22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
03.09.2021 04:30

Zenginler gelince Bodrum Yunan adalarının rakibi oldu

Accor Otelleri Dünya Ticaret Başkanı Yiğit Sezgin Oksijen'e konuştu... Pandemide Rus, Arap ve Hintli zenginlerin Türkiye’yi keşfettiğini söyleyen Sezgin’e göre turizmde de değişim hızlandı. Her şey dahil sistem, Ghost Kitchen (Hayalet Mutfak), doğayla iç içe lüks turizm trendleri geliyor

Accor Grubu dünyanın en büyük otel zincirlerinden, 110 ülkede 5.100’den fazla oteli, 300 binden fazla çalışanı var. Accor’un Türkiye’de de 13 markası ve 56 oteli bulunuyor. Çatısı altında Raffles, Swissotel, Fairmont, Sofitel, Banyan Tree, Rixos, Movenpick, Orient Express, Feana, 25 Hours, Mama Shelter, SLS, Novotel, Pullman, Mercure, Ibis gibi markaları bulunduran Accor Grubu’nda ilk kez bir Türk yönetici Dünya Ticaret Başkanlığı görevine geldi. Yurt dışında uzun yıllara dayanan deneyimi ile Yiğit Sezgin, turizm sektörünün yeni nesil en parlak isimlerinden biri olarak gösteriliyor. Dünya Ticaret Başkanlığı görevine de en alttan başlayıp merdivenleri çıkarak gelen Sezgin, 20 yılda 8 farklı ülkede Ritz-Carlton, Hilton Otelleri, Radisson Hotels gibi çok uluslu gruplarda üst düzey yöneticilik yaptı. Accor Otelleri’ndeki bu görevini de Dubai’den yürütüyor. Tedx konuşmasında kendini “çöldeki kutup ayısı” olarak tanımlayan Sezgin’le Bodrum’da yeni açılan MGallery Otel’de görüştük. Hem kariyer öyküsünü hem de grubun Türkiye yatırımlarını konuştuk.  Accorda bu konuma gelen ilk Türk yöneticisiniz, hatta sektörde de öyle. Kariyer öykünüz nasıl başladı? Gezmeyi, yemeyi- içmeyi, yeni yerler, insanlar ve kültürlere tanışmayı hep çok sevdim. Tek çocuğum, annem güçlü bir iş kadını, babam da yüksek mimardı. Dedem Rıfat Zeynioğlu rol modelimdi. THY Yönetim Kurulu üyesiydi, TÜRSAB’ın da kurucu üyesi, SKAL’ın başkanıydı. Babil adlı bir acentası vardı, o dönemin en bilinen 10-15 yabancı havayolu şirketinin temsilcisiydi dedem. Öğrenciliğimde yanında çalışırdım. Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken geceleri o dönemde casinolar açıktı, krupiyerlik yaptım. Hep turizm sektöründe olmak istedim.  Boğaziçi sonrası Harvard Üniversitesinde de masterınız var. İş deneyimi kazandıktan sonra master da yaptım. İşime tutkuyla bağlıyım. Çok severek yapıyorum. Üniversitede okurken geceleri ve tatillerde hep çalıştım. Ben çalışırken arkadaşlarım gezer sonra gece beni ziyarete gelirlerdi. Profesyonel olarak ilk iş deneyiminiz neredeydi?  1999 İstanbul’da bir otelde gece müdürüydüm. 22 yaşındaydım. Hepimizin hatırlayacağı, o korkunç depremi yaşadık. Ben de işimden oldum. O günlerde çalıştığım şirketin bölge başkanıyla geliştirdiğim diyalog ve onun Ritz Carlton grubuna transferi bana bir yol açtı. Bana Amerika’da staj yapma şansı verdi. Ben de gözümü kapatıp gittim.  Siz TEDx konuşmanızda “çöldeki kutup ayısıyım” demişsiniz. Neden kendinizi böyle tanımladınız?  Çok dağa çıkıp çok inmişimdir ama her defasında bir sonraki dağ daha yüksek oldu. İlk iş deneyimimde deprem oldu, sonra Amerika’ya gittim. O dönemde Ritz Carlton rezidans projesiyle New York’a yeni giriyordu. Ben gittikten birkaç ay sonra 11 Eylül olayı oldu. Dünya Ticaret Merkezi’ne 10 dakikalık yürüyüş mesafesindeydik. O dönemde rezidansı araştırmacılara, FBI, CIA, uzmanlara açtık. İnsanlara da çok yardım yaptık. Başkanlıktan yeni ayrılmış Bill Clinton’dan ödül aldım. Ödülü aldıktan sonra da orada sorumluluklarım arttı. Marriot Otelleri alındı o dönemde. Ritz Carlton’un DNA’sını koruyan kadroya girmiş oldum. “Sen otel açma işini iyi biliyorsun seni Kata Doha’ya gönderiyoruz” dediler. Amerika hayalleri kurarken, orada kariyer düşlerken Ne işim var Katarda” demediniz mi?  Demez miyim? İnanın arkadaşlarım “Dakar ralli olan yer mi” filan diye soruyor, ben haritaya bakıyorum. Katar’da da o zaman henüz yatırım vs yok. Ve gittim. Katar’da toplam 5 otel vardı. 1.5 milyar dolarlık 5 yıldızlı bir otelin sorumluluğu bana verildi. Otel de Katar Emiri’nin oteliydi.  Siz de o döneme kadar İstanbul’un doğusuna gitmemiştiniz... Aynen. O dönemde Katar’da gaz bulunmuş, üniversiteler açılmaya başlanmış. Gelişmeler var ama bizim otel şehir dışında. Kervan geçmez bir yerde. Hayatımda hep şunu söyledim: Ben ne kadar büyük konuştuysam hep o kadar büyük tokat yedim. “Doğu kültürü bana göre değil” derdim, Doğu’ya gittim. “40 yaşından önce evlenmem” derdim, 29 yaşında evlendim. “Yabancı bir kadınla evlenmem” derdim, evlendim. “Asla küçük şehirde yaşamam” derdim, Doha’ya gittim.Gittiğim dönemde Katar nüfusu 500 bin kişiydi. Sen plan yaparken Allah sana gülermiş. Tam da öyle! Ne yaptınız Dohada? Ben gittim, savaş çıktı! Körfez Savaşı. Çok detay var ama ezcümle şunu söyleyim: 11 Eylül sonrası yaşadığım deneyim bana çok şey öğretmiş, çok şey katmıştı. Savaşın kokusunu dostlarım sayesinde, ilişkilerimle almıştım. Dünya basınını otele çekmeyi başardım. Bizim otel savaştan yayın yapan uluslararası medyanın üssü oldu ve 1.5 yıl boyunca tam kapasite çalıştı. Sonra Bahreyn’e geçtim. Le Royal Meridien’den Ritz Carlton’a çevirdik oteli. Tokyo ve Osaka’da açılışlara gittim. Yıllar böyle geçti. Sonra Radisson Hotel Grubu’na geçtim. Dubai’ye gönderildim. O dönemde Dubai krizi olmuştu. Herkes bölge ofislerindeki istihdamı düşürüyordu. Biz o dönemde yatırıma devam ettik. Radisson Grubu’nda da Orta Doğu ve Afrika bölgesi sonra Dünya Satış ve Pazarlama Direktörü oldum. Grup benim mesul olduğum bölgede 15-20 otelden 200 otele çıktı. Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz? Tam 20 sene sonra teklif geldi. Bilgili Grubu’nun dünyadaki ve Türkiye’deki yatırımları için gelmiştim. Uçaktan indiğim gün havaalanı saldırısı oldu. İşe tam olarak başladığım hafta 15 Temmuz darbe girişimi, arkasından İnönü stadı ve Reina terör saldırıları…Açıkçası zor bir süreçti ama hem Türkiye de hem Amerika’da Mandarin Oriental, Peninsula, Aman, Ritz gibi çok önemli ve niş markalarla iş birliği yaptık.  Hep krizlerle, kaos ortamlarında işe başlamışsınız! Boşuna çöldeki kutup ayısıyım demiyorum. Sonra Accor Grubu’ndan yeni bir teklif aldım ve Dubai’ya geri döndüm. “Accor Grubu son dönemde artık yalnızca bir otel grubu değil!” Aynen. Accor Fransa odaklıydı uzun dönem. Onlar Fransız olmaktan çıkıp global adımlar attılar. Bu pozisyon boşaldığında beni direkt şirketin yönetimindeki kişiler aradı. Kabul ettim. İşe başladığım dönemde önce Avusturalya yangınları başladı. Ardından da pandemi oldu. Bu dönemi de yenilenerek, yeni iş fikirleri ve atılımlarla geçirdik, geçiriyoruz. Türkiye özeline nasıl bakıyorsunuz? Bir turizm ülkesiyiz, ancak geldiğimiz nokta ortada. Türkiye bundan sonra turizm gelirlerini artırmak için ne yapmalı? Türkiye’nin çözmesi gereken ya da stabil kalması gereken konusu, güvenlik. İnsanların canı ve sağlığını tehdit edecek ortamdan uzak olunduğu sürece turizm etkilenmez, toparlanır. Evet bazı ülkelerle ilişkiler gerildiğinde bundan etkilenebilir ama zamanla toparlanacaktır.

Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Pazarlama Bölümü’nden mezun olan Sezgin, Harvard Business School’da Liderlik Gelişimi alanında master yaptı.
Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Pazarlama Bölümü’nden mezun olan Sezgin, Harvard Business School’da Liderlik Gelişimi alanında master yaptı.

Otellerden online yemek siparişi

Türkiyede turizmde çok büyük kayıp var. Pandemi sonrası Avrupadan turistin gelmesi kolay olmayacak gibi görünüyor... Türkiye şu anda Avrupa ve Amerika’dan turist çekemiyor. Bunun en büyük nedeni de Türkiye’ye gelmek ne kadar güvenli tam bilemiyorlar. İngiltere ile ilgili sorun da şu günlerde çözülmek üzere ve bu Türkiye’ye büyük artı yazar. Uluslararası ilişkilerdeki olumlu adımlar turizme yansır. Ayrıca destinasyonların çok iyi pazarlanması gerekiyor, Amerika, Fransa, İngiltere, Japonya ve Çin’de daha çok tanıtıma ihtiyaç var. Şunu da görelim, her kriz bir fırsat doğurur. Biz pandemide çok çalıştık. Neler yaptınız? Frene basmadık. Pandemi hepimize makro bakmayı hatırlattı. Önümüzdeki birkaç sene içinde şirketi 1 milyar euro pozitif EBİTDA’ya götürmeyi hedefledik. Çok yeni işler kurduk. Lifestyle platform kurduk, iki Ghost Kitchen işi açtık, yiyecek içecek işinde yeni girişimlerimiz oldu. Accor Grubu altında oteller var, artık yiyecek içecek markalarını da topluyoruz. Bu iş çok büyüyecek. Ghost Kitchen yani hayalet mutfak” işi ile ne yapacaksınız? Otellerden online yemek siparişi olacak. Ve isteyen kendi menüsünü otelle birlikte hazırlayıp pazarlayabilecek. Bu sektörde oyun değiştiren bir iş olacak. Biz yeni teknolojilerle de 6 ay yemeği dondurarak tutabiliyoruz, hiçbir bozulma vs yok. Başka yenilikler var mı? Yeni “her şey dahil” sistemle ilgili girişim içindeyiz. Türkiye bu işi en iyi bilen ülke. Bu işi Türkiye’de çok iyi yöneten kişiler var. Biz bu işin yeniden yükseleceğine inanıyoruz.

Her şey dahil dönemi 

Neden yükselecek? Her Şey Dahil bir yandan da insanları kısıtlamıyor mu? İnsanlar evlerinden çıktıklarında ceplerinden ne kadar para çıkacağını bilmek istiyorlar. Bu lüks tatilden çıkılacağı anlamına gelmiyor. Örneğin geceliği 200 euro ödüyor, gündüz - akşam yiyip içip artı 500 euro ödemek istemiyor. 1000 euro ödeyeyim hepsi içinde olsun ama baştan ne kadar ödeyeceğimi bileyim istiyor. Yeni işler hep pandemi döneminde mi çıktı? İnsanlar dijital devrim geçirdiler. Bizim de zamanımız oldu bu yenilikleri planlamak için. İyi bir fikir, planlama bulursanız yatırımcı da geliyor. İyi koleksiyon markaları çıkardık. Accor artık sadece otel zinciri değil, teknoloji şirketlerimiz, 1.000’in üzerinde restoran markamız var. İstanbul, Bodrum, İzmir dışında nereleri var hedefinizde? Kapadokya, oraya 3 otelle birlikte gireceğiz. Hızla yeni otel açan bir grupsunuz. Bu hız 2022de nasıl olacak? Normal zamanda 36 saatte bir otel açtık. 2019’da böyleydi. 2022’de de böyle olacak. Türkiyede kaç yeni otel olacak? Türkiye’de 52 otelimiz, 15 de imzalanan işimiz var. Yaklaşık 15 de görüşme halinde olduğumuz iş var. Türkiyeye getireceğiniz yeni markalar olacak mı? Faena, Delano ve Orient Express için konuşuyoruz. Pandemi Türkiyede yeni yatırım fırsatları mı yarattı? Bir yandan da TL çok değer kaybetti. Türkiye turizm ülkesi. Ben bu ülkenin çocuğuyum. Fırsatlar ve yükselen değerler de var. Pandemi esnasında Bodrum ve İstanbul çok tanındı. Rusların, Arapların, Hintlilerin en zenginleri gelmiyordu Türkiye’ye. Sınırlandırmalar nedeniyle geldiler. Burası Monaco ve Yunan Adaları’nın alternatifi ve rakibi oldu. Roket gibi bir çıkış oldu Bodrum’da. Ama bu hep sürmez, biraz düşüş olabilir. Bizim dışımızda da yeni yatırımlar geliyor. Bir yandan da şehirlerden kaçış, daha uzun süre yazlıklarda kalma ve izole yaşama isteği de artıyor. 3 bin kişilik otelleri tercih etmeyen ama iyi hizmet isteyenler için ne yapıyorsunuz? Türkiye daha çevreci bir turizm için ne yapabilir? Bu da artacak. Örneğin Çeşme’de Muzaffer Yıldırım Pastoral diye bir proje yapıyor. Lüks çadırlardan oluşan bir proje. Yeşil alanları koruyarak, kendi enerjisini üreten, bahçesinde ekilip biçilen ama aynı zamanda iyi hizmetin de olduğu bir proje. Türkiye buradan yürür. Biz de bu işleri izliyoruz.