06 Mayıs 2025, Salı Gazete Oksijen
Abone Ol Giriş yap
06.12.2024 04:30

Asil Nadir’in hayatında hep su aktı ve yatağını buldu

Bir dönem İngiltere’nin en zenginleri listesinde sekizinci sıradaydı. Tarım dahil pek çok sektörde beş kıtada yatırım yaparak milyarlarca dolarlık servetiyle adını tüm dünyaya duyurdu. 83 yaşındaki Asil Nadir’in Girne’deki evine konuk olduk, fırtınalı hayatını konuştuk
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Bizim kuşak ve öncesinde Asil Nadir ismini bilmeyen yoktur…

Kıbrıs’ta başlayan olağan hayatı, dünya çapında üne kavuşan milyarder bir iş insanının hikayesine dönüştü. 1984’te İngiltere’nin en zenginleri listesinde sekizinci sıradaydı. Ardından İngiltere-Türkiye hattında yaşanan fırtınalı dönemler geldi, şimdi Kıbrıs’ta sakin bir hayat sürdürüyor…

Asil Bey ile dönem dönem telefonda sohbetlerimiz oluyordu ama bir türlü yüz yüze tanışma fırsatımız olmamıştı. Önceki hafta bir sektör toplantısı için gittiğim KKTC’de yeniden haberleştik ve daveti üzerine kendisini evinde ziyaret ettim.

Üç saati aşan sohbetimizde paylaştığı ilginç bilgiler ve önemli anılar vardı. Medyadan tarıma, elektronikten lojistiğe, turizmden ambalaja kadar farklı sektörlerdeki yatırım ve ihracat serüvenini anlattı.

 
Karton beşik… 


Asil Bey’in Girne’deki evine ulaştığımda beni kapıda görevliler karşılıyor. Salona girdiğimizde sanki yıllardır tanışıyormuşçasına bir samimiyetle “Hoş geldin” diyor.

Asil Bey sohbete başlamadan önce salonun duvarında asılı olan siyah beyaz fotoğrafı işaret ediyor. “Babamın ismi de İrfan’dı. O yüzden İrfanları çok severim” diyor. Gülüşüyoruz...

1941 Lefke doğumlu olan Asil Nadir’in babası maden işçisi, annesi ise terziymiş. O yıllarda maddi açıdan ne durumda olduklarını ifade etmek adına bebekliğinde beşiğinin dahi olmadığını söylüyor. Annesi terzilik maharetini kullanarak karton bir kutunun içine bir bez dikip, yanlarını da dantelle süsleyerek ona imkanları ölçüsünde bir beşik yapmış.

Bebekliğinde evlerinin hemen yanında akan derenin kenarında suyun sesiyle uykuya daldığı için su ile özel bir bağı olduğunu söylüyor Asil Nadir. Suyun akışı ve yolunu buluşunu kendi hayatında da tatbik ettiğinden bahsediyor. Hatta iş hayatında bu felsefesinin etkili olduğunu düşünüyor.

Çaylarımızı yudumlarken konu yavaş yavaş iş hayatına geliyor. Bir dönem dünyanın beş kıtasında ticaret yapan Asil Nadir, üretimin yanı sıra 44 gemi ve yüzlerce tırla dünyanın farklı bölgelerine ihracat gerçekleştirdiğini de anlatıyor. 

Vestel’i kurdu Del Monte’yi aldı


Nadir’in kurduğu şirketlerin başında bugün hâlâ Türkiye’nin en önemli markaları arasında yer almaya devam eden Vestel var. İlk etapta 7 bin kişinin istihdam edileceği ve üretiminin yüzde 85’inin ihracata gideceği bu yatırım için bile bazı politikacıların önüne engel çıkardığından bahsediyor. Ama o bir şekilde engelleri aşarak dünyadaki teknolojiyi Türkiye’ye transfer ederek elektronik ürün ihracatında kapıyı aralamış.

Güney Kore’de yatırım yapan ilk yabancı yatırımcı olduğunu da hatırlatan Nadir, bu ülkeden Lucky Goldstar firmasının ortaklığıyla Goldstar markasıyla mikrodalga fırın ve elektrikli ev aletleri ürettiğini anlatıyor. Yine 1989’da Japon elektronik firması Sansui’nin yüzde 51’ini satın aldığını anlatırken, Tokyo borsasında hisseleri işlem gören bir firmanın satıldığı ilk yabancı olduğunun da altını çiziyor. 

"Geriye dönüp baktığımda yaptıklarımdan pişman değilim çünkü yaptıklarıma inanıyordum. Ama Türk dünyası için verdiğim mücadelede yalnız kalmam beni üzmedi dersem yalan olur"
İngiltere’de yaşadığı dönemde turizm sektöründeki gelişmeleri de yakından takip etmiş Nadir. İspanya ve İtalya gibi ülkeler her yıl 30-40 milyon turiste ev sahipliği yaparken, Türkiye’nin 500 bin-1 milyon civarında kalması garibine gitmiş. Araştırmalar sonucunda o dönemde Türkiye’de suyun kalitesinin Avrupalılar açısından sıkıntılı olduğunu fark etmiş. Nadir, Türkiye’ye gelen turistlerin musluk suyu tükettiklerinde bünyeleri alışık olmadığı için çeşitli sağlık sorunları yaşadığını anlatıyor. Nadir, “Ben de bu durumdan vazife çıkararak Türkiye’nin ilk pet şişe suyunu Niksar markasıyla hayata geçirdim” diyor. Böylece Orta Doğu-Körfez ülkelerine paketli su ihracatı yapmaya başlıyor. 

Konuyu sudan tarıma getiriyorum. Zira Asil Nadir, başta narenciye ürünleri olmak üzere bir dönem Türkiye’nin önemli tarımsal ihracatçılarından birisiydi. 

"Kanlıca’daki Sadullah Paşa Yalısı’nda yaşarken herkes yatırımlarımı İstanbul civarına yapmamı öneriyordu. Bense hep Anadolu’ya yatırım yapmak istedim. Vestel’i Manisa’ya kurdum"
 Kurduğu Meyna adlı şirkete bağlı olarak Mersin, Adana, Dörtyol, İzmir, Finike ve Eğirdir’de dört soğuk hava deposu, beş narenciye ve iki elma paketleme tesisi ile iki kuru üzüm ve kayısı paketleme tesisine sahipti. Bir meyve konsantre tesisi ve bir meyve suyu şişeleme tesisi de işletiyordu. Ayrıca dünyanın en büyük yaş meyve ve konserve şirketleri arasında yer alan Del Monte’nin de bir dönem sahibiydi. Şirketinin yılda 3 milyon ton muz ihracatı yaptığını anlatıyor. 

Ayrıca dünyanın sayılı paketleme şirketlerinden birini de kurmuş Asil Nadir. O dönemde başka ülkelerin kaliteli karton kutuda elmayı 9 pound’dan pazarlarken, kalitesiz paketleme yüzünden Türkiye’nin aynı ürünü 3 pound’dan zor satabildiğini dile getiriyor. 

“Tarımda potansiyel ve fırsat çok fazla”


Tarımda atık ve israf oranı yüksek olan sebze ve meyve grubunda Türkiye’nin hak ettiği katma değeri yaratamadığından yakınan Nadir, buna patates özelinde somut bir örnek veriyor. Ben Türkiye’de plansız üretim sonucu bu sezon bol olan patatesin depoda alıcı beklediğini ve ürünün perakende fiyatının 10-15 TL aralığında olduğundan bahsederken, Asil Nadir Kıbrıs’ta patatesin kilogram fiyatının 140 TL olduğunu söyleyerek şaşırtıyor. Türkiye’de tarım ürünlerinin halka daha makul fiyatlarda ulaşmasında rol alan Tansaş’ların fikir babası olduğunu Asil Nadir’den öğreniyorum. 

Sohbetimizin önemli bir kısmı tarım ve gıda üzerine gerçekleşiyor. Asil Bey, Türkiye ve KKTC açısından tarımı milli ve stratejik bir konu olarak görüyor. Türkiye’nin bu alanda önünde çok ciddi fırsatlar olduğunu düşünüyor. Özellikle ihracat açısından tarım ve gıdada önemli bir potansiyel gördüğünü şu sözlerle özetliyor: “Türkiye’de yetişmeyen ürün yok. Milyarlarca dolarlık tarımsal üretim söz konusu. Bu üretimi hak ettiği ölçüde ekonomiye kazandırmak lazım. Bu ürünler doğru şekilde pazarlanabilse ülkeye çok büyük refah gelir.” Buna karşın tarımda bu potansiyelin neden fırsata çevrilemediğini sorguluyor. •

Demir Leydi’den Turgut Özal’a…


Asil Bey ticari hayatına yönelik anılarını paylaşırken bir dönem dünya siyasetinde öne çıkan isimlerle yaşadığı diyaloglardan da zaman zaman bahsediyor.

Singapur ile siyasi ve ekonomik ilişkilerde köprü vazifesi gören bir misyon da üstlenen Asil Nadir’in Demir Leydi olarak anılan, dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher ile ilgili anısı da ilginç: “Margaret Thatcher başbakanlık koltuğuna oturduğunda beni aradı. Türkiye ile ilişkileri geliştirmek istediğini söyleyerek ‘Beni Türkiye’ye davet etmelerini sağlar mısınız?’ diye sordu. Ben de derhal Ankara ile iletişime geçtim. Aradan iki gün geçti ve Türkiye’den resmi davet geldi. Bunun üzerine Thatcher, yeniden benimle görüştü ve ‘Türkiye ziyaretimde ne söylersem memnuniyet yaratır?’ diye sordu ve Türkiye’de yapacağı konuşma metnini benim yazmamı rica etti. Ben de iki ülke arasında siyasi ve ekonomik ilişkileri güçlendirmeye yönelik bir metin yazıp ekibine teslim ettim.”

Kıbrıs çıkarması sonrası Bülent Ecevit’in kendisini sık sık aradığını ve görüş alışverişinde bulunduğunu anlatan Nadir, “O dönem Türkiye için elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım” diyor.

1974 Kıbrıs Harekatı’ndan sonra Türk hükümetinin daveti ve isteği üzerine doğduğu topraklara dönen Nadir, Kıbrıs’taki tarım ve sanayi işletmelerini yeniden canlandırdığını, bölgede narenciye ve patates tesisleri kurarak tüm engellemelere rağmen ihracata başladığını anlatıyor.

Turgut Özal’ın daveti üzerine Türkiye’de yatırım yapmaya karar verdiğini söyleyen Nadir, “Turgut Özal’ın farklı bir siyasetçi olduğunu gördüğüm için Türkiye ekonomisini dış dünyaya açması konusunda kendisine telkinde bulundum. Bu kapsamda dönem dönem Turgut Bey ile görüşür ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunurduk” diyor.

Gazete patronluğu da yaptı


Asil Nadir bir dönem medya yatırımlarıyla da adından çokça söz ettirdi. Türkiye’de basın sektörüne girdiğinde satın aldığı gruplarda toplam çalışan sayısının 4 bini aştığını söyleyen Nadir, Haldun Simavi’den devraldığı medya grubunda önemli yatırımlara imza attığını söylüyor. 

Nadir, “Güneş, Tan ve Günaydın gazetesi, Gelişim Yayınları ve dönemin en çok satan haftalık haber dergisi Nokta dergisi bizdeydi. O dönemlerde haftalık Limon dergisinin tirajı 500 bindi. Türkiye’deki toplam gazete tirajlarının yüzde 35’i bizim gruba aitti. Günlük toplam gazete tirajımız 1.3 milyonu aşıyordu. Günaydın’ı aldığımda 25 milyon sterlin yatırım yapıp çalışma ortamını çok daha nezih bir hale getirdim” diye anlatırken başından geçen ilginç bir anıyı da paylaşıyor.

Gazeteleri satın aldıktan sonra bir gün üst düzey yöneticilerle bir toplantı gerçekleştirdiğini anlatan Nadir, “Ajandamı anlattım ve kafamdaki konularla ilgili olarak yöneticilerin ayrı ayrı görüşlerini almak istedim. Şu konuda ne düşünüyorsunuz, diyorum ama ne sorarsam ‘Efendim siz bilirsiniz’ diyorlar. İki gün sonra o müdürlerin eşleri beni ziyarete geldi. Bana, ‘Eşlerimiz bedbaht, evde matem havası var’ dediler. Neden diye sorduğumda, ‘Asil Bey her şeyi bize soruyor, diyorlar. Bundan tedirgin olmuşlar’ diye cevapladılar. Halbuki ben onların fikirlerine değer verdiğimi göstermek için soru soruyor ve görüşlerini alıyordum” diyen Nadir, bunun üzerine ertesi gün yeniden toplantı yaparak, “Yöneticilere ‘Sen şunu yap, sen de bunu yap’ diye direktifler verdim. Sonra o yöneticiler benim ne demek istediğimi anladılar ve benim sistemime geri döndük” diye anlatıyor.

Fırtınalı yılların başlangıcı


Asil Bey’e hakkında açılan davaları, suçlamaları ve işlerin tersine döndüğü fırtınalı yılları soruyorum. 

Rüzgârın neden ve nasıl tersine döndüğünü anlatırken, Kıbrıs çıkarmasının ardından Türkiye ve Kıbrıs halkının yanında yer almasının diyetini ödediğini söylüyor. 

“İşlerimin dünyayla bütünleşmesi için çalışıyordum. Böyle bir durumda ister istemez siyasete sirayet eden bir gücün de oluyor. Bunu ben istemedim ama bu yönde talepler gelmeye başladı.”

“Ne tür talepler?” diye sorunca Kıbrıs konusunu çözmekle görevlendirilmiş, dönemin ABD Dışişleri yetkilisi Nelson Ledsky ile olan diyaloğunu anlatıyor: “Ledsky bir gün İngiltere büyükelçi yardımcısı ile birlikte beni ziyarete geldi. Özetle, ‘Denktaş’ı istemiyoruz. Halk seni seviyor… Türkiye de seni seviyor. Denktaş’ın yerine senin cumhurbaşkanı olmanı istiyoruz. Güney Kıbrıs’ın başkanını da senin istediğin pozisyona getirip Ada’yı birleştirelim’ diye diretti.” 

Bu teklife karşın Nadir’in cevabı ise “Anne ve babam bana her şeyi öğretti ama vatanı satmayı öğretmedi” oluyor.

ABD ve İngiltere’nin hedefinin iki kurucu devlet ve federal yapı oluşturmak olduğunu belirten Nadir, “Bu planın bize fena halde zarar vereceğini bildiğim için kabul etmedim. Benim teklifim olan konfederal yapıyı da onlar kabul etmedi. İstediklerini yapmayınca Rauf Denktaş’a karşı diğer partileri birleştirip yıkmak için siyasilere para akıttılar. Ben de bunun üzerine Denktaş’ı destekledim ve 50 milletvekilliğinin 45’ini kazandık” diyor.

Dananın kuyruğu da işte o dönemde kopmuş.

ABD yönetiminden dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Douglas Hurd’a “Polly Peck’in sahibi Kıbrıs’ın birleşmesine engeldir” şeklinde mesaj iletildiğini kaydeden Nadir, “Artık hedef tahtasındaydım… Onların çıkardığı bir savaştı ve karşımda İngiltere ve ABD vardı. Bu ülkelerin taleplerine uymazsan her şeyi yapar ve hakkından gelirler” diyor.