Geçen hafta Odysseus destanının Dönüş isimli film uyarlamasını izleyince yeniden “eve dönebilmek” üzerine düşüncelere daldım. Edebiyatın (Homeros sayesinde) ve beyazperdenin en kadim ve yürek burkan temalarından biridir eve dönmek. İnsan eve neden dönmek ister? Döndüğünde bulduğu aynı ev midir? Dönen aynı kişi olarak mı dönmüştür? Bekleyen kişi hangi duygulara kapılıp, hangi girdaplarda boğulmuştur? Söz konusu destanda beni en çok etkileyen her zaman Penelope’ydi, onun sadık bir şekilde kralı beklemesi ve taliplerine varmamak adına gündüz ördüğü kazağı gece sökmesi bağlılığın en güzel sembolüydü. Fakat bu filmi izlerken bambaşka bir pencereden baktım destana. Kral, Ithaka sahiline vuruyor, ülkesinde olduğunu anlamasına rağmen bir türlü Penelope’nin karşısına çıkıp döndüğünü söyleyemiyordu. Çünkü aradan 20 yıl geçmişti ve o kadar çok acı, savaş, kan, nefret, ölüm, keder görmüştü ki kendini evinde hissetmesi için bağları yeniden kurması gerekiyordu.
11.07.2025 04:30
Küresel dünyada kadınlık
Barcelona doğumlu yazar Anna Pazos’un Rüzgârı Beklerken isimli romanı; hürriyet, aidiyet ve yabancılaşma temalarını ele alıyor
A+
Yazı Boyutunu Büyüt
A-
Yazı Boyutunu Küçült
* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.
Kadının sessiz direnişi
05 Aralık 2025
Müziğin sessizliği, sessizliğin müziği
28 Kasım 2025
Bireysel ve toplumsal değişim
21 Kasım 2025
İnsan, doğa ve Tanrı üçgeni
07 Kasım 2025
Kadın ozanın küllerinden doğan roman
Tüm Yazıları
31 Ekim 2025