05 Kasım 2024, Salı Gazete Oksijen
12.11.2021 04:30

Dostoyevski’nin birçok kapısı var

200. yaşını 11 Kasım’da kutladığımız, yalnızca Rus değil tüm edebiyat tarihinin dev ismi Dostoyevski’ye dair Moskova Rus Çeviri Enstitüsü ödüllü çevirmen ve yazar Sabri Gürses ile konuştuk

11 Kasım, Dostoyevski’nin 200. yaş yıldönümüydü. Ünlü yazar hakkında konuşmak için ülkemizde çeviribilim ve özellikle de Rus Dili ve Edebiyatı denilince ilk akla gelen isimlerden Sabri Gürses ile buluştuk. Gürses, geçtiğimiz aralık ayında, Moskova’da Rus Çeviri Enstitüsü tarafından düzenlenen ve Rusçadan yapılmış çeviri eserlere verilen Read Russia Ödülleri’nin Klasik Rus Edebiyatı’nın Çevirisi dalı için 2020 kazananı da olmuştu. Çevirmen ve yazar  Sabri Gürses’in Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’ye dair söyledikleri size ilham verecek.

Tutkulu, büyük ruhlu ve samimi 

Dostoyevski edebiyat tarihinde neden bu kadar büyük ve önemli? Bu nereden kaynaklanıyor? Dostoyevski’nin büyüklüğü onun tutkularının, ruhunun büyüklüğünden ve samimiyetinden kaynaklanıyor. Büyük bir edebiyatçı olmak görece kolay bir şey, çok sayıda büyük edebiyatçı var ama bütün insanlığın paylaştığı sözleri söyleyen bir edebiyatçı olmak başka bir şey. Kaldı ki birçokları için başlı başına bir ideolojinin örneği olmuş, hatta peygamber ya da aziz seviyesine ulaşmış bir yazar Dostoyevski. Dostoyevski’nin kendine has sözünü, sesini incelemek için sayısız araştırma yapılmış, daha da yapılacak ama hepsinin çıkış ve varış noktası Dostoyevski’nin ruhu olacak – çok az insan böyle şiddetli bir şekilde yaşayıp ifade etmiştir insan olmayı. 
Sabri Gürses
Sabri Gürses
Bugün bile neden hala en tepede onun ismi var? Bugünün okuru ondan hala ne öğreniyor? Dostoyevski’yi vazgeçilmez bir yazar yapan şey, insanı, bizi, en çıplak halimizle anlatması, bunu yapmakta hiç tereddüt etmemesidir. En başından beri kahramanları ikircikli, çelişkili, en küçük, yakışıksız durumlara giren ama oradan çıkan, küçücük bir jestle büyük bir soyluluk sergileyen, hemen ardından kolayca gülünçleşen kahramanlar olmuştur. Hangi kitabını okusak insanın gidebileceği, çıkabileceği ve inebileceği noktaların sınırsızlığına şaşarız. Üstelik pek üzerinde durulmasa da Dostoyevski genç bir yazardır, eserlerinin çoğunda genç konulardan bahseder. Suç ve Ceza bu gençlik durumunun doruklarından biridir belki de. Her gencin yaşayabileceği sorunlarla karşılaşan, hayata tutunmaya ve onu değiştirmeye çalışırken en uç noktaya savrulan Raskolnikov, Beyaz Geceler’de yapayalnız şehri dolanan Hayalperest, Ev Sahibesi’ndeki kiracı, Ecinniler’de kendilerini bir davaya adamaya çalışan gençler, hatta Karamazov Kardeşler’de inançla hayat arasında çırpınıp duran Alyoşa… Bütün bunlar Dostoyevski’yi gençlik çağımızın vazgeçilmez yazarlarından biri yapıyor ve bu etki ömür boyu kalıyor. Ülkemizde Dostoyevski külliyatının serüveni hem yıllar içinde okur ilgisi hem de çeviri kalitesi açısından nasıl? Ve bugün geldiğimiz nokta nedir? Bizim dilimize Dostoyevski görece geç, en azından baş rakibi Tolstoy’dan biraz geç gelmiş. 19. yüzyıl sonunda belki Fransızcadan okunmuş ama aktarılmamış ve saptayabildiğim kadarıyla ilk kez 1918 yılını beklemiş: Beyaz Geceler, sonra bir kadının intiharını anlattığı öykü 1929’da Munisler, sonra 1931’de İçli Kız adıyla çevrilmiş, ardından kısaltılmış bir Cinayet ve Ceza gelmiş. Ama hızla arayı kapamışız, 1963 yılına kadar bütün eserlerinin Rusçadan ilk çevirileri tamamlanmış. Ondan sonrası genel olarak yeniden çeviriler... Okurun ilgisi hiç kesilmediği için eserleri hep birkaç farklı çeviriye sahip oldu. Fakat Dostoyevski’nin dilini, huzursuz, dolambaçlı, çok farklı vurguları ve sesleri bir arada barındıran, bazen bir laf kalabalığı ya da herkesin bir ağızdan konuşması gibi gelen, tam cümlenin yarısında kendi söylediği şeyden vazgeçen, dolambaçlı cümlelerle konuşan dili her çeviride aktarılabilmiş değil. Ben kendi payıma bunu yapmaya çalışıyorum. Bu tür yeniden çevirilere her zaman ihtiyaç var.  

‘Dostoyevski’yi okuma önerileri  

Dostoyevski’yi hiç okumayan biri nereden başlayıp nereye varmalı sırayla? Dostoyevski’nin birçok kapısı var. Nereden girsek kapılıp gideriz bence. Ama Dostoyevski’yi okudum diyebilmek için Beyaz Geceler, İnsancıklar, Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar, Budala şart elbette. Özel olarak genç Dostoyevski’yi tanımak isteyen İnsancıklar’ı, Beyaz Geceler’i, Ev Sahibesi’ni, Yufka Yürek’i, Sürgün Öncesi Öyküleri’ni okumalı. Suç ve Ceza her dönem için okunur. Onun kendine has gülmece tarzını tanımak için İkiz ya da Öteki, Stepaniçkovo Köyü, Amcamın Rüyası, Kumarbaz okunabilir. Rus hapishanesindeki hayatı tanımak için Ölüler Evinden Notlar (ya da Hatıralar). Düşünür yönünü tanımak için Yeraltından Notlar ve Budala… Dickens tarzı çalışmalarını okumak için Ezilenler ile Delikanlı seçilebilir. Ecinniler tımarhanelik karakter kadrosunun dışında, gelecekteki Rus devrimine dair öngörülerini, terör eleştirisini, aydınların dünyasına bakışını görmek için özel bir eser. Suç konusunu orada daha da derinleştiriyor. Son eseri Karamazov Kardeşler’se, Rus olmayan okur için ağır bir dini gündem içerdiği için bir rehberlik gerektirse de, Tanrı sorgusuyla, polisiye yanıyla ve kalabalık kadrolu, çok hikâyeli yapısıyla anıtsal bir eser. Bunlara yakında bir katkı daha yapacağım bir aksilik olmazsa.
Bu yıl Moskova’da açılan Dostoyevski sergisinden Suç ve Ceza’nın ilk baskıları. (Fotoğraf: Sabri Gürses Arşivi)
Bu yıl Moskova’da açılan Dostoyevski sergisinden Suç ve Ceza’nın ilk baskıları. (Fotoğraf: Sabri Gürses Arşivi)