18 Kasım 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
01.10.2021 04:30

Contemporary’nin tersane günleri

16. Contemporary İstanbul, 5-6 Ekim ön izleme ve 7-10 Ekim genel ziyaretçi programı ile yerli ve yabancı çağdaş sanat galerilerini bir araya getiriyor. Tersane İstanbul’da yapılacak fuar, çağdaş sanatı tarihin içinde izleyicilerle buluşturuyor

16. Contemporary İstanbul, Akbank ana sponsorluğunda 5-10 Ekim günlerinde, İstanbul’un kültür mirasında önemli bir yeri olan ve Camialtı ve Taşkızak Tersanelerini kapsayan bölgesel yenileme ve restorasyon projesi olarak bilinen, Tersane İstanbul’da kapılarını ziyaretçilere açıyor. Proje yönetimi Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından gerçekleştirilen ve World Architecture Festival Awards 2019’un “Gelecek Projeleri” kategorisinde yer alan ve açılışı merakla beklenen Tersane İstanbul, Contemporary Istanbul için proje bitiş süresini öne çekerek, hedeflenen tarihten sekiz ay önce kapılarını açıyor. İstanbul’un yeni simge mekanlarından biri oluyor. Sanatseverler kadar İstanbullular tarafından da heyecanla beklenen Tersane’deki yeni fuar alanını, tüm merak edilenleri ve 16. Contemporary Istanbul’un programını Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli ile Tersane’de buluşup konuştuk.

Ali Güreli:
Ali Güreli: "Herkes büyük bir heyecan içinde geliyor. Seneye farklı sergileme alanları da düşünüyoruz. Müzenin önündeki alanın ismi sanat meydanı oldu. Kolonsuz, yüksek tavanlı geçici bir mekan yaratıp o meydanı da 6 bin-7 bin m2 bir alan olarak kullanmak istiyoruz. Gelecek yıl 2 fuara çıkmaya karar erdik. Bir tanesi lokal, bir tanesi uluslararası olacak. Davet ettiğimiz 300’e yakın insan var yurt dışından gelen. Bunun çok misli insan gelecektir. Örneğin çok sayıda Rus koleksiyoner gelecek." (Fotoğraf: Ferhat Zupceviç)
En son sizinle röportaj yaptığımızda “Eylül’de buluşuyoruz,” demiştiniz. Şimdi vakit geldi Ekim oldu. Neler oldu bu süreçte, neler yaşandı? Öyleyse konuşmaya hazirandan başlayalım. O zamanki kapanmalar sonrası fuarı kararlılıkla yaptık. İyi ki de yapmışız çünkü umduğumuzun üstünde bir başarı yakaladık. Galeriler çok iyi satış yaptılar ve 1.5 yıl süren sıkıntıların sonunda yaza iyi girdiler. Eylül çok daha iyi olacak diye heyecanlandılar. Ama tabii aradaki zaman çok kısa… Temmuz ayında bir toplantıda galerilerin isteğiyle sanatçıların çalışması, yeni ve farklı, ilk kez sergilenecek işler üretmesi için biraz daha zaman sağlayamaz mıyız, diye konuşuldu. Pandeminin getirdiği yeni alışkanlıklarla koleksiyoncularımız İstanbul dışında, başka noktalardaydılar. Onların dönüşleri de hesaplandı. Şantiyede devam eden ve bitmek üzere olan çalışmaların da biraz zamana ihtiyacı vardı. Bunlar böyle üst üste geldi. Ekim ayının 2. haftasında Londra Frieze Sanat Fuarı, 3. haftasında Paris FIAC var. 4. haftasında New York’ta, SocietyAmerikan Türk Derneği ile Contemporary Istanbul’un 16. yılı için bir kutlama yemeği yapıyoruz. O hafta New York’ta olacağız. En yakın tarih Ekim’in ilk haftası, iklim yönünden de en uygun tarih. Kasıma doğru risk biraz artıyor. Contemporary Istanbul bu yıl Tersane İstanbul’da gerçekleşecek ve buranın özelliği bir tersane olması, hava koşulları çok önemli. Bütün sosyal alanlar; yiyecek içecek alanları, rekreasyon alanları hepsi açık hava. Sanat binaların içinde ama sanat dışındaki bütün ihtiyaçlar için kullanılan fonksiyonlar fuar alanı dışında. Bu çok güzel bir kombinasyon, bizi de rahatlatıyor, özellikle pandemi ortamında.  Tersane’deki bu yeni mekanda bizi neler bekliyor?  Dört bina kullanıyoruz. Bu dört binanın üçü daha önce, 2019 yılında İstanbul Bienali için hazırlanmış binalar. Onun için kısmen hazırdı zaten, biz bazı eklemeler yaptık ve dördüncü bina olarak da sahildeki büyük bina eklendi. Neticede 9 bin m2 gibi bir alan kullanacağız. Tabii hepsi eski binalar ve strüktürleri bizim daha önce kullandıklarımızdan farklı.  Daha önce İstanbul Kongre Merkezi iki katta, 7+4, 11 bin metrekareydi ama 7 bin m2’nin içinde bütün bu anlattığım alanlar (yeme, içme, dinlenme) vardı. Onlar çıkınca aşağı yukarı aynı oluyor.  Burada binaların biçiminden dolayı -biraz geriye doğru, eni dar- yan yana galeri yerleştirmek zor oluyor. Ama neticede, girişteki Sadberk Hanım Müzesi’nin tam karşısındaki arada bir meydan var, sonra 900 m2’lik bir resepsiyon alanı, medya partnerlerinin-sponsorların yer alacağı karşılama alanı, onun yanında 1300 m2’lik  bir bina var. Orada tamamen STK, kar amacı gütmeyen müzeler ve 3 tane özel sergi yer alıyor. Fuarda 60 galeri ve kurum yer alacak. Bununla birlikte fuara ilk kez katılan galeriler var. Tersane İstanbul’da ilk kez gerçekleşen 30 ayrı sanatçının heykellerinin yer aldığı “The Yard” açık alan yerleştirmesi, ölçekli işler üretmek için kumaşı tercih eden Rachel Hayes’in enstalasyonu, sanat dünyasının sürdürülebilirliğine dikkat çeken Flags for Future sergisi, 100. Yaşında İlhan Koman’ın eşsiz eserleri, 15 kadın sanatçımızın yer aldığı Akrasia sergisi, dostum Sıtkı Kösemen’in 1970’lerden başlayan Bodrum sevgisi fotoğrafları, Yıldız Holding’in koleksiyonundan seçilmiş ve önde gelen 2 sanatçımızın Burhan Doğançay ile Ekrem Yalçındağ’ın eserlerinin birbirlerine dokunuşları sergisi hafta boyunca fuar alanında devam eden 31. yaşındaki Akbank Caz ile sanatseverleri Haliç’te buluşturacağız.  NEF grubu Sıtkı Kösemen’in 70’lerden başlayan siyah beyaz Bodrum fotoğraflarının yer aldığı Dönüşümler sergisini destekliyor ve onun hemen yanında, İlhan Koman’ın heykellerinin yer aldığı bir sergi, Tosyalı Holding’in desteği ile yapılıyor. Fuarda bir sürpriz de olabilir, bunun için İlhan Bey’in oğlu Ahmet Şeref Koman ile birlikte çalışıyoruz. Fuar esnasında İlhan Bey’in o meşhur teknesi, Hulda’nın da burada olması için birlikte girişimlerde bulunduk.  Tekneyi buraya alacağız. Sergi belki burada belki içeride olacak.  Akbank Sanat’taki serginin küratörlüğünü yine Hasan Bülent Kahraman yapıyor. Şekerbank Vakfı’nın sergi alanı var, kurumlar olarak söylüyorum çeşitli inisiyatifler var. Bir sergimiz daha var ama bu mekânda değil. Cİ Vakfı’nın; 15 kadın sanatçı bizim seçkimiz, bizim ekibin küratörlüğümüzde… Onu da Hepsiburada grubu destekliyor. Sergide bu 15 sanatçının 15 eseri yer alacak. 2’si heykel, geri kalan 13 tanesi resim ve fotoğraf; bunlar e-ticaret üzerinden satılacaklar. Buradan yapılacak satıştan elde edilecek gelir de Tohum Otizm Vakfı’na devredilecek. Böyle bir sosyal sorumluluk projesi var.  Yiyecek içecek alanları ile ulaşım nasıl olacak? Açık alanlar tamamen sosyal alanlar, rekreasyon alanları olarak planlandı. 4 Ekim gecesi, fuar saat 6 ile 8 arasında 2 saatliğine açılıyor ama bu 500’e yakın davetliye yönelik bir VIP açılışı olacak. Onun için de buraya 1300 m2’lik bir çadır kuruluyor. O geceki yemekten sonra, bütün hafta boyunca özel catering şirketlerinin orada yiyecek-içecek ikramı olacak. Ulaşıma gelecek olursak, komşumuz Deniz İşletmeleri tersanesinde, onların bitirdikleri 8 tane deniz taksi var onlardan 4 ya da 5 tanesi, bir program dahilinde, İstanbul’un çeşitli yerlerinden ring/shuttle yapacaklar. O tekneler 10 kişi alıyor, aynı anda alsalar 40 kişi, 10 sefer yapsalar 400 kişi, gibi bir hesap yapıyoruz. Bunun için de görüşmelerimize devam ediyoruz. Kültür A.Ş.’nin bu konuda desteklerini bekliyorum. İBB deniz taksi dışında belli ebattaki motorlarını da getirecektir buraya. Yavaş yavaş Venedik’i geçeceğiz. İstanbul’un hak ettiği bir fuarı yapma olanağını tersane, bu ortam bize veriyor. Aslında İstanbul veriyor. Biz de bunu en iyi şekilde kullanacağız. Taşınmanın, bu binanın, bütün fasilitelerin avantajlarını sıralayabilir misiniz? Ben 15 senedir aynı şeyi söylüyorum: Biz arkamıza İstanbul’u alıp yola çıktık, yanımıza Akbank’ı aldık, şimdi bir de Tersane’yi aldık ve böyle yürüyoruz. Arkamızdaki İstanbul’u hakikaten anlatan mekân burası. Dünyada hiçbir sanat fuarı böyle bir mekanda yapılmıyor. Venedik Bienali var yıllardır, bir tek. Venedik şehri de onunla yaşıyor. En büyük geliri bu. Milyarlarca dolar bu sayede o şehre geliyor. Bu tersane bize hem sanatı hem İstanbul’u yaşatma imkanı veren bir yapı, en büyük avantaj bu. Bunun yanında hakikaten, içinde bulunduğunuz mekanla ilgili sanatı satın alma duygusuna giden bir süreç var. O yüksek tavanlı mekan size bu duyguyu veriyor farkında olmadan. Bu duygu satışın önünü çok daha fazla açacaktır. Ayrıca buraya denizden gelmek de çok keyifli.

Düş 2013’te başladı

Burada olmak sizin için ne kadar süreli bir planınızdı, düşünüzdü? Buranın yatırımcılarıyla ilk tanışmamız 2018’di. Projeyle tanışmam ise daha önceye dayanıyor. 2013 yılında Basel’de Murat Tabanlıoğlu’na rastladım. Bir sabah kahvaltısında Ipad’inde bir şey yaparken gördüm onu, “Bak,” dedi “bir proje çalışıyoruz, ihale olacak yakında.” Nasıl olacak aklım almadı, bu kadar büyük proje, Haliç’te nerede… Heyecanımız orada başladı. Ne olacak diye hep merakla izlemeye başladım sonra “Bak,” dedi “40 küsur bin metrekare kültür yapısı şartı var ihalede.” Müze de öyle geldi buraya. Bu proje bütünüyle, 30 milyon insanı hedefliyor, günübirlik ziyaretçi vs. dahil. O zaman ise “Fuarla ilgili, biraz oturduktan sonra düşünebilirim,” diye başladım. “Bu projenin içine 15 galerilik bir galeriler bölgesinin oluşturulmasını, sonra vakfın faaliyetinin başlamasını koyalım, ondan sonra fuara geçeriz,” demiştik ama öyle bir yere geldik ki önce fuar oldu.  Bu seneki konuklar arasında Garage Museum da varmış… Garage kendi yerinde, gelemiyor ama koleksiyoner destekçileri, müzeyi destekleyen ekip geliyor. Biz Garage’ın bütçesine, 2022 İstanbul’a gelme bütçesini yazdırdık. Çok istedi ama mevcut programın içinde Basel’e gidiyorlar. Bakın bunu ta 2 sene önceden belirledi Dakis Joannou; kendisi çok ünlü bir koleksiyoner, Yunan ve Hydra adasında müzelik bir alanı var, o adaya insanları davet ediyor. 200-250 kişi Basel’den sonra o adaya gidiyorlar, adam onları orada ağırlıyor. İşte, sen o adamı bırak İstanbul’a gel, demek olmuyor. Dakis zengin bir adam, çok ünlü bir koleksiyoncu ama Türkiye’deki bir koleksiyoncu grubunun da bu inisiyatifi alması lazım. 

Aşı mecburiyeti

Pandemi önlemlerinde bir fark olacak mı? Bu sefer tamamen Türk Odalar ve Borsalar Birliği’nin açıkladığı kurallar var. Bunların hepsine dikkat edeceğiz hatta gerekli şartları taşımayanları içeriye almayacağız. Aşı ve PCR mecburiyeti var ama bu açık alanlar bize bir konfor veriyor. Örneğin müzeye gireceksiniz, içerideki kapasite 100 kişi ve siz 101’ncisiniz, kapıda bekliyorsunuz. Buradaki bekleme kapıda bekleme gibi olmayacak, gidecek bir kahve içeceksiniz.