Derin ve ağır yıkılma anları bazen çok basit sorularla gelir, kısa bir “nasılsın?” insana hayatını; “nerelisin?” tüm aidiyetini sorgulatabilir. Bir damla suyun taşırdığı bardak gibi sel olup taşar insan, tüm çocukluğu bir duvar gibi yıkılır kalır insanın üzerine. 20. yüzyılın ortalarından beri gittikçe kendine dönen insan, artık doğayı, dış etkenleri ve öteki bireylerle çatışmalarını önemsemiyor. Sadece kendine dönüp bakan, içini uzun uzun seyreden birey var elimizde. Haliyle mücadelemiz de kendimizle. Edebiyat da insanın doğasını anlamaya çalışan bir sanat dalı olduğu için, çağın neredeyse tüm yazarlarını kendi içlerindeki yel değirmenleriyle savaşırken görüyoruz… Bize kendi pencerelerini açarak, “Bakın” diyor yazarlar, “Kendi içinize iyi bakın!” Bunu yapanlar arasında kadın yazarları biraz olsun kayırıyor olabilirim.
16.02.2024 04:30
Bin parçaya bölünen hayat
Peri masalında delirmek
22 Kasım 2024
Annelikle gelen yeni yaşam
15 Kasım 2024
Aşkın ve umudun yeşermesi üzerine…
08 Kasım 2024
Kadın sanatçının varoluşsal krizleri
01 Kasım 2024
Sanatın ve yazının insan ruhuna etkisi
Tüm Yazıları
25 Ekim 2024