçlara ağırlık verilmiş. Çünkü meyveyi veren dişi ağaçlar. Ancak erkek ağaç yetiştirilmeyince, yeterli tozlanma olmadığı için dişi ağaçlarda da verim düşmüş. Bu yüzden de İran’daki üretimin gerisinde kalmış Türkiye. Çiftçilere bu proje kapsamında erkek ağaçlar dağıtılınca verimde de artış yakalanmış. Fıstığımız Bol Olsun projesinin ayrıntılarını TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Nestlé Çikolata ve Şekerleme İş Birimi Genel Müdürü Umut Tavaşoğlu ve Dilara Koçak’tan öğrendik. Hatırlatmakta yarar var, Türkiye’de 1933 yılında üretilen Damak dünyanın ilk fıstıklı çikolata markası. Türkiye’de satılan her 100 liralık çikolatanın 30 lirasıyla fıstıklı çikolata alınıyor. Her gün 100 bin paket Damak çikolata satılıyor ve Damak 15 ülkeye ihraç ediliyor. Malum iklim krizinin etkileri, bahçelerin verimli kullanılmaması fıstık üretimini etkiliyor. Proje devam ederken yeni hedefler de belirleniyor. Projenin 10 yıllık sonuçlarına bakarsak; “Fıstığımız Bol Olsun” projesi ile çalışılan bahçelerde komşu bahçelere kıyasla yüzde 149 üretim artışı sağlandı. 92 köyde 177 bahçe projeye dahil oldu. 2011 yılından beri projeden yararlanan çiftçilerin yüzde 90.9’u, 2014 yılından itibaren projeden yararlanan çiftçilerin ise yüzde 61.3’ü proje faaliyetleri ile artık her yıl ürün alabildiklerini, “bir yıl var bir yıl yok” yaşamadıklarını, böylece hem toprakların sürdürülebilir kullanımının ve hem de her yıl gelir elde etmenin mümkün hale geldiğini belirtti. Proje kapsamındaki faaliyetlerin Türkiye’deki tüm Antep fıstığı bahçelerinde uygulanmasıyla üretimde yüzde 50 artış sağlanması halinde, Antep fıstığından 2-6 milyar TL arasında ek ulusal hâsıla elde edilebileceği öngörülüyor. Bu projenin bölgede daha etkili olması, bölgenin kalkınması için de çok önemli. Fıstık Şenliği
Projenin yeni adımlarından biri de ilkokul çocuklarına yönelik eğitim ve farkındalık çalışmalarının başlaması oldu. 2 bin 300 öğrenciye eğitim verildi. Ve Fıstık Şenliği düzenlendi. Proje eğitimleriyle 2023 yılına kadar 4 bin 500 çocuğa ulaşılması hedefleniyor. Bu çalışmaların etkisi katlansın, gerçekten de fıstığımız bol olsun.
Şiddet gören kadınlara iş fırsatı
Şirketlere örnek olsun diye yazıyorum. Çünkü yıllardır kadına yönelik şiddet üzerine gerçekleştirilen çalışmalarda en çok zorlanılan noktalardan biri, kadınları korumak kadar kadınların yeni hayatlarını kurarken kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak oluyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu 46 yıllık bir üst çatı örgütü. Yıllara dayanan deneyimleri var. Ve yıllardır da kadına karşı şiddet vakalarında çözüme özel sektörü katmaya çabalıyorlar. TKDF Başkanı Canan Güllü ile konuştuk. Çatısı altında otelleri ve restoranları toplayan Accor Grup ile TKDF 7 yıldır ciddi bir iş birliği yapıyor. Gruba bağlı İbis, Novotel, Mövenpick, Rixos gibi otellerde çalışanlara “toplumsal cinsiyet eşitliği” eğitimleri veriliyor. Yedi ülkede anlatıldı
Accor Grubu’nun sosyal sorumluluk ekibi ile otellerin bulunduğu illerde kadın istihdamında iş birliği yapılıyor.Accor sosyal grubu RIISE, Türkiye’de yapılan bu çalışmaları Dubai’deki dünya toplantısında da ödüllendirdi. Özellikle Covid 19 döneminde evde yaşanan şiddet olaylarının artması üzerine Accor Grubu otelleri şiddet gören kadınlara ücretsiz barınma olanağı tanıdı. Ayrıca Türkiye örneği Accor 7 ülkede anlatıldı. Bu iş birliğiyle şiddet gören ancak meslek deneyimi olmayan kadınların yaşadığı travmayı göz önüne alan bir kabulle kadın istihdamında yükseliş trendi sağladı. Accor Grubu yetkilileriyle sığınaktan çıkmış kadınların yeni hayatlarının kurulması için de iş birliği görüşmeleri yapılıyor. Şiddet gören kadınlara yönelik bu istihdamı destekleyen iş birliği örnek olmalı.
Çevreye duyarlı markalar tercih ediliyor
Seller, yangınlar, kuraklık…Hayatımızı artık çok etkiliyor. Göllerimiz kuruyor, Van Gölü’nde inci kefali kafesleri gölün çekilmesiyle karaya vuruyor. Konya’dan Güneydoğu Anadolu’ya irili ufaklı 60 göl artık yok. Yazın yangınlarla içimiz yandı. Seller Karadeniz’i vurdu. Dünya susuzluğa doğru gidiyor. Gelecek yıllarda başta Hindistan olmak üzere Türkiye’nin doğusunda yer alan birçok ülkeden göçlerin olacağını artık biliyoruz. Türkiye’de de iklim krizinin etkilerinin önüne geçmek için çalışan oluşumların sayıları da etkinlikleri de artıyor. Vurdumduymaz kişilere, “o günler gelene kadar keyfimizi sürelim” kafasında olanlara, hala elindeki çöpü yere, denize fırlatanlara, elinde hortumla araba yıkayanlara, sınırsızca tüketenlere evet sıkça rastlıyoruz ama değişenler, hayatını hızla değiştirenler de var. Yuvan Dünya Derneği ve Konda Araştırma ve Danışmanlık ekipleri “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı” Araştırması gerçekleştirdi. Araştırma, Türkiye’de 74 ilin merkez dahil 372 ilçesinde 15 yaş üstü yetişkin nüfusu temsil eden 3.022 kişiyle yapılan görüşmelerle ele alındı. Yuvam Dünya Derneği Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Levent Kurnaz, KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve Yuvam Dünya Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kıvılcım Pınar Kocabıyık da araştırmanın sonuçlarını Gonca Karakaş’ın moderatörlüğünde değerlendirdi. Rapora göre, her 3 kişiden ikisi iklim değişikliğinden dolayı meydana gelecek olaylara karşı başkalarına kıyasla zorlanacağını söylüyor ve kendini daha kırılgan hissediyor. Toplumun yüzde 72’si iklim değişikliğinin etkilerinin başında gelen gıdaya erişim konusunda da kaygılı. Toplumun önümüzdeki yıllar için en tedirgin olduğu olay da yüzde 54 ile sağlık sorunu yaşamak, yüzde 38 ile de susuzluk sorunu yaşamak olarak belirtiliyor. Araştırmada umut veren sonuç da şu: Kişilerin bireysel olarak iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik aldığı önlemler yüzde 83 oranında evde veya iş yerinde enerji tüketimini azaltmak yönünde öne çıkarken, bu oranı yüzde 45 ile çevreye duyarlı markaların ürünlerini tercih etmek takip ediyor.