Thomas Mann’ın 1924’te yayımlanan ve başyapıtı sayılan Büyülü Dağ romanı, Hans Castorp’un tüberküloz hastası kuzeni Joachim’i İsviçre Alpleri’ndeki sanatoryumda ziyaret etmesini konu alır. Davos kasabası yakınlarındaki bu sanatoryumda sadece üç hafta kalmayı planlayan Hans, teşhis edilen hastalığı sonucu orada aylarca kalmaya mahkum olur. Büyülü Dağ yirminci yüzyıl Avrupa’sının kültürel ve siyasi değişimlerini anlatırken, iki savaş arasındaki toplumsal kasveti ve gerginliği betimler. Sanatoryum bir dünya metaforudur. Her bir karakterin bir olguyu temsil ettiğini ve birer alegori olduğunu anlarız. Büyülü Dağ’ın kahramanı Hans Castorp kaçınılmaz bir şekilde dünya edebiyatının en önemli karakterlerinden biri olarak zihnimize kazınır. Aradan tam yüz yıl geçer. Çağ değişir. Kavramlar, kuramlar değişir. İnsanların duyguları değil ama kıyafetleri, yaşam biçimleri değişir. Bir yazar çıkar. Büyülü Dağ romanına bir kardeş roman yazar; fakat kendi üslubuyla… 2018 Nobel Edebiyat Ödüllü Olga Tokarczuk, bu dev anlatıyı alır ve feminist bir pencereden bakarak yeniden kurar. Romanı için de hayli ilginç bir isim seçer: Empusyon.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim