Ortodokslara seçim sonrası sorularım

14 Mayıs’ta gerçekleşecek TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk tur oylaması için süreç başlamış durumda. Bu kapsamda, önümüzdeki hafta cumhurbaşkanı kesin aday listesinin yayınlanması ve propaganda döneminin başlaması bekleniyor. Seçimlere kısa bir süre kalmış olması ve ittifaklar ile adaylıklar açısından netleşmenin giderek artıyor olması, finansal piyasalardaki seyrin belirleyiciliğinde siyasete ilişkin gelişmeleri öne çıkaracak gibi duruyor.

Bu doğrultuda, ben de bu hafta seçim sonrası uygulanacak ekonomi politikalarını bekleyen risklere ve seçimler öncesi anketlerin yansıttığı seçmen tercihlerine bu iki parçalı yazımda değinmeye çalışacağım.
Sadık okuyucularım hatırlayacaktır, geçen yıl ekim ayında yayınlanan bir yazımda, yatırımcılardan gelen “seçim sonrası kim kazanırsa kazansın ortodoks politikalara dönüş olur mu” sorusuna Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını tekrar kazandığı senaryoda “evet dönülür” yanıtını vermem zor görünüyor demiştim. Aslında gelişmeler de bugüne kadar bu doğrultuda seyretti, Türkiye ekonomi modeli ısrarla savunulurken, bu kapsamdaki uygulamalar giderek sıkılaştı. Ama son anda ne olduysa, AKP’nin, son şeklini vermek için üzerinde çalıştığı seçim beyannamesinde mevcut ekonomi politikalarından geri adım atmaya hazırlandığı, yeniden serbest piyasa vurgusuyla ortodoks politikalara dönme adımlarında ekonomi eski bakanlarından Mehmet Şimşek’in adının öne çıktığı haberleri geçtiğimiz hafta içinde yayınlandı. Ancak Şimşek’in aktif siyasete dönmeyi düşünmediğini açıklaması ile bu geri dönüşün (çark desek daha mı doğru acaba) taçlandırılması eksik kalmış oldu. Ama başında Şimşek olmasa da, Şimşek’in temsil ettiği düşünülen politikaların hazırlanan seçim beyannamesinde yer alması durumunda finansal piyasalar ve finans sektörü açısından olumlu karşılanacağı söylenebilir.